TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

30 Haziran 2021 Çarşamba

KILIÇLARIN GÖLGESİNDE ÖDÜL VE CEZA

 

KILIÇLARIN GÖLGESİNDE ÖDÜL VE CEZA

Yaşam denilen şey düşük düzeyli ödül ve ceza temelinde, ileri seviyede sürdürülebilir güvenli gelecek ayarlamasıdır. Ancak ayarsızlık ve arsızlıkla yakalanılan seciye kırılması, güveni yıkar. Bir kere yıkılmaya görsün, tekrardan güven tesisi zordur. Yaşanan güven kaybının yanı sıra ahde vefa da tüketilince, artık yaşamla barışık kalmak hepten güçleşir. Emsalsiz embesillikle emanete hıyanet devam eder gider. Ve kılıçların gölgesinde ödül ceza, ceza ödül olur…

Akıl odalarına hangi akılsızlar girer, hangi yarım akıllılar girip çıkar, kamaralarda ne ucuz hikayeler düzülür, falezde ne acayip masallar yaşanır ve yaşatılır, faraza kimler lafta kaderin cilvesine çarpılır, hepsi kılıçların gölgesinde kalır. Diğer yandan akla zarar melun mesailerde, hiç sakınmasız ödül ve ceza yakıştırması birbirine karıştıkça, yaşamda yeni sayfalar açmak, açılsa da günceye güzel el yazısıyla artı güzellikler karalamak da güçleşir. Yani sapla samanı, günahla sevabı, ödülle cezayı karıştıran yüzsüzler yüzünden ak günler kararır, günlükler su gibi karalanır, günden güne aynaya düşen anılar yaralanır. Çünkü yanlış yolda atılan küçük bir adım, doğru yolda atılan tüm büyük adımları da küçültür. Seviye düşer, seciye banalleşir ve devasa boşluk sarar atmosferi. Kutup soğuğunu solur, kör karanlığa hapsolur sıcak nefes…

Nefaset kaybı, nefessiz bıraksa da ağırdan ağır acı verse de acı gerçeklerin üzerine gitmek başta korkusuzluk icabı, sonra her yanlışı düzeltmek cesaretidir. Acizliği bitirmek, zayıf görüntüyü silmek illa ki insanlık gereğidir. Yaşamın yansıttığı kirli yüzü kibirlenerek yaşamayı seçenlere, sevmek ve kollamak bir yana ödül babında cezayı kesmektir dava. Yüzsüzleri ebediyen unutmaktır hava. Zaten ödül ve ceza çerçevesinde gelişen çaresizlikle ve yüreğe dokunan izafi derinlik oranında yaşanır, yaşam denilen şey.

Geleneksel izlerin dışlanması ve tarihsel bilinç eksikliğiyle perçinlenen zayıflık, tutsaklık ve bağımlılık yaşamı direkt etkiler. Övünülen müflis toptancılık sırf gücü temsil edene tapmayı, tapınmayı getirir. Çağ dışı çapsızlık, çiğlik ve çirkinlik yaşam düzeneğinin paslı çarkını biteviye döndürürken, vahim bir vakayla tüm roller aniden değişir. Ve ne yazık ki yalan yanlış yamanmalarla, deliksiz dedikodularla, medeniyetsiz iftiralarla biçimlenir gelecek. Göz göre göre yapılan tek bir yanlış, yetinmeyip iftira üstüne iftira çalmak, koca memleketin dahi adını unutturur. Asla unutulamaz çarpık tavır, her şey pahasına yaşam yalağından nasiplenme şevki, kölelikten hallice geçici misafirlik başlatır. Bu confessor yelteniş ne yazık ki ne idüğü belirsiz yelloz kimliklere mecburiyeti de günceller. Kalan ömür de çeyreği yarısı bahaneleriyle, kamuflaj kandırmacalarla, boşa geçer gider…

Kambur zambur kasıtlı hamlelerin yaratısı kısır döngüde, doğal yaşama kasvet bulaştıran mikropların bir gün mutlaka cezalandırılacak olması ise sönüp giden keyiflere balans, katmerli kahra da türbülanstır. Zaten akla eseni yapma serbestisinin ve ağır kusurlu kuryeliğin kıyamete dek sürmeyeceği de besbellidir. Kıyamete dek akla takılan, kılıçların gölgesinde verilecek ödül ve kesilecek cezanın, geleceğin yok edilmemesi, çoluk çocuğun yarınlarının çalınmaması, doğru karakterin zaafa uğramaması, tatlı sert otoritenin defi veya yeniden güven tesis etme peşinde yıllar yılı koşuşturmanın resmen hiçe sayılmasını karşılayıp karşılayamayacağıdır. Beterin beteri ortaklığa ve şen ortaklarına ortalık yerde kesilecek bariz cezalara hazırlıklı olmak ve ödül babında ceza kuşanmak rastgele diyarının temel gerçeğidir.

