TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

28 Haziran 2022 Salı

ZEHİR GÜLÜ...

 ZEHİR GÜLÜ...


Gözün gördüğü gül dalından odun olmaz. Gönül yangısı arttıkça, güldalı zehir tutmaz... 


Zehir, çelik kuş misali zehir zemberek organizmaya girince, organize kimyacıl etkiyle öncelikle fizyolojiyi bozar. Fizik tanımaz çaptaki çapsız dozaja göre yaşatıcı hücreleri anında mantara bağlar. Canlı dokuları bir bir doğrar, küçük dünyaları öldürene dek kuşatır...


Haliyle her kusurlu kuşatmada zehir zemberek zemheri çıkmazı yaşanır. Çifte sulanmış kusursuz, iki yüzü de birbirinden keskin, kallavi eğri kılıçlar, iğreti kuşanılmış kirli paslı zırhları dövdükçe döver. Parlak palalar savruldukça körkaranlık parlar. Çalakalem oval kalkanlara çarpan yalımlı kor ateş, bulutların ardına sinmiş güneşi bile söndürür. Sabır ve duayla dövülmüşler kahırla kınından boşanınca, kah aklına eseni budar, kah ağzına geleni hiç çekinmeden söyler. Gözler kararır, söz üstüne söz suskunluğu döver...


Dünya döndükçe yasaklı bölgelerde yalınkılıç çekilen kılıçların gölgesine sığınılır. Az buçuk anılarda kalanlarla sınırlı anlarda, sihirli alanlarda ve kılıçların gölgesinde karanlığa tapanlarla mutlaka hesaplaşılır. Çünkü yazgı, azgınlığın ilk adıdır, asıl yüzleşilmesi gereken ise azıklı azmanlığa oburca atılan ilk adımdır. Adamakıllı olmayan adım kısa, adamlığa adanmış belleğin soyadı ise alışılmışın dışında epey uzundur. Her adım uz uzak sonsuzluğa ustaca kazınır ustaca ve imza atılır; eduardo aksimürekkep...


Ustura gibi usturupsuzluk usa vurulan damgadır. Deniz üçlemesi, zemane günahı, kutsal emanete ihanet ve zemzemli zemanettir. Kılıçların gölgesinde sallanan çataluçlular ise Demokles'in kılıcı. Demadem zehir akıtır. Zehir zemberek deccallığı kılıç etkisi sarmalar. Arması zinhar, zehhar...


Güldan kırılınca güldanelerin başına, ortasına veya sonuna yapılıveren eklemeler yesyeni adımları arıtır. Adım türetisi gül ağacına asılı katmerli yalnızlığı tesciller. Teşvikler yalandan çalımdır. Zehirli dikensi çalılıklarda şerbetlenen ise biçim ve ıtır meşruluğudur. Şuura yansıması ise yaralı bülbüle sevgili tonlamasıdır. Zehir gülü kansıcak renkli yüzünü gösterdikçe gözün gördüğü diyarlar hiç kimselere yar olmaz. Dahası yaralı yürek zehir tutmaz...


Zal zalimane zühre zehir zerkedilince, gonca güller solar. Akıl durunca, oksit örtüler delinir. Zuladan zumlanan zehir zemberek akılla, gül kabzalı kılıçların gölgesinde soluklanmak bir hayli zorlaşır. Ama zor oyunu bozar ve zorbela keskinleşen kılıçlar çekilir...


Yıllar yılı çekilenlere ve tahta reva görülen göz dağına karşın tek vuruşluk hamledir koskoca hayatı ortadan ikiye bölen. Kılıçların gölgesinde aklın rengini zehir gülüne katan. Gözün gördüğü rengarenk zehirli bataklık...

19 Haziran 2022 Pazar

BABAM VE KIZIM...

 BABAM VE KIZIM...


Beynelmilel günlerde Babayla Taksim'e çıkmak, gerçekten gerçeği yaşamak demek. Ölmeye yatmadan evvel öğütlenen gerçeğin izinde yaş almak, yaşlanmak demek...


