ŞİİRKOLİK
Piki derin dipsizliği serin şiirler severim
kıçı başı oynayan gecelerde şiirsiler kurarım.
Şiirkoliğim gecenin müziğini dinleyen.
şiirkolist başım duman darma duman.
Düşünürüm ateş cennetini kurak sözlerle
taş duvar doğum günü hediyem
mütemadiyen müstehçen sınırdayım nazikçe.
Ah bu şiir döngüsü ah bu şiirsiler süngüsü
şiirseverim yaz kış şair üşümelerini giyinen.
Dizelerle içim geçmiş zihnim şiirkolist
benim şeffaf odalara kendini gizleyen.
Şairsiler hayatın dikiz aynasında tutuklu
şiirsiler kendi başıma kaldığımda tutkulu.
Aksanım yettiğince şiirciyim yani
yeter ki anıları anımsatmasın şahmeran sözler.
Dileyen sürsün gönlündeki rengi
şiirsiler acıtamaz artık sözlerin terzisini...
Şiirkolistleri mermer kırığı taşlara yazdım
seksek karesinin içi yine boş kaldı.
Saklambaç sarhoşu körebe çocukluğum
kula kulluk kukalandı suni zeminde.
Kırklar ip atladıkça evrildi
sehpada ben de vardım sanki.
Ölümün parolası mavi ışık küresi
renkli misket tanesi camdan kalp
dip dalgasıyım dipsiz şiir denizinin.
Vip çocukluğum pembe uçlu memede sabit
şiirsi sevişmelere harcanan enerji şaire kilit
doya doya içime kattığımsın şiir niyetine...
El heykelliden elimi uzatsam masmavi bulutlar
ıslak dudaklarında karanfil kokusu.
Gecelerden bi gece sarı sıcak kırlardayım
sabahlar olmasın şair duymaya hasretim.
Şiir günleri kalbimde sır ciğerime bıçak saplı
şiirsiz yıllar karadenizde batan kağıt gemi.
Tersine akan sularda yalpalıyorum görsen
kaç kez düğümlendin boğazıma bilsen
delirmiş kemirgen şiirsiler yüzüyor derimi...
Derdo mısra mısra öldükçe diriliyorum
Ölümüm şiirkolist her eserim şiirkolik
piki serin dipsizliği derin şiirseverim...
ATEŞLE ATEŞİN DANSI
Anadolu’dan başladığında kutlu ateş
Ege adalarını da kavurur
İzmir’e uğrar
İstanbul’u uzaktan yalar yutar.
Kavuşmaz kollarda ölmüşse vatan
tarihle sabit zümrüdü anka küllerinden doğar…
İnanmak gerek bu davete fazladan mesaiye
davetçi işgale uğramış limanda bir çift mavi yürek.
Karşıyaka’da kuklalar yüklenecek gümüş gemilere
Sarayburnu şaşkın martıların kanatlarında gizli evren.
Karşı kıyıları vuran dalgalar yalım yalım özgürlük
uyanılamayan karanlık rüya yarım buçuk.
Benzer sanki tüm örnekler düne
hürya istenmiyorsa zulüm artık
korkma vurmak gerek neşteri yaraya
yar taş döşek elde keskin bıçak…
Devrilmişim öz vatanımın sıcak kucağına
üvey evlat muamelesi görsem de her devirde
silmişim baştan çıkaran eğreti tabirleri aklımdan.
Şakağıma dayalı kurşuni öpüşler kupkuru
tek kusurumuz vatan yahut vatan
devrim aşkı içimde durupduru.
Üç vakte kalmaz epey yıllık devinim
kuru sıkı
efelerin ateşle dansı yayılır Anadolu sathına.
Satıh vatan ateşle ateşin dansı silbaştan
tıpkı son asrın mucizesi dinamosu insan
başlar yeniden kutsal isyan…
Anadolu’ya başladığında kutlu yolculuk
İstanbul’dan akan akalem sular
İzmir’e uzar.
El heykelli adada bir çift deniz mavi göz bekler
birbiriyle kesişen yolları gözler
tarihe derin izler bırakanları söyler.
Derdo söz olsun ant olsun şahsıma saltanatıma
kollarımda ölmüşse de vatan dirilir ilacı hürriyet sevdam.
Ege’den çağlar yine kör topal efeleniş
İzmir’i İstanbul’u Anadolu’yu da sallar tutar.