 

Tarihte bir gün bir akşam serinliğinde rastgele diyarında, random civarında yaşam denilen şey, ödül ve ceza dergahında serseri ruhlu bir delikanlı gibi semirir. Kılıçların gölgesinde ağır yolcular seyir halindeyken, ayarsızlık çoğalınca, göze batanlar artınca, bilmeceler çözülünce, akıl da ruh da yanar, ten de. Ve yeni başlangıçlar hepten zorlaşır. Ödül ve cezaya ilişkin kargaşada çözülmeler ve çöküş hızlanır.

Hep yeni bir hikâye, hep yeni bir olay. Her türlü kuyruklu yalanla bezeli oyalama taktiği kabilinde, kabile yıkan misyonerliğe sürüklenmenin getirisi sünepe perdelemesidir. Mansiyon ödülü ise bir hayal dünyasına kapılanma ve yarım akıl odalarına izinsiz hapsoluştur. Yarı çıplak vücutlarda sağlıklı etki-tepkilerin kalıcı izlerine sinen, kızıl güneş yanığı ve zavallılıktır. Arsızlık adalarında kuyu kurutan hırsızlıktır. Her şey bir yana huzurla katlanılması gereken ödül ve ceza, yaşamın suça, suç işlemeye ve suç önlemeye dönük yüzüdür. Yüzsüzlüğü gidermeyecek olsa da tek çare haklı isyanlara açık kapı bırakmaktır.

Kılıçların gölgesinde hayat denilen şeyi, düşkün seviye ve düşük seciye temelinde kılıksızlarla buluşturanlar, hayal kırıklıkları ile dolduranlar, doğanın kurallarına aykırı donatanlar, başka çıkar yol kalmayınca ihanet pazarlamasına yönelirler. Emanete hıyanetle başlayan ve gittikçe azgınlaşılan bu dip yolculukta, pik yapan utanç ve ıstırap kıvranışlarıyla, aleni ve kasıtlı karalamalar, yanlış üstüne yanlışlar ve de sahte suçlamalarla ödül ve ceza girdabından kurtuluş yoktur. Zaten bu sapkın yol, yolsuz pişkinliğin zararıyla toplu intihara dek uzayan bir yoldur. Ayrıca kılıçların gölgesinde ödül ve ceza her gün, güne özel yeniden güncellenir.

Kılıçların gölgesinde tasarlanan ödül ceza, tanımlanan ceza özeldir…

 

29 Haziran 2021 Salı

KILIÇLARIN GÖLGESİNDE KAPILAR...

KILIÇLARIN GÖLGESİNDE KAPILAR...


Bir hiç yüzünden hayatın kaidesi kuralı ne varsa peşpeşe çiğnenince, kılıçların gölgesine sıralanmış kapılar bir bir kapanır. Kapı kolu elde kalır. Kutlu yolculuğu zehirleyen hap yutulur ve gösterilen kapıdan çıkıp gitmekten başka çare kalmaz. Çekirge aklıyla kaçış sonrası sürekli açık kapı aranır ama bir türlü bulunamaz. Çığlıklar kesinlikle duyulmaz...


Çalımlı çiğlik, yalımlı kaygısızlık, salınımlı saygısızlık ve dipsiz disloyalti, kılıçların gölgesine asma kilitli kapılar asar. Askıda emeğe ihanet, birden kopar zaman. Ve kontrolü zor, en zor değer olan loyalti hayal aleminde bizzat harcanır. Oyal royal alemi kenardan izler, kişiliği kılıksızlaştıran, insan suretinde kişiliksizleştiren, insanlık dışı etkenleri güdüleyen kopuşu. Günden güne güncellenen daha kapıların kapısına varılmadan aşırı stres ve aşkın şok ve de raydan çıkıştır...


Artık kılıçların gölgesine uzanan, kapalı kapıların ardında veya önünde cereyan eden  ucuz mahalle tarzıdır. Şuursuz, şurasız şaşkınlık, şuuraltına hakim nedensiz yabancılaşma ve fiziksel sendromlarla insanlık tam dibe vurur. Resmen anlam ve değer bunalımı, kötüye kapılanma, kambura kamberlenmeyle tıpkı ikiz kaplar hikayesindeki gibi piki arzulayıp dibi yaşamak zorunlu hale gelir...


