PLAKET, ASALET VE ATALET
İllegal siyaset bir yana legal siyasette maddi manevi ağır
bedeller ödeyerek tam otuz altı yıl geçirdik. Bir ömrün yarısı sürede bir arpa
boyu yol gittik. Bu arada siyaseten emekliliğimizi perçinleyen plaketi de geri
çevirmedik. Şimdilerde Partinin kuruluşunun 100. yılı kutlanıyor. Bugünden dört
yıl önce yaklaşık elli küsur yıl yaşadığımız ilçenin 25. kuruluş yılında, parti
‘kurucu yönetici’lerinden olma vasfıyla verilen plaket sonrası kendi
isteğimizle aktif siyaseti noktaladık. Evlerden içeri kapılardan dışarı pasif
üyelik moduna evrildik. Siyasete feda uzun yıllar zarfında altın kol saatlerini
hep başkaları aldı. Altın bilezikleri hep başkaları taktı. Birilerine taht,
bize daima muhaliflik düştü. Devrimci olmanın, sosyalist olmanın, parti han biz
yolcu olmanın ödülü de anca bu olurdu. Otuz altı yılda bir plaket, asalet ve
adalet. Bizden sonrası atalet…
Şahsımıza uygun görülen bu plaket, siyasi hayatı boyunca muhalefeti,
parti içi muhalifliği görev edinen, siyasi duruşunu asla bozmayan bir siyaset
insanına siyasette vefanın da vedanın da olabilirliğini öğretti. Bu plaket dost
postuna bürünmüş düşman denizinden boğulmadan çıkışın vizesiydi. Gelmişi geçmişi
de bir güzel anımsattı. Yüz yıllık partinin biz de herkes gibi mazisi belli,
Atadan, Babadan, sülaleden neferleriyiz. CHP'liyiz. 12 Eylül 80 faşist
darbesinden sonra başımız esenliğe kavuşunca kutsal emaneti koruma maksatlı 87
yılında Bakırköy ilçesine, o zamanki SHP’ye üyelik başvurusu yapmışız. 94
yılında Esenler ilçe olduğunda belediye meclis üyeliğine aday olmuşuz. SHP ile
CHP birleşmesinde CHP ilçe kurucu yöneticisi olmuşuz. İlçeyi ve partiyi kurup, üç
dönem yöneticilik yaptıktan sonra istifa etmişiz. Ve bir daha da yöneticiliğe
talep açmamışız.
Yaklaşık yirmi yıl, mahalle delegeliğinden öteye gitmeyen
bir siyasi rota çizmişiz. Elbette her kongrede bal gibi ilçe yöneticisi olur,
İl delegeliği için manevralar geliştirebilirdik. Kurultay delegeliği için
gecelerce il merkezinde yatabilirdik. Veya abi abla edinip il yönetimine kapağı
atabilirdik. Kesinlikle yapardık ama etik bulmadık ve yapmadık. Alnımız açık…
Siyasette her aşamada emeğe uygun yükselmenin tarafı olduk.
Evrensel sol değerlerden, dava adamlığından, arkadaşlık ve yoldaşlık hukukundan
hiç vaz geçmedik. Siyasal çıkarlar için birbirini satan, ilkelere ihanet eden,
asalak bir çizgide asla ilerlemedik. Ataleti kabullenmedik. Yerelde ve genelde
yaygaracı, ihanetçi, jurnalci meziyetlere, partinin iktidar olmasına engel fanilere,
el frenini çekmiş siyasi zorbalara hep karşı çıktık. Direndik. Siyasetin onca
zor koşullarına karşın, yılmadan mücadeleci bir ruhla yıllar içinde iki buçuk
kez çıktık ilçe başkanlığına aday olduk. İl yönetimine aday olduk. Hep adaylaşmanın
mucize görüldüğü astmosferlerde adaylaştık. Kazanamadık belki ama kabul gördük,
gönüllerin başkanı olduk. Neredeyse tek başına kendine ekibiz diyenler kadar oy
aldık…
Her platformda bıkıp usanmadan yineledik, on yıllardır aynı
isimler, eskiyen yüzler siyaset sürüyor, aynı kişilere benzer silik roller
dağıtılıyor dedik. Kongreler siyaseten rol kapma üzerine kurban ediliyor,
yanlış ta kurultaya kadar yukarı doğru akıyor dedik. Ne yazık ki gençlerimiz
partide hak ettikleri derecede yükselemiyor, onlara ilerleyecek kulvarlar bir
türlü açılmıyor dedik. Hele kadınlarımız kota ayrımı olarak görülüyorlar dedik.
