TÜRKÇE ‘NUTUK’
İLETİSİ
Sanki
güneş tutulması. Memleketin ufku tutulmuş. Milletin umudu tutulmuş. Türkçe'nin
nutku tutulmuş. Etraf ortalama orator resmi geçidi. Toptan biat sevri. Resen replikalog
monolog devri. İtalik levhalar ithal. Harfler buruk. Kelimeler koruk. Akıllar
tutuk. Öyle bir zaman ki gelip çatan, Türkçe nutuk atan başlar da baş altı da pehlivan
tefrikalı. Baştan savma avam muhabbet…
Muhayyer makamdan
en sevilen, sözde en beğenilenler bile sabık formda. Forsalar formsuz. Kayan aynadan
okuyanı başka bir alem. Kafadan atanı başka evren. Atmasyonerin cibilliyetine
tapmışlık dolayısıyla kullanılan kelimeleri, atılan söylevleri pek anlayan yok.
Ama ters baskı, düpedüz ters manyel algı abartısına alkış gırla. Bukalemunvari
utandırıcı heyecan, kelamungazi umursamazlık tırnak içinde müthiş. Resmen şatafat
girdabında çalkalanıyor memleket. Sayısalı bilen yok sözde öğreten çok. Ekonomist
mistisizmi ile yaşanan misli misliyle sözel tutulması…
Büyük ‘Nutuk’u
okumaktan aciz lafta bir kutlu nesil. Fel fos, sonsuza felaket bir gidiş…
Atmograf
atmosfer. Konuşan konuşana. İletişim sırf mevkiye yerleşim. Konuştukça kolpalarının
doğru olduğunu varsayan ve dinledikçe yapılanların doğru olduğuna kanan bir
etkileşim. Milletin nutku tutulmuş. İnkişaf harabet garabet. Ruhbilim dahi çökmüş.
Felsefe bitmiş. Ekonomi dip yapmış. Siyasal yaşam sürgünleri hala koftiden
nutuk peşinde. Kürsüler tutuk. Kutsallık kanlı. Baş köşeye kurulan Türkçe ne
yazık ki yabancı kelimeler otağı. Odağında türlü dolaplar saklı.
Kusur
saklamak dil ayıbı. Günah saklamak Din kaybı. Dil kirli. Din kibirli...
Türkçe, özünde
mahsus destanlar, mahcup hikâyeler, büyük hayaller, umutlar, rüyalar ve isyanın
dili. Dil bilmek ve bilgiyi dillendirmek ağır işçilik. Ama Dil kayıp. Dilbazlar
tutsak. Sanki Türkçe'nin utku sarsılmış. İnsana ve lisana dair çöküş. Kulakları
tırmalayan, duyguları tınmayan koşuk içine dâhil edilmiş nice ünlü ünsüz nida. Dili
küçümseyenler ocağı sönük. Bir başka dil olmuş Türkçe. Tümceler, paragraflar hücceten
gidik, günceler donuk.
Tevatür,
literatür derken elde kalan külüstür külliye. Sanatsal merak eskiden de eskiye…
Türkçe'nin
ufku daraltılmış. Etnografi siyasal iktidar kurbanı. Karma kelimeler bilinçsiz
kullanımda. Etkili kuşaklar kuşa çevrilmiş. Dilin hece hece kanatları yolunuyor.
Genel kültüre tezat uygunsuz arınma. Darılma ve uzaklaşma. Kapı dışarı durma.
Türkçe Suskun. Nutku karışık. Kor ateş düşmüş yüreklere. Etraf aldırmaz
yüzsüzlükte. Giden geri dönmez. Altyapı tarumar. Üst yapı Dil lal. Lisan, lisani
harbiyle seviyesiz harp mağduru…
Türkçe
bozguna uğramış. Hatta kendi insanı tarafından bozulmakta. Taraflı tarafsız herkes
duyarsız. Vicdanı kara, gözü kara bireysel seçiciler ve seçilenler yüzünden
güzel dilin yerine, yolunu bulan, hınç dolu içgüdülerin dili egemenleşmiş. Sinsice
iz süren eskaflar tarafından lisan hududu günbegün delinmekte. Toplu inkâr, ithal
ikame edilmekte. Türkçe arafta. Bitaraf edilmiş resmen. Hangi onulmaz savaşın
mağlubu hiç belli değil. Hiç uğruna kıyım rafta…
Divanda
başka dil seviciliği. Kargacık burgacık harf ayrımcılığı. Bu aymaz yolculuğun
nereye varacağını bilmezler paslı çarkın başında. Çarpıcı ve dokunaklı göstererek,
kıyadet vasfıyla kıymetsiz kavgaya su taşıyorlar. Araban buselik makamında
ezgiler. Algılar sezgiler, lisanı hal kayıp merkezde.
Saygın makamlarda
Türkçe'den Kaçış. Dibi derin piki serin, seri nutuk yandaşlığı ve adanmışlık dil
pınarını bulandıran bulaşı. Etrafta uçsuz bucaksız bozguna paydaşlık. Yardakçılar
tümden küstah. Yerden bitmeler tüme varış niyetiyle iniş dibinde. Çatlak çatışmalardan
Dil ürperdi. Dilber ürktü…
Alfabe
denizin dibinde batık, defin enkaz. Haliyle terkedilmiş terminoloji. Uyumsuzluk
had safhada. Hadsizlik sayfa atlanmadan okunamaz kurgu açmazında. Kuşkulu akıllar.
Ağır kusurlardan Türkçe'nin kalbi kırılmış. Eşraf her dilden kışkırtılmış. İnsanlık
kuşatılmış. Küme küme kandırılmış. Sunumların sırrına lisan dayanmaz. İnsan
dayanmaz. Sözde fark yaratıyor fiiller. Fikrin failleri belli. Fildişinden
kuleler yalan. Ucuz filmlerin senaryosu sağlak. Yan tesiri zinhar anlaşılmaz. Kısa
zamanda acı son kaçınılmaz. Derhal deşifre edilmeli şifli şifreler. Kesilmeli küflü
üflemeler. Silinmeli süflü sünepeler. Özgürlük, maziye adanan, dile dadanan
zulmün pençesinden kurtulmakla başlar...
Tekrardan
Türkçe ‘Nutuk’ zamanı. Ufku sarsa da delik zırhlı duvar, duvarı yıkmaya Türkçe
nutuk. Çünkü her şey değişir ama uluğ ‘Nutuk’ asla değişmez. Bu bilinmeli.
Bilinsin yeter. Yeter ki ‘Nutuk’ okunsun ve okutulsun. O zaman kökten anlaşılır
güneş tutulması ne mene, ufkun karanlığa boğulması ne bela gerçeklikmiş…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.