Haleti ruhiye bozulunca pik döküm kapıların anahtar yuvasında maymuncuk döndükçe, antika kilit açılacak sanılır. Ancak anahtar başıboşta döndüğünden tırnak tutmaz, kilit açılmaz ve kapı duvar olur. Üç maymunu oynayanların her geri dönüşüyle kapılar temelli kapanır. Çünkü gün ışığını gereksiz gölgelemeler, gölge kabine zorlamalar tinin, tenin yamacını karartır. İti kopuğu gölgelere çeker. Karanlık Denize çıkan patikaları örter. Başı güneşe uzanan başka yol kalmadığından alacakaranlığın içine saplanılır. Ve kılıçların gölgesine, sonsuz ahengin

kara toprağı öptürecek ilahi mahkemesi kurulur. 


Kutlu davaya açılan kapılar Kafkadan beri kırmızı halılarla dayanır döşenir. Kaf dağına öykünüp kırmızı benekli haplar yutulunca da iki kapı arası, yoz yobaz yontulan sunağa çırçıplak yatılır. Çünkü kılıçların gölgesinde hiç kimse onca fasit kapılar arasından doğru kapıyı bulamaz. Yanılanlara sadece yalnızlık kapısı ardına dek

açıktır. Kapının ardında ise sarı sıcak kumlar ve ıssız bir sahil. Belli belirsiz ayak izleri. İzler kırık kapıların birinden ötekine kendi kendilerini kovalayanlar sörfü. Örfü sörfü sırf cennetten kovulanlar...


Hayatın kuralı kaidesi ne varsa son bir kez yüzleşilince boşa çiğnenen toprağın karnı, çığlık çığlığa yarılır. Kara delik tüm kapıları yutar. Kılıçların gölgesinde kurtuluşa açılabilen tek bir kapı ve tek bir kapı kolu kalır. Keskin virajlı uçurum kapısı. İşte asıl hapı yutmak budur. Bu kapıdan geçiş cehenneme kabul edilişin ilk adımıdır..


Bir türlü akılla değerlendirilmeyen fırsatlar, bilim düşmanı faşizan fısıldaşmalar ve yoğun emeğe yabanlaşma kılıçların gölgesinde dirlik, dinginlik bırakmaz. Din, iman, mezhep kalmaz. Girilir yerden içeri, önce yumuşacık bir ateş yalar yeleyi ve belirgin bir homurtu duyulur; kılıçların gölgesinde hapı yuttunuz...


Önünde yatılan kapı öyle bir kapıdır ki hep gece, hep zifiri karanlık. Taş kemerli kapıdan geçişle birlikte anında taş kesilir yürek ve beden  küllerinden bir daha

asla doğamaz. Dört duvarı hayata bağlayan pirinç tokmaklı masif kapı maalesef öteki tarafa açılır. Aç açık düşlere karabasan çöker, körkapıya cehenneme direk faslı dayanır. Ve uzun teneffüs zili çalar...


Her fasılada kılıçların gölgesine raptolmuş, her şeyin merkezinde olma kapısı, böylece tüm giriş ve çıkışlara ebediyen kapanır. Çünkü arzın merkezine yolculuk çoktan başlamıştır. 


Yoldan izden çıkanların kutsuz yolculuğu, kılıçların gölgesinde kapılar kapısınadır...

28 Haziran 2021 Pazartesi

KILIÇLARIN GÖLGESİ...

 KILIÇLARIN GÖLGESİ...


İki yüzü de keskin, çifte su verilmiş kallavi eğri kılıçlar, kirli paslı zırhları parlatır ve patlatır. Körkalkanlara çarpan yalımlı kor ateşi de ateşsiz silah söndürür. Kınından boşalan kılıç ağzı, ağzına geleni hiç çekinmeden söyler. Ve yalınkılıç çekilen kılıçların gölgesine sığınanlarla, kılıçların gölgesinde mutlaka metezori hesaplaşılır...


Hakk'a ve kılıç hakkına tapınmak için kılıç kuşanılır. Kuşak içinde çıplak veya yandan sarkan kının içinde belde tutulur. Can tatlıdır, canan sonradır. Çatışma sonrası hayat pahallıdır. Can bedenden çıkmayınca, beklenen gün gelir fasıla biter, öfke nöbetleriyle yeniden kılıçlar çekilir. Sorumsuzca etrafa yayılan meseleyi toptan hallediş faslı, kılıç kınından sıyrılınca yeniden yazılır. 