İnanmak gerek bu meseleye kutlu davaya
tek güvence istila edilmiş limanda bir çift mavi yürek…
UNUTMA KIRILDIK
Acıyla hissettim dur duraksız yolculuğumu
kırıldığımız yılları
mahir bir tutkuyla ulaşılacağına inanılan utkuyu.
Hayatın içine içine eden kanlı darbeleri
çarkınıza çarpayım kırdınız fidanlarımı
kurusun bağlarınız bahar görmesin.
Kara bağlamış anaların yüreği
kora batmış babaların yüreği
kar tipi boran imha edilmiş isyancı şarkılar.
Şarklı ‘Gülhane’de bir ceviz ağacı’ altında
illa ki ihya derdinde
Yeditepe’yi kuranlar acılı her kar mevsiminde.
Son baharım gözlerinin çağla yeşilinde kızarmış
ateş dudaklarınla ısınıyorum çağa yorgun
devrimci adımlarım dağa yorgun.
Uzak ara ufuk sahipsiz güneş sessiz deniz
beynimde Deniz ve Rodrigo'nun gitar konçertosu
keman sesinde buluşuyoruz dördümüz.
Ada hayatın kıyısında çağ yalnızlığı ...
Notaları evrene akmış sarmaşık bir beste
yerde gökte devrim ateşi
çatı katı manzaraya bilinçaltımın silsilesi savrulmuş
gör bak usta ‘marşandoz’ şarkılar hep senin için
dinle bak ne söyler şehrazatı şehrim.
Direnmişim yıllarca
vakti kerati gelmiş sobelenmişim
kırmızıya düşmanlık kuşatmış meydanları.
Ben hep o kızıllığı kıpkırmızılığı sevdim bilesin
hala arıyorum imgeler iki yüzlü olsa da
simgelem yıldız damgalı demir yumruk...
Pigmenti bozuk işbirlikçi pigmelerin çarpıklığı sur
müdaheleci korumalar içgüdülü.
Tarihe işaret buyurma buyruğu göğsümün sol yanında
haykırı formunda parlatıyorum şehir silüetini.
Şehricanlar takılsın peşime çam nefesli
feri çekilen sol kolumda kıpkırmızı motto
gözümde ışık kapısı nabzımda deniz kızı tattoo.
Yarım aklım fakirliğe zengin düşü
ummadığım ölçüde baskın hakimiyeti kınıyorum.
Acı hayat görüyorsun işte
kalbimde kaç devrim saklıyorum…
Kısamadılar sesimi kıssadan hisse yıllarca bir bir anlattım hemen herkese
Şimdi ‘El heykelli Ada’cık hepinizi tanıdı
kuşlarıyla selam gönderdi onlara.
Kırağı kaplamış pencerelerin kırık seslilerine benziyorlar
belki de unutmuşumdur yok unutmam
Derdo 'Günlerin bugün getirdiği' dedi ve ekledi;
Kırık bir hikâyeden kırılmadan çıkış yolu yok
sevgili unutma ‘Çıkmaz Sokak’ları orada Denizlerle kırıldık ey halkım…
SERÇE LİSANIYLA AŞK
Hala serçeler cıvıldaşıyorsa orda
Serçeşme sokak çıkmazında
ve sen buz camlı pencereni her gün açıp
hala yemliyorsan yavrucakları
her sabah her akşam her sabah
hala seni seviyorum demektir...
Kıyıcığında say mermer denizlikli pencerede
sabahtan geceye geceden sabaha
tek derdim beni son kez göresin.
Aklımdaki sır tekçe bir resim
kuşlara yem veren adalı modalı kız.
El heykelli adada hala direniyorsam inan
hala seni seviyorum demektir...
Her sonbahar her yaz
Sayende serçeler hala yuvalanıyorsa orda
ve sen hala çok soğuktan çekiniyorsan
ben üşüyorsam yakıcı güneşi tınmadan
hala seni seviyorum demektir...
Tipi kar yağmasam da gürleyeceğim pencerene
ve sonsuza dirileceğim gök pencerede
son kez küçük küçük öpersin diye.
Sıcak sıcacık dudakların hala aklımda
ve hala serçeleri öpüyorsan gagasından
her sabah her akşam her sabah
hala seni seviyorum demektir...
Eridikçe eriyen eril dişil anılarımdasın
penceresinde serçeler besleyen adalı modalı kız.
Hala serçeler cıvıldaşıyorsa pencerende
darı denizinde yüzüyorsa yavrucukların
hala seni seviyorum demektir canan...
Derdo serde serçe lisanıyla aşk
öyküme ötüşü donmuş kış serçeleri şahit
sen artık beni sevmesen de…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.