TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

30 Temmuz 2022 Cumartesi

SİL BUTONU...

 SİL BUTONU...


İç karartan film devam ederken, yöneten ve yönetmen koltuğuna bir türlü oturamayan büyük çoğunluk, istisnalar dışında asla sil butonuna basamaz. Baskı görmeyen ve görgüsüzce bunu fırsata çeviren baskın güç ise her şart ve koşulda, ne kadar asla yapılmayacak, hiç sevilmeyen ve müthiş nefret edilen şey varsa bir bir hayata geçirir. Böylece büyük gözün sunduğu sözde coşku ve heyecan sarmalı, küçük dünyaları büyük efendiye tutsak eder. Bu kaosa üstünkörü kapılanlar zamanla iğreti tutkulara yarenlik veya sonuçta yoz yavanlığa tanıklık ederler. Ve pergel genişler, küçük dünyalar pervasızca parçalanır... 


Çaresizleşen her parça, çekirdekten çeperine egemen gücün zulmünü ve sınırsız göçlerin baştan sona eksiklik ve yitiklik içeren çilesini yaşar. Bu arada yaşam ötesi coşkuya, incelikle geliştirilmiş doğa üstü olaylara çürük bağlar kurularak sis perdesi ballandırılır. Ayrıca keskin korku barındırır her olası eylem ve sırf o yüzden butona dokunulamaz. Silik duruş tescillenir, silbaştan herşeye gözükapalı katlanılır. Böylelikle kitlesel enerji, bilimsel gelişim ve bireysel iyimserlik kötü gidişattan negatif etkilenir. Aşkın mutluluğa ve sonsuz umuda engel salt aile içi çatlaklar ve gündelik çatışmalar olarak görülür. Bu anlamsız travmatik yaklaşımlı ve duyarsız gergin hamleli her çarpışmada efor ya toptan tükenir ya da masum kimlik arayışı benliği altüst eden yıkıcı alışkanlıklara teslim olur. Bilimsel çerçevede beyni ve bedeni uyumun yerine, aldırışsız uydulaşan uyumsuz kimlik edinimi, çekirdek aile ve çeperine ve de büyük çoğunluğa büyük zarar verir. Zarar ziyana rağmen peşpeşe savaşlar açılarak cephe genişletilir. Ayrıca açılan her savaşın yerden göğe haklılığı yalanıyla, arada kalmış kimlik arayıcıları resmen uyuşturulur. Ancak sırf bunalımlara gark olmak yüzünden sezon finali çok erken gelir... 


Zor bela sezona sezon eklense de kozmosu kafadan koparan erken final kaçınılmazlaşır. Çünkü direkt veya indirekt bağımlılık tam bitti derken yeniden nükseder. Nükteli vurdum duymazlık tutarlı davranışları belki değiştirir. Hatta kutlu dava bile terk edilir. Bilinen boynuz kulak meselesi de tek kalemde es geçilir. Kaldı ki kale içeriden fethedildiğinden kültürel ve sosyal yozlaşı etkisiyle baştacı edilen veya edilesi olanla bizzat düşmanlaşılır. Düşük seviyeli etki tepki derken siyah lale soğanını beğenmez bencilliğe dahi düşer. Ama kopuk film yama tutmaz... 


Tutanakları oyalayan basit konular daha da ciddileşir veya kolay halledilebilir konular gittikçe büyür. Öyle ki sessizce dizayn edilen konum gereği her şey ölümüne geçit törenlerine ve kolayca dramatize edilebilir güncele endekslenir. Bir zamanlar tuttuğunu koparanlar, mastar ekleriyle cebelleşirken, hayatı sezinlemek bir yere kadardır...


Yalandan yersiz serzenişlerle ve dengesiz aile içi göndermelerle toplumsal göstergelere  körlük, karanlığa sürüklenişe başka sorumlular aramaktır. Ruhi denge bozukluğuyla aklı sıra fark yaratmaktır. Hatta canım kara tünelim karamsarlığıyla, uçta beliren ışığı yok saymaktır. Tek dert sayısız  saygısızlıkla köprüyü geçmek veya katıksız kör karanlığa tapmak olunca sergi toplanır. En acısı da en baba sorunların dahi çok basit sihirli dokunuşlarla çözüleceğini bilmezden gelmek ya da bilmemek, öğrenmeyi ertelemektir. İşte bu ısrar hayat yolculuğunu hepten zorlaştıran zorbalığı kutsamaktır. Oysa en uzun yolculukta tek öğrenilen şey, bugün hiç sebepsiz hor görülenlerin veya dibine kadar sövülenlerin, yarın dört gözle beklenen ve övünülen olacağıdır. Bu deneyimlerle sabit temel gerçekliktir...