Yazgı, azgınlığın ilk adıdır, asıl yüzleşilmesi gereken işte budur. Yazgı babında yazmana yaşatılan baştan sona kılıçların gölgesinde bıçak sırtı bir hayattır. Çok nedenli bu reva görüşle yekten arzulanan

yüzsüz yüzlere dağılan korkunun kamuflesidir. Zamanın içine saklı boşlukların tek tek doldurulmasının, hayata geçmesinin ertenmesidir. Dolum boşalım arafında, haramilik ganimetinden kalanın sorgulanmasını geciktirmedir. Çünkü korkak ve silikler için hayat, körebeli saklambaç oynanan bir hayattır. Unutulan ise kılıçların gölgesinde bir ömür boyu yaşanacak korku ve ecel kuruntusu, mevcut dünya halinin beteri ve nicesidir.  Haliyle hayatın tek gayesi kılıçların gölgesinde, yazgıya isyanla gönüllü ölüm  meleğine enselenmemektir...


Bu çılgın atmosferde çatal kıvrımlı kılıçlar, zülfiyare zalimane dokunulduğundan bölge, ülke, ilke ve gölge tanımaz. Zülfikar, kılıçların gölgesinde kurulan hayatı bozanları, yakın uzak hayasızlığa bulaşanları, hayasızlığa hayasızca kılı kıpırdamayanları ve kırkayak takımını, kılı kırk yarar gibi yarar. Çeliğe su verilmişliğin hakkını verir. Kılıçların gölgesinde arsızca arananlara gelenekleri ve töreyi işletir. Çatal ağızlı iki parçaya bölmez, aksine birler, bütünler. Bütün amaç zül cenahına Cenabı Hakk'ı hatırlatmaktır... 


Zamanla kılıç yarası kapanır belki ama kendini unutturmaz, zamanlı zamansız acı verir. Hemde günbegün toplumsal riskleri hiçe sayan, kara gözlüklü sırıtıklar da büyük acıya eklenir. Aczin merkezine savrulmuşluk, kavruk sancıyı kırka katlar. Bulanık su kırıkları ve sırıtkanları, arzdan arşa gizlenseler asla kaçamazlar  kılıcın tersdüz keskin yüzüyle yüzleşmekten. Kesinlikle tadarlar kılıç yarasını. Sırsıcak ten  kılıcın keskin yüzüyle öpüşünce, cansuyu buzdan kılıç kesilir. Kılıç yarası ana damarları tel tek dolaşır. Hıyanet hemen ilk ağızda boşalır. Çatal kıvrımlı kılıç tam kıvamında, kılıçların gölgesinde kımıldayan, titreyen tek bir yaprak kalmayana, kıpırtısız kalana dek kahırlanır. Etrafa dağılan hava suç ve ceza bağlamında acıyla kıvranmadır...


Kılıçların gölgesinde demlenen can, bedende soğumayınca her gizi mutlaka çözer. Hiç durmaksızın etrafı kirleten pic cambazlar, kılıçtan keskin köprüde konaklayacakken çifte kuşanılanlar kınından çekilir. Kılıçlar Şahına imanla, kahrolası kalkanları yırtan yatağan hamleleriyle selama durulur. Kılıçların gölgesi, kılıç ve kalkan ekiplerinin yıllar öncesinde kalan su verilmiş çelik tıngırtısıyla doğaya seslenir. Kılıçların gölgesinde doğan hayata asla bahaneler aramadan cem kurulur. Ve dil, din, iman, bahanesiyle bin yılların etik birikimi, alınteri ve emeğine hıyanetçiler bir vuruşta tarihten silinir. 


Tarih sahnesinde kutlulanan işte bu toptan hakediş formatıdır. Kılıçların gölgesi fonunda parlayan kılıç, yay gibi bir çember çizer ve formalitesiz tam enseden öper. Kınından sıyrılan tavında dövülmüş demir,  kabuk bağlamış tüm yaraları kor ateş gibi yeniden dağlar. Etrafa sinen tuhaf koku, korku ve komplocu tavır, toptan yok oluşu simgeler. 


Kıvamlı öfkeyle çekilen çift ağızlı eğri kıvrımlı kılıçların tekrar kınına dönmesi, ardında tiz sesler ve kılcal izler bırakmasına bağlıdır. Aklı kuşatan ihanetçi hüneri aynı hizaya çekmesi ve keskin ucu nereye dokunursa oradan hayat fışkırtmasına bağlıdır. Kara damgalı ve ıslak mühürlü işgüzarlıkların farkına varılmasına bağlıdır. Kılıçların gölgesinde yazılanların işlevine bağlıdır. Zalimin zülfikara boyun uzatmasına bağlıdır. Nasılsa canlar tende ölesi değil, yazgıyı cesaretle yazmak lazımdır...