Parti on yıllardır uzaktan kumandalı yönetişim, bilim dışı akıl, kulaktan dolma
bilgi, filtrelenmeyen fitne, dedikodu ve siyasal kültürsüzlük yüzünden
darboğaza sürükleniyor dedik…
On yıllarca asla üç maymunu oynamayıp; ideolojik
düşüncelerinden ödün vermeden, parti için çalışan, partili parti adayının
kazanması için mücadele eden, kenarda köşede unutulan, harp edilen, darp
edilen, parti savunuculuğunu yaşam prensibi edinen her kim varsa onlarla bir olduk.
Bir olduk pir olduk, bağrımıza bastık. Parti içi iktidar yanlıları ve
yandaşlarının kongrelerdeki ayan beyan bahanelerine aldırmadık, asalet ve
adalet yolculuğunu uzun yıllar sürdürdük...
Mevcut iktidar karşıtlığımızı kısık ses görenlere on
yıllardır siyasi gelecek kaygısı gütmeden, kişilere endeksli özel siyaseti
temel almadan ilkeli, hoşgörülü ve dayanışmayı önceleyen tavırla yüksek
perdeden karşı koyduk. Yaşamsal izler, hayati izlenimler doğrultusunda yerel
siyaset içten dışarı tıkanıyor, uyum intizam bozuluyor dedik. Böyle giderse önyargılı
üstünlükle olmaz, ön seçimsiz başarı sağlanamaz dedik. Her fırsatta, yeniden
yapılanmaların önü kesiliyor. Ben merkezli siyasal açılımlara prim tanınıyor.
Peşin hükümlerle rekabet ve parti içi demokrasi sekterleniyor. Yetkin ve etkin
deneyimli kadrolar filtreleniyor. Parti içi demokrasi monarşi ve mutlakiyet
tabanlı resmen yok ediliyor. Klişe kalıplarla birbirinin benzeri yönetsel
yapılarla parti iyice kabuğuna hapsediliyor. Taklit ve kopya düzeneği ile
çalışan, çelişkileri bol bir uygunsuzluk ve geçimsizlik harmanlanıyor dedik…
Dedik baba dedik. Bütün olumsuzluklara karşı çıkarak siyasal
özgürleşmeyi hayata geçirebilmek için tek başına çıkıp parti içi makamlara aday
olmak, ayak oyunlarına kanmamak, siyasi rüşvetleri kabul etmemek, yolunu ve
çizgisini değiştirmemek yürek ve cesaret isterdi. Bıraktık cesur yüreğimizi ‘yüz
yıllık çınara’ aşkla. Yetinmedik siyaset yolcularına yolluk ‘Sosyalizmin
Gölgesinde Sosyal Demokrasi ve CHP’ kitabını yazdık…
Yüzüncü yıldan dört yıl önce bunca aykırılığımıza rağmen
bize plaket sunmayı uygun görmüşler, cesaret göstermişler, asalet gereği kabul
buyurduk. Hem de iki plaket birden aldık, birini hak edenine ulaştırmak üzere.
Ulaştırdık. Hatta önce plaketleri, sonra mikrofonu aldık. Son defa suskun
plaketçiler ortamında birkaç paragraf yine muhalif duygularımızı savurduk. Fena
da olmadı. İyi bir veda oldu sanki…
Siyaseten veda ettik ama siyasete elveda demedik daha. Şunun
şurasında ellinci yıla ne kaldı, on küsur yıl. Bizde bu asalet ve adalet inancı
var oldukça, ödül plaketlerin bizden alınacağı günler de gelecek mutlaka. Kör
kapı siyaseti kapı kullarına inat işte o kapıyı da bu vesileyle araladık…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.