Gerçekdışı dünya dayatısıyla veya öyle böyle değil devasa bütçeli yapay programlarla arzulanan toplumsal değişim tutmaz. Boya posa aldanış bir yere kadardır. Haliyle her film her zaman beklenen büyük hasılatı getirmez. Çünkü çok amaçlı popülizm topu bir gün mutlaka butona basılır ve basılır basılmaz balon gibi patlar. Kısacası büyük patlamayı başlatmak için yöneten veya yönetmen olmaya da, yayı çıkmış koltuğa da hiç gerek yoktur. Kısa veya uzun metrajda yoğu var etmek için sil butonuna basacak Deniz olmak yeter...


Yeter de artar...

27 Temmuz 2022 Çarşamba

YOL HİKAYESİ...

 YOL HİKAYESİ...


Herkesin muhakkak üzerine titrediği, anılası ve anlatılası bir yol hikayesi vardır. Yok denilse bile yorgun bellek, baharı başka baharlara bağlayan uzun uzak yollar ve uzaduyum yol hikayeleri barındırır. Tümü birleşir, ağır yolcuları kendine getirir veya sonsuza gidiş ile zarardan dönüşe dair ne varsa birlenir hikayeler yeniden yazılır... 


Yazılmalıdır çünkü her bahar özenle çıkılan yol, arada bir çıtkırıldım hikayelerle benzeşir. Benzersizliği dirilten ise yolculuğun özü, özgürce kendine gelme ve nevi şahsına münhasır yoluna gitmektir. Yani salt kendini keşfe dönük yolculuklarda öteki beriki panayırından kolayca sıyrılmaktır. Ayılıp aşka dair kutlu sevdaya yönelik eğrilen yolu bizzat doğrulamaktır. Doğrusu dikenlerle zehirlenen her hikayede, mesela yol ikiye ayrıldığında dönüşü olanı seçebilmektir... 


Her hikaye, yaza ve yazgıya ölümcül ihtirasların acımasız mahmurluğu çöktüğünde, artık bu kadarına can dayanamaz sanıldığında kurtuluşa kutsal kapıyı aralar. İşte o zaman yapılması gereken bir anda hikayenin sürgüsünü çekmektir. Hele ki yolun en köhne boğazında ölümle yüzleşilirse süngü kendiliğinden düşer. Çünkü kara melek kaşla göz arası tüm hikayeleri yutar ve ana karakter yalnızlaşır. Derinlerde vurgun yer. Hayat bir yanılsamadır, yansımasıdır ama olanlara aldırmadan kendinden ötesini öncelemek, kabuk tutmuş yaraları tekrar kanatır. Bu yüzden kenar köşe, hayatı yeni hikayelerle süslemek çok zorlaşır... 


Zoru kolay eylemek için apansız bastıran meteor yağmurunda, kırık kanatları tekrar kaynaştırmak istermişçesine gökyüzüne hikayeler sırımak da yetmez. Deniz biter, yol uzar. Ve statik özlemlerin peşine takılarak hiç uğruna yanmak anı takılır oltaya. Ortalık yavaşça kararır. Gönülde yara kovalayan körkara kuyulara çekilir hikaye. Ondan sonrası her bahar akla saplanan bir demet renk, karmaşık zevk demektir. Haliyle her yol sürgünü her bahar taş duvarların ardına akıtır sıcak düşlerini...


Sarısıcak ıssıza yolculuk bazen, kendinden soğutan dünyaya ayak diremektir. Bazen yol döner tersine ve kısır döngüleri denize döker. Zaten hikaye bitmeden kalem usanmaz, kalemci uslanmaz. Usa perçinlenen ustalık işi peri hikayeleri en çok kimin yüreğini acıtır ise acıtır ve yol yordam şaşılır. Ve o zaman kesif bir keskinlik yayılır rotasızlığa. Dev sahnedeki yürek yangınları izlemcileri ağlatır, yol ağırlaşır. Gözükaralık zifiri karanlığa alışır... 