Körkılıç yarası öldürmese bile kalıcı izler bırakır. İşte o izleri takip edenlere kılıçların gölgesi, çifte su verilmiş hayattır. Hayatın alımlı kor ateş yüzüdür. Kılıçların  gölgesi, yüzsüzlerle yüzleşme zeminidir...


Zemane günahı kutsal emanete ihanete zemanet, zehir zemberek deccallığa zehhar, kılıçların gölgesine Demokles'in kılıcı...

27 Haziran 2021 Pazar

YAYIM...

YAYIM-SEÇİM...






 

YER GÖK BETON, BERHAVAYA HAVALI KANAL…

 YER GÖK BETON, BERHAVAYA HAVALI KANAL…

Yer gök beton, çürük beton. Berhavaya da havalı kanal. Katalizasyon. Kurulu kadim köyler, kusurlu dere yatağı kasabalar ve büyük kentler modernize edildiği izlenimi verilse de kıyı köşe, yakın ücra, tepeden en dibe çürük. Boyu asırlık çınarları geçen binalarıyla koca Memleket, çürük beton cehennemi. Üstüne üstlük boyuna boynu vurulmuş, cennetten köşe kente kanal cehennemi...
Her zelzeleyle bir kez, bir kez daha yüzleşilen acı gerçeğe, müsilajla denizlerin öldürülmesine ve kirlenmeye, kent ortası billur havayı da karartacak havalı imaj, uçuk kanal cilası eklendi...
Ancak edi büdü siyaseti de eki bükü onca debdebe de gün olur çöküverir. Çünkü tek umudunu ve geleceğini betona bağlamış yamalı bohça iktidar zorda. Huzur ve güvenlik ölçüsü salt beton yapı stoğu. Tertiplenen tüm şatafat başka kanal bulur ve hüküm bir anda çözülüverir. Genel iradı dışa aktarımlı, dava çözümü ejnebi devasa yatırımlarla övünmeler de şapa oturur. Ve derinden gelen seçimli bir yer sarsıntısıyla çöküş resmen hızlanır...
Zaten zamanında zar zor biraya birlenen ulusal değerler ve toplanan kutlu kaynaklar kuru gürültüye gitmiş. Deniz bitmiş. Orman yakılmış. Emek sağılmış. Bu kör sağırlık artık hangi ambalaja sığar zamana bağlı. Ayrıca batmış ve sürdürülemez bir ekonomi. Çürük betonla birlikte çürümüşlük ve su yüzüne çıkan mafyozo çökmeler. Yıllardır her türlü afata yedek akçelik etsin diye kenara konulanlara konmalar. Kıytırık politik programlarla safdışı edilenler. Nereye sarf edildiğinin durum tespiti yapılamayan milyarlarca doları buharlaştırmalar. Paslı çark, patlak tekerlek dönsün diye kullanıldığı iddiası ve savlarıyla baştan savma savunmalar. Berbat halleri, bet yüzlü izah ve korkutmalarla geçiştirme çabaları. Salt koltuk kurtarmaya dönük, çürümenin Allahına göz yummalar. Tavlı tavırla çürük beton edebiyatı, baştan sona çürük kanal operasyonu. Muaşerete müzikli operet...
Opal dünyada bir memleket. Sağır sultan bir millet. Vadi sulak, dere yatak, çepeçevre fay hattı. Buna rağmen hiç umursamadan yer gök çürük beton, berhavaya kazılacak lafta bedavaya üç ayrı kent yaratacak çürük proje. Kalpazan katar katkılı havalı kanal kanatlanması.…
Tablo vahim, kâinatın kuruluşundan beri dünya sallantıda. Doğanın ruhsal reaksiyonu her an kapıda. Ama dinsel inanç sapması ve bilim düşmanlığıyla göz göre göre faciaya yeşil ışık. İyilik kendinden menkul, kötülük başkalarından mendeburluğu ve hesapsızlık. Abartılı hurafe tuzağı, afyon etkisi. Akla zarar acı deprem deneyimlerinin yaşandığı kuşakta kofti kanal varyasyonu...
Varlık darlık, pik dip ikilemlerine sıkıştırılan mevzu gayet açık, ucuz politika, çürük beton ve çürük beton kanalla çağ atlama, milleti aldatma versiyonu...
Bu çürük beton seviciliği, bu çürük kanal sempatizanlığı, fay hatlarıyla kuşatılmış bu coğrafyada, çoklu kıyımlara zemin hazırlar. Ve şu yer gök beton aşkı, çürük betonla milli ve yerli tarih yazma hevesi, katmerli kanal saplantısı, övünülen maddi bağlantılar, ucuz illiyet bağları, ilk ağızda yabancı sermayeye toslar. Kısır süreç makro düzeyde bir yıkıma kadar varır. İnanmak ve kabullenmek zor ama başta cennetten bahçeler ve milyonlar moloz yığınlarının altında kalır. Bu kanal havası, berhava caka kutsal dünya emanetine ayıptır, katafalklık kayıptır, günahların ağababasıdır ve kafadan kadim kente yazıktır...
Kalın kafalarda hala kazananı olmayacak bu doğal felakete duyarsızlık. Yeri göğü kuşatan çürük beton tapıcıları yüzünden, çürük beton keyfekederleri yüzünden kutlu kent resmen enkaza dönüşebilecek iken nötr hava. Artı bulanan havayı esip gürleyerek gizleme havası...
Oysa dünya coğrafyasının bu en güzel bölgesi, bu muğlak model yüzünden olası yeni kent inşasıyla birlikte tekelden bitiriliyor. Kof debdebe, yıkılası konfor. Kısmen kıyamet provası...
Kıyametin habercisi yer gök betonlaşısına, virüs gibi yayılan çürük beton bulaşısına, berhavaya üflenen havalı kanal projesine protest katılım şart. Katalizasyona karşıtlık farz. Tek yol kıyamete dek ilim bilim şartı…
Çürük betonuna da beton kanalına da yer gök isyanda...

