HERŞEYE RAĞMEN SOKAK, 15 TEMMUZ…
Kaç yıl önceydi, bir 15 Temmuz’da, dinci figüranlar –cuntacı dublörler ucuz senaryolu bir kanlı darbe yeltenişi sahneledi. Her şeye rağmen akıllanılmadı, geçen yıllar içinde oyun içinde oyun, oyunun sonu bir güzel getirildi…
Oysa oradan buradan herkes zihninde darbeleri ve her tip darbeci mantığın acımasızlığını yaşayanlar ve bir zamanlar başlarına geleni sürekli canlı tutanlar, bu kindar darbeye geçit vermemek için halk direnişine benzer bir tabloya can pahasına katkı vermişti. Hem de darbe başarıldığında darbelere karşı koyanlara zerre acınmadığını bile bile. Hele ki bu dincicunta sinsi emeline ulaştığında nice acı şeyler yaşanabileceğini bile bile. Üstelik bölgesel düzeyde, dinsel manada benzeşen, aynı karakteri taşıyan, aynı kaderi yaşayan kanlı pratikleri bile bile. Dinci faşizmin sahici dindarlara bile hiç acımadığını, acımayacağını göre göre. Her şeye rağmen inildi sokağa, cesaretle çıkıldı meydanlara. Alanlar doldu taştı, dinci-cuntacı darbe yeltenmesi el birliği güç birliği olduğu yere çakıldı…
Çıkmak çakmak ne demek, bu 15 Temmuz dinci-cuntacı darbe yeltenişine; on yıllardır bu yeltenici yeltekleri, bu bilim düşmanı dinci tutuculuğu siyasetin içine dışına konumlandıranlara, devletin her kademesine üst düzey sızmalarını sağlayanlara rağmen vatan millet aşkına karşı çıkıldı. Onlarca yıl her alanda, can alıcı her makama bu katı, kindar ve radikal dincileri yerleştiren ve kırk yıldır oralarda saklanmalarını sağlayan, ince paralel sızıntıları görmezden gelen, palazlanmalarının önünü açan malum zihniyete rağmen yeltenmeye karşı duruldu.
On yıllarca bunların topu, “Sayıp sevmedikleri besbelli, ayrıyeten Cumhuriyet düşmanılar. Ebedi Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın ‘Hâkimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir’ sözünde ifadesini bulan, kuruluşunda dünyanın üçüncü laik cumhuriyeti olan Cumhuriyet’i yıkmaya şartlanmışlar, yeminliler…” eleştirilerini, her zaman ‘namazında niyazında, sessiz sakin, ılımlı çalımlı çocuklar…’ diyerek aklayanlara rağmen cansiperane restleşildi.
Hatta o alnı secdeli ‘namazında niyazında, sessiz sakin, ılımlı çalımlı çocukların’ zararlı dinci yapılanmanın, dini formatlanma ürünü olduklarını, daha çocukluktan bu dinci örgüte bedavaya satıldıklarını ve yıllardan sonra kofti adamcıklar, softie edepsizler, softa rütbeliler olarak köşeleri tuttuklarını, nihayet egemen güçlere-büyük sermayeye satılacaklarını, satıldıklarını, ahmaklık boyutunda dinci- cuntacı bir yeltenişe yeltenebileceklerini adı gibi bilip, bilmezden gelen ve gizleyenlere rağmen, vatan millet ‘satıh tüm vatan’ direnildi.
Direnildi ki ne direnme; bu alenen demokrasi karşıtı, hurafe din ve biat kültürüyle banalleşen, şahsileşen, genelleşen, genişleyen ve güçlenen dinci fetbazlığı devlet eliyle besleyen, şeri iktidar heveslisi bu şer zihniyetin bir gün devlete ve millete karşı harekâta geçebileceğini unutturmaya çalışan katı zihniyete rağmen direnildi…
Hele de ‘Bu dinci monarşist hükümranlık cereyanına kapılmış, hain istihbaratçı ve derin komplocu örgüt, sıkıştığında kansız korsan hesaplaşmalara, daha sıkıştığında kanlı darbe girişimlerine kadar gidebilir, eğer kolay kolay temizlenemiyorlarsa sıkı takip edilmeli, kontrol altına alınmalı ve çok uyanık olunmalı’ diyenlere anında ‘din düşmanı’ yaftası yapıştıranlara rağmen direnildi…
Öyle bir karşı çıkış ki çıkış; adam harcamak ve harcanmamak ikileminde uzun yıllardır planlanan bu dinci yapılanmaya salgın hastalığa tutulmuşçasına göz yuman, kol kanat geren, yaşlarla askere baş eden, kıçı başı oynayanların devlette çöreklenmelerine ses çıkarmayan, bu suni dinci taşeron tiplere son hız yol verenlere rağmen…
Ayrıca bunca şeye rağmen bu dinci-cuntacı yeltenmeyi tamamen dış güçlere bağlayıp, sadece emperyal istilacıların ayarladığı, pompaladığı kirli bir girişim gören kolaycılara rağmen…
Diğer yandan memleket siyaseti evrensellikten uzaklaşıp yerelleştikçe, bölgeselleştikçe, demokrasi yıllar yılı bir dizi sözde reform ile zayıflatıldıkça, ileri demokrasi havarisi kesilenler sayesinde sosyal siyasal yapı her şey bir yana akıl almaz şekilde dincileştikçe, karşıt devrim ideolojisi sosyal siyasal dengeleri alabildiğine bozdukça, yerli işbirlikçilere gün doğacağının bilinmesine rağmen…
Dört bir yanda amerikancı darbe öğretisini hatmetmişler ile kendi şahsı hesabına gizli iş tutanların darbe deneyimlemeleri için oluşturulan zemini öngörmeyenlere, bunlara on küsur yıldır meşruiyet kazandıranlara hatta memleketi doğru yönetemeyenlere, bu doğrultuda ikazları kaleye almayıp, açıkça darbeye yeltenmeyi kolaylaştıran tabanı yaratanlara rağmen...
