BÜYÜ BOZULDUĞUNDA BÜYÜDÜM
Büyü bozulana dek büyüleyici bir çiftsem
bir çiftlikte çifti çubuğu bol
bol bolamat çiftçiysem
ve büyü bozulduğunda maya tutmuyorsa süt
efsunkar fidanlarda göz aşı sürgündeyse
aşı kalemi elbette anaç anaç yazacak asiliğimi.
Ezcümle Denize benzerdi asi aksi ve hırçındı…
Doğa dayanılmaz denli deli
delici yırtıcı ve vahşiyse
doğan kapılmışsa boşluğa
semayı zehirleyen yıkıcı bulutlarla
yapayalnızsam düşünce pınarında
benlik sorgusuyla çözgü sehpası devrilsin.
Tinsel dalgı dalgınlığındaysam
ne verimli bereketli topraklardı
sırt üstü uzandığım geceler.
Usumda ne hayaller neler neler birikti
hayal etmişliğim eskiden beter.
Dolgun kalçasını benden yana deviren dağlar
fes düşüren fesleğen kokan yolculuktayım
erdim yiğittim yittim gittim
al memesinden bal emziren uykularda.
Sihirli rüyalarım bitti biter
büyü bozulduğunda büyüdüm
erişkin erbiyum dağdım eridim…
Kil toprak yoğurulmuş hamurum
birden bire irkildim
bitkel kızıl kafa demirciye öykündüm
bağlılık yeminimi dövdüm
kısır döngünün demir yalım örsünde.
Örselenmiş serçelere çekiç gibi öyküydün aklımda
oraklı hasat kesince yolumu
kan damlayan balladlara bağlandım.
Erken baharlar kaynattı bulgurumu aşımı
kitap tablet pişirdim akşam sabah
hamdık piştik derken kesildi dermanım
darma dumanım canım anam.
Derme çatma çatkılarda derildim
kime ne darıldıysam da darıldım…
Toprak ananın çevresinde çifteli figüranlar
kan çanağı topuklu gözlerde feryat figan
her seyyare kelimede eğilip bükülüyor zaman.
Zaman öyle bir zaman ki sıradan
ölümsüz müyüm fani miyim bilemedim.
On iki bin yıllık kutsal buğday başağı
tırpanı vuran mıyım soramadım.
Son sorum lif lif tel tel ipeka saçlar
neden nedensiz tarayamadım.
Fildişi gibi uzanan sahilde önüm sıra
yiteni gideni niçin bulamadım.
Deniz suyunun çekilmesiyle yaralı merman mıyım
çengel bulmacayı çözemedim.
Güneşe yürüyenim bildim
bir ben bir yaprak bir de anam…
Gün yüzü görmeyesi sözler ahbabım
süzgecimden süzerim öz benliğimi
kala kaldı yine final kükremesi
yarınlara dört bin yıllık kara saban.
Savurganlık yamacında hazırım
buyurgan çıplak kara toprağı
doğadan büyülenmişçesine sürerim.
Ayamda mayamda tutkulu bir aşk
aklım süt kadar berrak
ağlamaz bir asiyim
asit vurgunlarında yorgun yolcu elhak...
Doğaya tapıyorum şiirsiler tarlasında
kıraç ve kurak toprağı dişliyorum
ver elini verimli topraklar dünyası
çok özlemişim çok elde borak...
Gözü kara büyü tam isabet
ben senim sen bensin melikem
Derdo darende derbendim ayıldım nihayet.
Hazere döndü yüzünü haza beyefendi
büyüdü gönlümde gökgözlü hazerat…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.