Yaş aldıkça, saçlar ağardıkça, yaşlandıkça anlıyor insan uçuk kaçık her şeyi. Hemen her an veya eninde sonunda yüzleşilecek kaçınılmaz gerçeği çırçıplak görüyor. Gerçekten doğanın olağan işleyişi gereği şu yalan dünyadan kopmaya sayılı günler kaldığında tek gerçeğe hapsoluyor hayat. O gerçek besbelli, ilk nefesten son nefese yaşamak ve yaşatmak için ölümüne sevmek... 


Gerçekten geriye bakıyorum da en ilerici kavgalarda, en devrimci ateşlerde kavruldu aklım, fikrim, bedenim. Tutucuysam biraz kanımı tutuşturan o eşsiz tutkumdan. Üstelik tuttum yüreğimde ne sevdalar biriktirdim ve nicesini bir kalemde bitirdim. Ama asla bitmez aşkla en çok babamı sevdim ben. Ve dünya bir tarafa en çok kızımı seviyorum. Kimse alınmasın ama ölümsüzlük denizine gömülene dek sadece Babam ve Kızım ve diğerleri..  


Bir ömre değer baba gibi babaların, evladına hem annelik hem babalık yapan mangal yürekli insanların anıldığı her kutlu günde önce dağ duruşlu babam, sonra sevgi denizi kızım için kutluyorum kasvetli kainatı...


Yaş aldıkça zor bir hal bulduklarımı, yaz güneşinde, kış ayazında, hele sonbaharda teni yakan alınterinde kaybettim. Meğer kaybın en büyüğü babaymış. Eğer baba ölürse gölgesine sığınılan koca çınar tez elden kururmuş. Soluklanılacak başı dumanlı dağ ansızın çökermiş. Atasızlık arka bahçeye tüfek çatarmış. Korkmadan sırtını yaslayacağın yaren gider, arkasızlık kalırmış elde avuçta. Yaran kabuk bağlamaz sürekli kanarmış. İki kapılı gökçatılı handa yalnızlık basarmış en yalınından. Yalan yok maddi manevi dara düşende, adaya yalım yayılanda, dağılan düşlerde bile imdada yetişen kalmazmış. Akıl durur, sular durulur, üflenen can uçar, yürek dağlanırmış. Güven limanı yıkılır, Babayla birlikte içte yaşatılan çocuk ölürmüş. Öyle ki senede bir gün olsa da, kutlu mutlu anlarda bayram seyran sel olur gözlerden akarmış...


Yaş aldıkça anladım, Baba dost demek, sessiz ağlamak, suskun seslenmek, sevgiden beslenmek ve sınırsız sevmekmiş. Baba evladı uğruna ayakta ölenmiş...

     

Sen de yaş aldıkça anlayacaksın herşeyi kızım tıpkı büyükbaban yaşarken benim anladığım gibi. Babanın tükenmeyen tek mirası doğruluk ve onur. Gerisi çabuk biter. Şimdilik az biraz anlamaya çalış yeter. Nasıl sa bir gün mutlaka babam deyip yazacaksın, kendi yazgına yürek yangınını saracaksın... 


Yaş aldıkça anladım ki bir baba ve oğlu, bir baba ve kızı bizzat sonsuzluğa doğmakmış. Anlayacaksın; Zifiri karanlık dönencede benim babam güneşten ışık yontan, topraktan bereket yaratan, güneş yolcusuydu. Kızıl alev kıvılcımlı, kırgın ve kızgın sert bir adamdı ama özünde uysaldı. Uluydu ve de  ulaşılmazdı. İlla ki ütopya ötesi beynelmileldi. Asiydi idoldü. İyinin iyisi bir adamdı. Beni bana bırakıp gitti ama direnci fısıldadı kulağıma, hayata tutunma tutkusunu aşıladı kanıma...


Beynelmilel günlerde canım babam, deniz kızım, Babam ve kızım birlikte Taksim'e çıkmak, asla bitmeyecek olan sevgiyi yüceltmek. Sevgiyle sonsuza ulaşmak... 


Sondan bir evvel yine ve daima, salt babam ve kızım...

16 Haziran 2022 Perşembe

ZAMAN MAKİNASI, YALAN DÜNYASI...

