ÖMRÜ GÜZEŞTE DAĞARCIĞI...
Gecikmiş bahar esintisi yüreğe dolanda uzak-yakın geçmişe takılır akıl. Kavanoz dipli dünya dağarcığı, yürek yakan anıları ileri geri sarar. Güz çiğdeminin özü donar, kan gülleri solar, can fidanlar kırılır. Ölmeye ramak kala gülmeye hasret ömür, antika dolabına sığdırdığı yılları güzelce sıralar. Ve toprağı yakar ömrü güzeşte...
Sona yakın ömrü güzelleme babında karasal iklimden kaçılır. Ilıman iklimde akciğerli kırmızı balık ömrü günler başlar. Kalan kaç mevsim soluklanmadır, kaç bahar bitikliğidir sessizce sayılır. Bu saydam saygınlıkta bitik bedeni tetikleyen koca dağları deniz yutar. Ve ince kıyım ileri yaş delikanlısı albümlere özenle iliştirilmiş fotoğraflarını yakar. Buzdan soğuk kış evinde harlanır isyan. Güneşe akınlar ısıtır ömrü güzeşteyi....
Güzelce yırtılır kalpazan evren, gökkuşağı vurur yunusu. Yersiz yurtsuz doğan yorgun isyanları, derdo durultur. Gizler dökülür kalıba, yaldızlı demir aksam kaplardan suya şerbet. Akan sular göletlere, göletler göllere, göller ömürlük kanallarla denize, denizler okyanuslara, okyanuslar yaşlı kıtalara bağlanır. Bu özgürleşme bağlamında eğer ömür elverirse evrenselliğin kapısına dayanılır. Sözün kısası ömrün özü erken büyünür geç yaşlanılır. Asla uslanılmaz sadece usanılır. Damarlar ateş kırmızısı, ufuktaki atlas yelkenli gemi gözlenir. Sonsuzluğa diklenmenin de bir sonu vardır elbette. Güvertesinde hiç hayıflanmadan matemli çağrılar diyarına şen şakrak gidilir. Hafızada saklı ömrü güzeşte...
Güz vakti bir başka sevilir herşey. Her seviyle yitik kuşak gençliği tarihe karışır. İsim cisim beğenmezler, er ya da geç şansı yaver gitmeyenler hanesinden düşülür. Sonun başlangıcına güneş kıvılcımlı ölümsüzlük kaydı kazınır. Ve gözlerden akan kanlı yaşlara hapsolur deniz gözlü. Karazıpkalı zıpkın haresi söner. Hal ve gidişin tamamı ay kızıla çalınca adlı kitaba girer. Konu kısmen kıyamet havası, toptan kıyam faslı. Arka fonda aykırılık senfonisi, ömrü güzeşte manifestosu...
Yürekleri dağlar ateş dağları. Zırva zirve buluşmaları değdiği yeri dondurur. Toprak üşür, su donar, akıl bulanır. Buzula çarptığında ayışığı, kızıla çalar köprü altları. Herdem kader çıkmazı, keder fetbazlığı. Ölümsüzlüğe dirilir ömrü güzeşte...
Dem servet, dam kerevet, aka karaya belenmiş bölge varlığa armağan. Voltalar geçkin yaş tesellisi. Tüm enerjiyi tüketir kutlu yas. Gayri ihtiyari fişlenir, karlı dağlara yükselen yürek çıkmazı. Keskin acılar çağlar açar ve çağ kapar. Hep aynı maraton. O yüzden akıl, gudubet günler girdabına savrulur. Mucizenin ucu ölüm olsa bile yar ile nar tanımaz ömrü güzeşte...
Ömür boyu her bahar aynı duygular. Takılır oltaya en güzel şiirler. Şiirsi öykülerle en güzel çocuk büyütülür. Acıklı filmlere birlikte en güzel ağlanır. İyi, kötü, çirkin üçgeninde Jön-dam en güzel sevgiliden ayrılır. Ve bir adım daha uzaklaşılır ömrü güzeşteden...
Karadeniz ömür törpüsü. Aksunun denize döküldüğü yerde mayıs bulutları ateş güllesi. Yangın yerinde çimenler kekik çiği, kalpler kaynar kazan. Sırlar direkt kabristan. Dert kapısını kapatır ömrü güzeşte...
Her bahar defne yaprağına defnedilir anılar. Canlar canı cana latife, sevgi dilinde sevi, bam telinde ömrün özü. Bir avuç saygı için koca bir ömür. Altın boynuzun kıpkızıl sularına serpilir umut tozları. Kızaran mavi atlasa çarpar hasretini mermersi suretler. Süratle birleşir hayaller. Ve buz mavisi gökte ebemkuşağı. Yaşlı dünyaya yaşanmışlık süngüsünü çeker. Ve yaslı ve yaşlı şehirde ömrün son demi, son gayret canan yoluna harcanır. Haliyle harç biter ömür paydos. Öğrenme yaşı ecelle boğuşurken, öğütlerin gölgesinde ömrü güzeşte...
Derdo, deniz derya dağılır gecikmiş bahar meltemi ve darağacında soluklanır ömrü güzeşte...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.