Alışkanlıktan olsa gerek akla silbaştan sünepe yalnızlıklar ve yol sürgünü olmak bulaşır. Ama tek cümlede netleşir her şey, kendine doyurdu bu hikayeler. Dahası bahar, bahardan bahara uzar, yol hikayeleri yazı kışa bağlar. Noksan noktalarda eşitlenir gök ile güneş ve masum istekleri, suskun tutkuları geceyle gündüze denkler. Benek benek harflerle çok kültürlü bir salgın gibi hikayelere yayılır kelimeler. Kısa cümleler uzun yolun bittiğini cümlesine anlatır. Bu arada ucuz işçilikli söylemler öyle seslere ve kokulara siner ki geride kalan yol hikayeleri özlemle anılır... 


Ayrıntılarda boğulan her hikaye an ve an bir başka hikayeyi başlatır. Zıt yönlü başlangıçlar mutlu sona yakın bahar ve bahadar ikilemi yaşatır. Yeşeren ilk yaz dokusu acayip dokunur yaralı yüreklere. Yol hikayesi bir dokun bin ah işit dirliğinde baharı başka baharlara bırakır. Kaç senelerin hikayesidir bu gerçeğine ve tasarımlarına aldanılan zor unutulur. Hiç birşeye aldırmadan umutla izlenen yol hikayeleri birleşik zamanda ayrı düşülenleri bir bir toplar. Sonsuz yalnızlık ve yarınsız yalınlık ikinci bahara kalan kaç senelerin yaşanmamışlığıdır, anlatmaya hikayet yetmez. Bitti denilen yol bitmez. Metezori yolu doğrulayan yolcu, yol hikayeleri cebinde sonbahar yağmurlarıyla asıl hikayeden düşer... 


Ve herkesin muhakkak üzerine düştüğü, düş hikayeleri mevsimi başlar...

16 Temmuz 2022 Cumartesi

TEMMUZ ŞURUBU...

 TEMMUZ ŞURUBU...

 

Temmuz sıcağı tam bastırmadan, ayın onbeşinde baskın basanındır babında  aynı şekil şümul ile yıllarca apaçık paslaşan ve pastayı paylaşan sütkardeşler birden restleşti. Boğazüstü köprüde istiflenen istilacı vaka, hain darbe yeltenmesine gitti geldi. Ve tezgahlanan kanlı senaryo demokrasi adına her şeyi aniden iptal ettirdi. Memlekete resmen Temmuz şurubu yutturuldu. Eğreti Temmuz şuuruyla milletin nabzı tutuldu. Tatilci iznine artı bir gün eklendi. Resmi tatil mi? Şimdilik kamu sektöründe resmi tatil. Peki, özel sektörde iş günü mü? Öyle görünüyor. Milli bayram mı? Değil, maya tutmadı. Anma mı? Kısmen. Adı? Karışık. Namı? Yas. Yaslandığı koskoca soru işareti...


Peki söylendiği gibi milli birlik şuuru oluşturdu mu? Hayır, mozayik daha da parçalandı. Demokrasi? Bitti gitti. Muhtemel birlik beraberlik dengesine mugayir sinsi tavır silindi mi? Yok, derin yeraltına sindi. Güzellemesi kimden? Soru işareti. Peki, her kutsala, bizzat kendini kutsal sayarak periyodik saldırı var mı? Var ki var hemde sorgususuz sualsiz. Topu siyasi şov mu? Soru işareti. Ya yersiz gece yarısı salaları? Resmen dinci yavanlık. Öylesine zamanın pratiğine işlenecek daha çok şey var mı? Elbette var yığınla... 


Yığma yağma düzleminde yıllar var işlerin ucu çok bilinmezli denklem. Millete kesilen hesap ortada. Memleket ekonomisi içler acısı. Çok çarpanlı çarpık çark bilinmeze çarkediyor. Yüksek gerilim en zirvede yine en alttakiler çarpılıyor. Bu arada hala ihanetçi yeltenişe yaslanarak siyaset odaklı gerilimden, ekonomi merkezli çıkmazdan tükenmez tutku ve gerici utku yaratma çabası haddinden fazla. Yani şaplı şuur, milli birlik ve manevi beraberlik gözetmediğinden demokrasi sıfır, ekonomi eksi bakiyede. Çıplak bakış açısıyla son belli, yorum yasak...