 ZAMAN MAKİNASI, YALAN DÜNYASI...


Zaman bağımsız işleyişli otomatik bir makinadır. Geniş makina parkurunda mutlak ve değişmez zaman yoktur. Yani zaman mutlaktır ama kolaylıkla değişebilir, değişkendir. Mutlak ve değişmez olan uzaydır...


Bu sistematikte ışıktan hızlı hareket edebilen bir nesne var edildiğinde zaman tersine gidebilir. İleri geri varyasyonlarla, tarih tersine akabilir ve yeniden yazılabilir. Böylece milyarlarca yılın yalan makinası işlevsizleşir. Çünkü madde dünyası bağlantısız geçmişten geleceğe akıp giden bir keskinliktir. Bu keskin rotada zamanı sorgulamadan ve sorgulanmadan geçen her an hayatı yaşanmaz kılar. Hayat yaşanmaya değmez hale dönüşür. Döngü boş olur. Haliyle yalan makinasından medet umulur. 


Oysa zaman makinası sayesindeki zaman kırılması ileriye ve geriye doğru cam kırıkları arar. Yani zaman iki ileri bir geri ritmde oldukça eskir. Eskiyen zaman veya yeni zaman uzayla iç içedir. Bunlar birbirinden ayrı düşünülemeyecek bir bütündür ve tektir. Tekamül birbiriyle ilintilidir ve çok boyutlu devamlılığı var eder. 


Böylesine girift ve sürekli evrilen varlık düzeninde her zaman, zamanın bir başlangıcı sözkonusudur. Diğer yandan kendi zamanının öncesinde, başlangıcın ötesinde de zaman vardır. Yani zaman, zamanın ötesini de yakalar ve tutar. Tutkuyla oraya da ulaşır ve gelişen hayata bulaşır. Zaman elbette belirsiz ve imkansız görülen bir muammadır. Ancak belirsizlikler de ölçülebilir. Öyle ki zaman sentez ve bilimsel saptamalarla ölçümlenebilir bir değerdir.


Ölçümlerle beliren zaman son sınırdır, kırmızı çizgidir. Sona veya sonsuza erişim imkansız görülse de, yolculuk edilen zamanla veya zamanda yolculukla imkan dahiline çekilebilir. Öyleyse her şey salt zamana bağlıdır. Öteye gidilemez görünse öyle zannedilse de gün olur gidilebilir. Eğer gidilebilirse yalan makinası yanar, gerçekliğin zamanı yeniden başlar.


O zaman bilimsel gerçekliğin öngörü ve önermelerine hiç gerek kalmaz. Gereken sadece bir zaman makinasıdır. Otantik yöntemler aramaya, aradığını bulamayıp gösterişli göndermelere de gerek kalmaz. Çünkü yalanlanan veya tapınılan ne varsa bizzat görülür ve bilinir... 


Yerçekimi de bu kusursuz devinimin bir parçasıdır. Yerçekimi uzay kuyularının sınırları içindeki en değişmez kuvvettir. Bu derin kuvvet, etrafındaki zamanı durdurur ve madde ışık ne varsa yalar yutar, işleyişi dondurur. Bu anafordan kaçış tamamen imkânsızdır. 


İşte o duru ve durgun zaman bağlamında hiçbir şey yoktur. Evren dahi yoktur, sadece varlık vardır. Zaten yokluk, evrensel bir olgu değildir. Asla boşluk diye de bir şey yoktur, boş farz edilen de tamamen doludur. Ve bu dolgu varsayımı anlık değişme alanlarıdır. 


İşte o değişim bir biçimiyle yakalandığında, zaman yolculukları başlar. Buradaki tek bilinirlik, kütlesi sıfır olan maddesel parçacık sonsuza erişim uzaklığına veya yakınlığına sahiptir bilgisidir. Bu bilgi zamanda yolculuğa yeter de artar. 