Elbette uzun yıllardır dünyada; “ABD tarafından oluşturulup geliştirilen darbe sosyolojisi, darbe psikolojisi ve vahşi kapitalizm kuramlarının karışımıyla planlanan askeri darbeler, yerli işbirlikçileri sayesinde hayata geçirilir. Ve darbeler emperyalizme hizmet eder…” savına doğrudur deyip kılını kıpırdatmayanlara rağmen…
Her şeyi okyanus ötesi emir farz edip, bu arsız geleneğin bereketli toprakları kuruturcasına yayılmasına yardımcı olan, memleketi yaşanılası olmaktan çıkaran, egemen sermayenin çıkarları uğruna özellikle kendi yağı ile kavrulan ülkeyi cehenneme çeviren, düğmeye basılır basılmaz paslı mekanizmayı işleten ‘iyi çocuklar, bizim çocuklar…’ bağlamında iş tutan, her faturayı geniş halk yığınlarına kesen, yiğit yurtsever halk çocuklarına zulmeden, vatan hainlerini kucaklayan, halk düşmanlarını kollayanlara rağmen; evet 15 Temmuz dinci-cuntacı darbe yeltenişine karşı çıkıldı…
Karşı çıkıldı çünkü yakın tarihteki her darbe ve darbe girişimi göstermişti ki, ertesinde daima faşizan uygulamalar ve kökten antidemokratik değişimler gündeme gelir. Gündeme gelmesin isteniyordu büyük yıkım…
Peki gündeme geldi mi? Geldi hem de ne geliş, gelişmeler sistematik cereyan etti. 15 Temmuz’da dinci figüranlar –cuntacı dublörler-ortodoks klişecilerin kanlı darbe yeltenişi sonrası, hemen ilk üç ayda ve geçen yıllar zarfında akla hayale gelmeyecekler gündeme geldi. Hatta bir bir gerçekleşti. Geçmiş darbelerin aksine bu kez mevcut iktidar partileri işe soyunduruldu. Böylece mevcut durum çok ciddi bir hal aldı. Maddi manevi negatif gelişmelere karşı koyabilmek iyice zorlaştı. Nice bedeller ödendi. Çok kısa zaman diliminde demokrasi tüm kurum ve kuralları ile dilimlendi. İşlemesi veya işletilmesi göstermelik aksiyonlar dışında resmen rafa kaldırıldı. O yüzden şimdi kalkıp ta hiç kimse son kertede militanlaşan, militarlaşan bu dinci kiliseci, klişe örgütlenmeyi ve cuntacı uzantısını zaman içinde palazlandırdığı halde, bu adi yeltenmeyi hala kanmışlık ve mağdur edebiyatı üzerinden hiç günahsızlara mal etmesin. Yaşananları resmi bayram filan hafifletmeye çalışmasın. Sanki istenen buydu diyen kesim onca baskıya, her şeye rağmen nüfusun yarısından fazlası…
Hafifletemez çünkü on yıllardır dinin özünden ve kutsal inanç bütünlüğünden uzak olduğu halde savunulan ve övünülen bu suni dini algı ve uhrevi duygu dünyası, siyaseten bu dinci cuntacı darbe yeltenmesine kalkışanları tohumladı. Bir güzel mayaladı. Öyle kolay olmuyor nüfusun yarısını dincileştirmek diğer yarısını dinsiz imansız varsayıp ülkeyi karpuz gibi ortadan ikiye ayırmak. İşte tam da böyle oldu. Sonuç itibariyle suçlunun ayağa kalkacağı gün gelip çattığında devekuşu uyanıklığı yeltenicilere ve yeltendiricilere yetmeyecek. Memlekette herkes herkesi bir güzel tanıyor. Herkes her şeyi çok iyi biliyor aslında…
Son söz; on yıllarca her şeye rağmen, her türlü şiddet ve baskıya rağmen doğru bildiği yoldan dönmeyen, her türlü tezgâh ve kumpaslara rağmen direndikçe direnen, ağır hakaretlere uğradığı halde, azar küfür işittiği halde üslubunu bozmayan, her çeşit ciddi ölüm tehditlerine rağmen tarzını değiştirmeyenlere, süren sivil siyasal darbelere, anti demokratik yeltenmelere hala direnenlere, helal olsun…
Son söze ek; 15 Temmuz gibi göz göre göre gelen yelloz bir yeltenişin, eninde sonunda olabileceğini ve ortodoks dinci-cuntacı- kiliseci-klişe bir hazırlığın yıllar yılı yapıldığını, hisseden, gözlemleyen, yazan, çizen, anlatan, söyleyen, eleştiren, saklamayan, yalanlamayan, gizlemeyen ve bu uğurda ötekileştirilen, dinsizleştirilen, dışlanan, hapsedilen, ölen, yiten, giden elmanın diğer yarısı tüm çıplak uyarıcılara selam olsun…
Son söze ekin eki üçlemesi; her şeye rağmen nedense gizli kalan, nedense açık düşen 15 Temmuzcuların topuna “Tebbet…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.