SARI YAĞMURLUK
Duvalı duvarda paslı çiviye asılı
sıcak küllerinden doğan kor bıçak benliğim.
Atıp kırıp döktüğüm hayat denizinde
sarı yağmurluğun tam yanına…
Tarihin sararmış yapraklarına dipnot
söz var öz yitirir söz var baş götürür
söz akımı söz üstüne söz.
Kan kırmızı koltukta koca gövdem
görülesi bir avuç köz
kucağımda kül rengi çıplak dağlar
göğsümde çatlak gök gürültüsü
siyah beyaz fotoğrafta bir çift mavi göz.
Hendekte ölmemiş şehlevent
sarı yağmurluğu sırtında…
Çok yıl var ışık akısı kırılalı
idam fermanı paslı çiviye asılalı
acı izleri hala derin hala yakıcı.
Baştan sağma baş sallamalar sarmalında
açmazlale çıkmazında nice balyoz günler
boğazını sıktığım şehalem kader ölmemiş
soluğu zehirli sarmaşık.
Şah kırılmış ucuz kalem kırılmış
sarı yağmurluk suratlı davada…
Göğe çivilenmiş paslı bir yağmur
sırılsıklam pasak dünya.
Dinmiyor sabahlara yağan ızdırap
günceye çivilenmiş karartma geceleri
deli gönül ölüm penceresi
sarı kadife perdeleri ıpıslak.
Ölüm akısı benden beni kayırdın
kopardın benliğimden şahbazı.
Aynalara gizlediğim suretleri koruyamadım
sarı yağmurluk kayıp kadük rastlantıda…
Kan ürperten günlerde pis bir yağmur
hava günlerce kapalı bilinç açık
hayret ne sen kaldın aklımda ne sesin
demek asıldığım gün duyamayacağım nefesini.
Çatmaya çakılmış o melun paslı çivi
paslı çiviye takılı kayıp zamanlar
asılmış hayatımın baharı
sarı yağmurluğun tam yanına…
Derdo tek suç var sarı mavi duyarlığı
bir suçlu varsa eğer
paslı çiviye asılı yeşil yağmurluk…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.