YOK Kİ
Soyumda şair yok ki
parolasız şiirsiler yazayım. Yüzsüzlere leylak rengini,
ayağı sekili ata binmiş Atamı.
Taraçadan mendil sallayan yavukluyu,
sahte kavukluyu
yalandan öbür dünya böbürlenişini
leylim kokulu mektupların esansını
doğanın doğaçlama renklerini
gökkuşağında savaşanları
imli imlalı birkaç dizeyle
nasıl yazayım şifresiz şiirsiler
Soyumda şair yok ki...
Suyumda şiir yok ki
sarp geçit korkaklarına oktavlı şiirsiler okuyayım.
Yüzyıllardır gönlü bol göçebeyim
genlerimde ezber bozan ozan duası
hanelerimde konar göçer dengi
dengi benzeri yok şiirsileri
rotasız notasız nasıl besteleyeyim.
Mitolojik çalgıları fetheden gizemi
illa ki günlüklerin tutulduğu geceleri
güneşi üğüten öğütleri
akıl yaşta değil başta diyerek
ömrü bir rakam sayıp düşünerek,
zarzor çözülen o kutlu iletiyi
eski deyimlerle yeni eylemlerle
şair ayıbı şiirsilerde nasıl harmanlayayım.
Suyumda şiir yok ki...
Şerbetimde zehir yok ki
canıma can canan aşkına pir dolanayım.
Ateş dağlarında dağlanmayı kan rengine bulanmayı
aşk şerbetini içtikçe ince urganla buluşmayı
ağız dolusu küfretmeyi
çakırkeyf cızırtılı papağan üslubunda
nasıl şiirsilerle söyleyeyim,
şakağımda namlu yok ki...
Bir kalemde yoktan var eden aşkı
Soyu namlı şiirlere şair doğanlar anlar,
Altın kafesimde bülbül yok ki
şiirsilerde güle aşık olayım.
Olayım da kelama can katayım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.