BİZE LGS-YKS, ELE PROTOKOL...

 BİZE LGS-YKS, ELE PROTOKOL...

Başlangıçta söz vardı, bu gün sözün bittiği yer. Sonun başlangıcı. El yazması direnmek ise zorun zoru. Büyük İnsanlık ailesinin asıl çekirdeği bize, asil millet evlatlarına LGS-YKS sarmalı, elealeme ise sınavsız protokol ile bedava lise, üniversite hatta master, doktora. Malum husus mahkumiyet, müebbetin defi tekerlemesi, 1-2-3 Tıp. Nasılsa sustukça da sıra gelir ama az buçuk gecikmeli..
Büyük İnsanlık ailesini oluşturan aileler, anne ve babalar ömür boyu çocuklarına verilecek, verdirebilecekleri iyi bir eğitim konusunda çalışıp didinirler. En dipten pike böyledir durum, parçalanma. Her şey bir yana hayatta en hassas konu, en hassas olunan nokta çocukların eğitimidir. Evlatların hangi tür eğitimle donatılacağıdır. Hangi eğitim ağının en doğru seçim olduğudur. Ebeveynler için aslolan, eğitimi seçimde öncelik hakkını kullanma gayretidir. Bu gayret yarı yarıya yaşam demektir.
Çünkü eğitim, insan kişiliğini tümden ve tam geliştiren, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı güçlendiren bir süreçtir. Doğru insan olmaya yönelik kazanımlar sadece iyi eğitimledir. Uluslar, ırklar ve dinsel gruplar arasındaki anlayışın, hoşgörü ve dostluğun pekişmesi, barışın tesisi ve korunması da iyi bir eğitim-öğretim-öğtenim sayesindedir. Ayrıca eğitim ve öğretim ve de yüksek öğrenim kutlu yolda, mutlu yaşam yolculuğunda ve özel yaşamda tüm etkinlikleri geliştiren süreçtir. Doğru dürüst bir rol model olmayı üstlenmelidir. Hayatın sorumluluğunu üstlenmeye ilk adımdır..
Büyük İnsanlık Ailesi, evrensel boyutta, ilkesel manada 'herkes eğitim hakkına sahiptir' çerçevesinde hakkı var kılınmıştır. Ayrıca ilk ve temel öğretim zorunlu ve parasız olma şartına bağlanmıştır. Teknik ve mesleksel eğitiminin de herkese açık olması gerektiği önerilmiştir. Yükseköğrenim için ise özellikle yeteneğe göre ve herkese eşit olarak sağlanması gerçeğine vurgu yapılmıştır.
İşte o yüzden Büyük İnsanlık Ailesi eğitim, öğretim, öğrenim hakkı ve ödevlerini kanun kapsamında tespitler ve yasal düzenlemelere giderek kurumsallaştırır. Yeryüzündeki tüm anayasalarda var olan hüküm, 'kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz...' hükmüdür. Zaten Evrensel Bildirgenin 26. ve Anayasa'nın 42. maddeleri bu konudaki temel esasları bir bir belirler. Bu belirleme aşamasında ve sonrasında da işin içine bizzat devlet girer...
Başlıca görevidir, Devlet eğitimi, öğretimi ve öğrenimi erişilebilir, eşit ve adaletli sunmak zorundadır. Hatta 'maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin öğrenimlerini sürdürebilmeleri için burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar' bağlamında karşılıksız yapmalıdır. Çünkü bu şart anayasal düzenlemedir, asla ve kata karşı çıkılamaz hükümdür...