Bunca yaşananlar ne uğruna ve hemen peşine niçin beterin beterine sürüklenildi, hangi maksatla onca kayıplar verildi ve neden böyle zayıf senaryolu bir yeltenmeye yol verildi? Sıralı soru işaretleri. Böylesine aleni cereyan edebilecek bir ihanete, yıllar yılı neden göz yumuldu? Akıl sır ermez muamma. İşin bu tarafına akıl yoran yok, sorgulayan önergelere ise anında ret. Sonra usulden reddi miras saflığı. Saplantılı akılla aldatı tuzağına isyan. O kadar...


Memleketin çivisini koparan,  milletin gözünü korkutan sınırlı denetimli bu fundamentalist faşist yeltenmenin, bu fe tipi hain kalkışmanın yarattığı kızılca kıyamete hala hakkınca değinen yok. Hala en ciddi potansiyel tehlike bu vakanın siyasal hesaplaşması eksik gedik. Acı gerçeklik ısrarla es geçiliyor. Sanki film başka veya film içinde film çok. Zihinlere işlenen sıcak sahneler üzerinden kanı, yargı ve kurgusal değerlendirmeler zayıf. Ziyadesiyle meşgul olunan, resmen mesul olunduğu halde iğreti Temmuz şuuruna her fırsatta tam gaz yol vermek. İşin aslı lafta asli görev ifa edenler ile yaftalı ulvi vazife peşindekilerin ortak marifeti. Hummalı hıçkırıkçılık ve timsahi gözyaşı organizesi. Komplesi gözlerden düşüş, külahların düşmesi ve düşkünlüğün üzerinin örtülmesi...


Yeterince tanımlanamayan Temmuz şuuru sanki top yekûn adaleti ve hukuku askıya almanın temel dayanağı. Paslaşmaya payanda olsun diye yaratılan olağanüstü haller zincirine yeni halka. Gittikçe çürüyen milli ve manevi değerlere ve toplumsal kamplaşmalara  kurmaca düzenek. Düzen kuruldu mu? Kuruldu. İşler mi? Zamanla elde patlar. Daha başka sürprizler var mı? Sanki nicesi yolda. Arada arastada kalmışlar arsız mı? Hem arsız, hem dinsiz. İki ileri bir geri çapraşık ilişkiler? Bol kepçe. Gizlilik? Hariçten gazel. Mahrem süreç? Afişe. Dinci faşist kimliğe devriliş iyice belirgin. Destan ne demek, şehit ve gazi edebiyatı? Afili, üst akıl ölçeğinde. Sıradan fişlemelerle ve bariz afişlerle tarihe anlı şanlı bir destan sayfası eklenip eklenmediği? Resmen safsata. Devletin bekası modunda yeltenme sonrası artan hukuksuzluğa, demokrasi ve milli birlik günü resmi kılıf mı? Devasa soru işareti. Sinsi saldırgan, ihanetçi yeltenişin her seneyi devriyesinde ucu açık soru çok, açıktan açığa soran yok. Olsa yanıtı besbelli, yeni soru işaretleri...


Yalandan demokrasi, yayvan coşku, ortaklığı dışa vurmayan bir zamanlar Allah'ın lütfu, bu gün lütfen bir kalkışma söylemi. Memleket yangın yeri. Millet  yangınlarda. Hala karşı devrim tekerlemesi, hala bayram şekerlemesi. Oldu bittiden ders alınmadığı açık. Aynı şekil şümul şartıyla, şartı şurtu sözde dini, milli ve yerli pozunda paslaşan ve paylaşan kardeşler çeşitlemesine devam. Peki başkalarıyla kurulan birlik ve beraberliğin sonucunda, bir başka hain darbeye yelteniş tehlikesi var mı? Yok canım. Etle tırnak...


Bu etle tırnak hikayesinde, Temmuz şurubu içenler yan bastığında, muz cumhuriyeti kıvamında Temmuz şuuru bastıranlar bastığı yeri yine göremeyecek. Tarih yinelenecek... 


Yine şuursuzca bir benzer senaryo sahnelenecek...

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...