Diğer yandan bütün evren sürekli hareket halindedir. Böylece zaman ritmik bir makina gibi işler. Yani yoktan hiçbir şey ortaya çıkmayacağına göre, var olan da yok olmayacağına göre, devamlı diğerine dönüşen bir sistematik söz konusudur. Ayrıca maddenin sürekli hareket halinde oluşu, yerçekimini önemli hale getirir ve yerçekimi uzay zaman geometrisini yaratır. Bu geometrik düşünce doğrultusunda yetkinleşmeyle paralel dünyaları da, iç içe geçmiş yuvarlanmış evrenleri de dolaşmak mümkün olur.


Yani zamanı kavrayan bilinçle donanımlı ve dolaylı yüzleşme  belli bir zaman diliminde mutlaka gerçekleşecektir. Bu yüzleşme insanlara çok farklı düşünsel doneler sunacaktır. Bir şekilde ulaşılan mekanik gerçeklik, paralel evrenlerle kıvamlı dengeler kurulmasını veya zaman kırılmasını getirecektir. Genleşen zaman hem yaşam, hem ölüm, hem de çok evrenli zaman geçişleriyle ölümsüzlüğü sunabilecektir. 


Yalan dünyasını yaşarken zamanı değiştirenler veya makina hızıyla mutlak zamanı yakalayanlar, zamanın başlangıcında ve başlangıç ötesinde neler olduğunu bir gün mutlaka görecek... 


Zamanın uzun tarihine düşülecek dipnot ise kısacık tek cümle; Görmek, bilgiye erişmenin temelidir...

8 Haziran 2022 Çarşamba

UMULANIN AKSİNE...

 UMULANIN AKSİNE...


Hayat yolculuğunda verilen kararlar akıldan yoksun olunca sığınılan hiç bir liman çare olmaz. Tumturaklı sallanan hiç bir gerekçe tutmaz. Tutarlı tek bir tümce yeter tüm yanlışları tümlemeye. Tümüyle danışıklı dövüş olduğu ortaya çıkar tek tek ileri sürülenlerin. Ve sona yakın birinci tekil ağızdan haykırılır acı gerçek; kanadı kırık doğan için haziranda ölmek zordur...


Haza haziranda doğmak ise çok kolaydır. Salt haz denizinde yüzmenin yaz başına armağanıdır hazırundan sayılmak. Hazin yolculuk ise çarçabuk gelen hazan mevsimine denktir. Hele bir dengede şaşınca bahane hazırdır; Hayat beni asla inanmadığım yerlere götürdü. Geldiğim noktanın umduğumla uzaktan, yakından ilgisi yok... 


Hayatın doğal akışının aksine bir tek karar, umulanın aksine kendi halindeki tüm bileşenleri umutsuzluğa iter. Hatta umuda yolculuk zedelenir. Zifiri karanlık ziyadesiyle

basınca  en büyük yalan tekerlenir; Belki çok güzel insanlarla tanıştım ama sen benim için çok özeldin... 


Özellikle bu tamlamayla tamamen özensizlik sıvanır hayata ve daha uzun yaşamak istense de kısalır yol. İster istemez önce sağlık bozulur, beyne ve bedene üşüşen hastalıklarla savaşma cesareti verecek gerçek arkadaşlıklar aranır. Ardına bakmaksızın kindar kaçışlara sonradan tek nakarat eklenir; Yeryüzünde senin gibi az insan var...


Varlık darlık boşalımında boşa yol gözlenir, ısrarla beklenir duygulu, anlayışlı, zeki ve ince ruhlu yarenler.

Umulanın aksine bir şeyler hep eksik kalır. Oysa sevgi,  tamamlanmaktan başka hiç bir şey istemez ki. Ve eksildikçe anlaşılır hayatın özü; Sırf iç güzelliğin seni özel kılar...   


Kılıçların gölgesinde olura olmaza iç güzelliği sarf edildikçe, saflık habire harcandıkça kabir ekabire bile dar gelir. Haliyle her haziranda hayattan cömert olmasını beklemek boş hayal... 


Artık hayat yolculuğu ne getirirse, hayal gemisi nereye götürürse. Getirisi götürüsü çoktan hesaplanmış; haziranda doğmak kolay, haziranda ölmek zor... 


Umulanın aksine zoru kolay eylemek ise her yolcunun harcı değil. Durma

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...