Peki yeryüzünün çehresini bozan hükümetlerin çoğunluğu bu konuda ne yapar, hiç. Onların işine gelir eğitimsizlik. İşgüzar görünüp tüm maddesel gerçekliklere aldırmadan, meselelere kerhen dokunurlar, düzeltici cılız hamlelerle yetinirler. Anne ve babaları ve de çocuklarını yalnızlaştıran, komple sınava tabi tutan eşyanın tabiatına aykırı uygulamaları ise sıra sıra güdülerler. Her yeni eğitim aşamasına geçiş ve yerleştirme sınavları koyarak, sınav içerikleriyle oynayarak, hatta zor sualleri çoğaltarak, çoğunluk kesim ebeveynler ve çocuklarını eşitsiz yarışlarda diskalifiye sürecine giderler. Yine de naçar milyonlarca çocuk ve genç, yarının kurtarıcıları peşpeşe yapılan sınavlara çok çok öncesinden hazırlanıp, gelecekleri için yıllarca ter döküp, dirsek çürüterek birkaç sınavı aşıp Büyük İnsanlık ailesinin, etkin ve yetkin bireyi olma mücadelesini verirler.
Çünkü bir sonraki aşama yani topluma karışma, kültürel yaşama özgürce katılma, bilimsel gelişmeye katkı ve tüm bunların yanısıra yaşam içinde gizlenmiş temel haklardan yararlanma ve çarpık ekonomik düzenden pay alma ve paylaşma hakkını en iyi kullanabilme çağdaş eğitimle gerçekleşir.
Eğitimsizlik ise ezilip, sömürülme ve herşeyin yaratıcısı olan bilim, yazın ve sanatı reddetme girişimlerini geliştirir. Doğal ve geleneksel yaşamı boğmaya odaklar. Emanete hıyaneti günceller. Sonuç itibatiyle ortak maddi ve manevi çıkarlar asla korunamaz...
Yıllar yılı akıl ötesi, cin fikirli yöntemlerle Büyük İnsanlık ailesinin üyesi bir Milleti yok sayan, milletin maddi manevi değerlerini, gelmiş geçmiş kazanımlarını yok eden bir zihniyet elbette en başta eğitim-öğretim-öğrenim mekanizması ile oynar. Milli ve yerli bırakmaz, eğitim eğitimsizlik dayatır, liseler orta mektep, üniversiteler yüksek lise seviyesine indirgenir. Eğitim sistemi, sistemsizleştirilir elbette bedavaya bedevileştirir. Kızgın çölde vaha yaratacak sınavsız ve berhava yollara ise katar katar kervan düzülür. Hem de Evrensel Bildirge ve Anayasa hükümleri hiçe sayılarak...
Saygı sınırlarını aşmadan başkaca sayıp dökmeye ne hacet, Büyük İnsanlık ailesinin üyesi, merkezi ve çekirdeği aileler çocuklarına paralı sınavları başarması için hatırı sayılır servet harcarken ne yazık ki hep harcanan olur. Birileri neyin hatırınadır bilinmez son sözü söyler arada derede söz verilir...
Sözün bittiği yer işte orası. Orasından burasından çekiştirerek, çelişkilerle dolu vahim vakayı haklı çıkarmaya hiç gerek yok. Alenen ortada her şey. Ayıp ta günahta açık.
Bize, kanter içindeki bizim çocuklara LGS- YKS kantarı. Ele aleme kantarın topuzunu kaçıran sınavsız protokollerle lise, üniversite, yüksek lisans, doktora. Kör sağır ağırlaması...
Sonun başlangıcına son söz ise aman ha, 1-2-3 Tıp...

