TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

1 Eylül 2024 Pazar

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

 

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

 

Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarısı sihirli değişimdir Eylül, gözleri kırpıştıran. Kızgın lavlara inat bir serin nefestir. Ölmek de hakeza. Öylesini ol görmeye cihan, kuruluş ve kurtuluştur Eylül, tarihe damgasını vuran. Ey adalet ve barış çağrıştıran yüce akıl, mangal yüreklere aşkla dol her Eylül. Karadeniz, Ege soldan dalgalansın ilk hedef Akdeniz. İleri. İlla ki; aşk, adalet, barış ve ölüm…

 

Talihsizlik bu ya yarım kaldı bir şeyler bir Eylül ortası. Eylülleri aşktan koparan bulaşıda baş hödük, bir sabaha karşı şeytan düdüğünü öttürdü. Kısa zamanda kanla yoğuruldu kutsal emaneti hiçe sayış. Değişesi dünyalar ve pembe rüyalar düşen yaprak misali. Yazılası ne varsa yazıldı hakkında ama hatıra kaldı ucundan bucağından yaşananlar ile darbe hediyesi. Eylül de eylül, unutturdu alınterini ve emeği. Aşkı sevdayı. Koparılan gürültü ve doğan patırtıyla loş labirentlerde yolcusu solcusu, devrimcisi ilericisi, devletçisi demokratı işkenceden geçirildi. Ve yıllar yılı görmezden gelindi, adalet ve barış. Emanetçi gençliğe acımadan kıyıldı. Pabuç paşaları, kıytırık ressam kıltoşu ve besleme piyoncuklar çok yürekler yaktı çok. Şeri şürekası bu garazkar lanetlikler güzelim eylülleri hiç ettiler. Gel de sev Eylül’ü, ey sevgili…

 

Kanları donduran kirli ve puslu hava, ampirik akıllardan ve pespaye entrikalardan beslendi. Hatta “Aynı şeyin aynı bağlantılar içinde, aynı durumda olması veya olmaması olanaklı değildir.” ama oldu ne yazık ki. Hayatın şifresi o malum Eylül’de değiştirildi. Hayatın mantığı ve felsefesi yakıldı, kutsal şifreler kırıldı. Şifreler şiftelendi. Şifrelerin can yakıcı, can alıcı hali yıllar yılı güncellendi. Kör karanlığın ve kof gizemin sırça saltanatı kuruldu. Ortalama yarım ömürden fazla 12 Eylül’ü ve kirletilen Eylülleri yaşamak, yaşanmazı yaşamak tarihe kazındı. Umut bitti. Ve yarım kaldı bir şeyler. Gel de sev Eylül’ü, ey sevgili. Aşkla an…

 

Ondan kelli her adalet ve barış istendiğinde, inceden Eylül’de gel hikâyesi. Koftirik hikâyelere kanılmayınca hemen 12 Eylül sopası. Soyka faşistler tezgâhından kalan parmak uçları sızısı. Ardı arkası kesilmeyen, damla damla akıl yolunu karartan şoklar sıkıntısı. Envaı çeşit sirenlere karışıp, yeşil ışıklarla geleceği karartan Eylül akşamları kaygısı. Eylül, yüreklerde eksik yaşanmış mücadele aşkının manyetosudur çaktıkça çakan. Ey nazlı sevgili, kazanımı sıfır korkudur ebediyen…

 

Maazallah maziyi bulandıran martavallar peşi sıra. Gelecekte barış çubuğu tüttürmek zorlaştıkça, moral değerler sıfırlandıkça, birlik düzen bozgunu. Barış yerine paradoksal emboli, resmen toplumsal çıldırı. Barış, insanlık tarihinde en çok emek harcanan ve en çok bedel ödenen değer oysa. Aşkla. Ancak adalet kökünden gelmeyenler, bunu bilemezler. Bilim yoksunları asla asalete erişemezler. Anca pik ve dip arasında bocalama durumları. Durun bakalım sizin de sıranız gelecek. Eylüllere doğal denge kurulacak. Yeryüzü gerçeğidir, barışın önü ve gerisi mutlaka yüksek gerilimli savaş. Savaşın ardı arkası barış, bir sonrası yine savaş. Maziye inat maviye uzar gider devleşen aşklar...

 

Egemen dünya Eylül meylül takmaz. Başak sürgün verdiğinde, terazi kefeleri birlenir ve birlikler savaşa sürülür. Açıktan özgürlüğü yok edecek haksızlıklar, hain işgaller kıyasıya güdümlenir. Yerlisi yabanı kirli paslı günlerde, acıyı bal eyleyenleri sömürüyü gündemler. Ancak tarihe saplanan bu kitlesel imha planları uzun vadede tutmaz. Bu paranoit tutku anca umutsuzluğa kapılmış ulusları tam bağımsızlık sevdasına, ölüm kalım savaşına endeksler. Tıpkı küllerinden doğuşun, dirilişin, canlanışın ve emperyalizmi 9 Eylül’de denize döküşün timsali gibi. İç ve dış düşmanları titreten bir güneş çığlığıdır 4 ve 9 Eylül. Ey sevgili "ya istiklal ya ölüm" güneşe akının özü, dirilişin çekirdeğidir. Eylül’ü böylesine yaşamış olmak, her an her dakika nasıl da özlemektir özgürlüğü, pes yani. Aşk bazen işte bu denli uludur. Darbelerden ürküp dur durak bilmez aşk seli…

 

Eylül, renkleri çalınmış tablonun rengi, gölgeler tanrısının tılsımıdır, kara kışa dik dik diklenir. Yer yüzüne aşkla akan yeminli güneş kızartısıdır. Mavi gözlere dolan belli belirsiz imbat okşaması ve ana sıcaklığında diriliştir. Yaprak dökümü yaşayan Anadolu, her Eylül uykulu, hep çilekar. Eylülden kalan alınyazı tortusu, izli mermi. İzmli direniş. Kutsal isyan. Hayatın içine okuyan, kıytırık ressam tablosuna çalınmış renkler gerisingeri. Gökkuşağına iade. Değme virtüözleri kıskandıracak mükemmellikte aşk. Eylül’de aşk. Parçalanmış yürek çöplüğünden güpgüzel mabede yürüyüş ehli. Kutlu hedef aşk, adalet, barış ve gerekirse ölüm…

 

Böyle olur her Eylül başı suskunluğu. Bu kadar susma yeter. Eylül, ebedi hesaplaşma, hatalardan ders çıkarma, pişmanlık duyma ve özür ayı. Ay kararsa, ölüm gardiyanları kapıyı çalsa bir daha mı susmak, susmak asla. Çekmecelerde birikmiş, mavi mürekkep donatılı yazın koleksiyonları gözünden öper Eylül’ü. Aşkla. Mavi lacivert gözlerde eksilmez yaş, dillerden düşmez yas. Aşkın ve yasın renksiz fotoğrafıdır Eylül. Sokaklara taşan soluk yüzlerin aşk, devrim ve özgürlük haykırışıdır. Eylül bazen aşka özlemdir işte…

 

El heykelli Ada ve Eylül. Adalılara kıyıda deniz meltemi. Ufukta mavi bir gökyüzü. Deniz şafağına özdeştir Eylül. Ölümüne sevda. Gel de sevme Eylül’ü, ey sevgili. Aşkla anma…

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...