SERPENTES VE ZEHHAR…

 SERPENTES VE ZEHHAR…

Sakıt çalımla sere serpe sürünen serpentes alt takımı üyelerinin vücudu, birbiri üstüne çullanan pullarla kaplıdır. Bu allama pullama tabaka, vakti gelince sıyrılır ama kutsal arınma gerçekleşmez. Arsız serpentler, sınırsız dürtülerle ve hareketli çeneleri vasıtasıyla, kafasından büyük avları yutmaya ıkınırlar. Salgıladıkları zehir avı eritir. Ergasiloz çatal dil, ağızdaki yarıktan dışarı sarkar ve kara mamba açık kapıdan serinliğe uzar. Yerdegezen sinsiliği ve sere serpe hainlik resmen serpentesi simgeler…
Serpentler, ilkel dinsel ve ilkesiz cinsel yaşamdan bugüne dek gizemsel ve büyüsel öge olma özelliğiyle dünya öncesi varlığı mitleştirir. Kıvrımlı iblis mitolojide belli çıkarlar için karşısındakileri sömüren role bürünür. Sosyal yaşamda bir seri vakada, serpent kafalı derbent insan bedenli, sürüngenliğin kavisli kurnazlığı sergilenir. Öz yaşamla sınananların ve özellikle zırlayanların tümünde snake şeytanlığı, sessiz ve sinsi snopluk fışkırır. Emanete hıyanet eğilimli, tılsımlı tıslamalarla snake dansına kalkılır, snake pit ile serpentis piki arasında yüzsüzlük tırmanır. Ve bireysel duyarlılıkları zehirler, hayvansal ağulu tek bir ısırık…
Isırık zehirlenmesiyle akıl ötesi kin, akıl dışı düşmanlık ve beter kötülük hükmeder cıvıyan zihne. Sokma akılla softa garez ve gereksiz diş bileme sürülür damarlara. Ara yerde bocalamayla hayata hepten borçlanılır. Hesapsızca saldırganlığın hesabı gün gelir verilir…
Yerdegezenler, çene ve karın kasları sayesinde titreşimlerden beslenirler. Duymazlar, yalan yanlış hissederler ve hep korkuyla titrerler. Hatta üç beş adım sonrasını dahi görmezler. Itırları koklayamazlar, salt uzun ve çatal dillerini kullanırlar. Zehirledikleri avın peşini bile anca böyle sürerler. Punduna getirip, yakalayıp yutarlar. Çünkü diş dibinde sakladıkları peptit karışımlı zehir, kas sinir iletisini keser, kalp uyarım sistemini bloklar.
Zerk edilen zehre karşı duramayış, zevke zevahiflik durduk yerde denge sapması yaşatır. Mort hali ve mortal sin, hayatın uyumlu düzenini, zihinsel ve duygusal uyumu, tinsel ve dinsel ahengi bozar. Bozuk düzene sıvanılarak, yerdegezen serpuşu takılır ve sürüngenlik başlar. Kemik plaklanma ve yalan yumurtlama süreci, zifti beton yüzeylere yayılır. Gerçekle yüzleşmekten korkulur. Herpeton bilinçsizliği suda ve karada tuhafça, gerilemeyi günceller. Günceler reperkusyonu repertuara stoklar. Ve kapalı durak sendromu vurur zehirli kıl kuyruktan…
Sere serpe sürgünün üst takımı ağır kusurlu kuyrukçuluk ve serpentes teslimiyetçiliğidir. Serpent çalgısıdır uluorta çalınan. Çalınan hayatlara serpelenen ise ertelenen nokta vuruştur. En nihayetinde serpençelere rast gelineceği gerçeğidir. O yüzden pullu dilekçelerle, puslu dilenmelerle sıvışmalar yeğlenir ama bu hile de kurtarmaz zevatı. Hepsi boşa hille. Sıvışık hallerin ve yılışık gevelemelerin, gemi azıya almış hale büründürülmesi de kurtarmaz kumpasçı takımını.
Amniyat omurgalı etçil serpentlere öykünme, başta soy çizgisi evrilmemişlik, iskelet ve kıkırdaklar barındırsa da kendi içlerinde sınıflandırılması gereken omurgasız hayvanlıktır. Umursanmayan sindirim bozukluğu ve doymaz açlık hissettiren etobur beslenme alışkanlığı serpentis alt kümesine düşmeyi getirir. Formika masalarda fornikatör iptilası ve iptidai akılla iptal girişimleri, kolayca sepetlenir. Serpentvari hayat hevesiyle coşkusal rezillik, kurvatura cinslik, sere serpe serpentlik perdesi aralanır…
Serpentes, milyonlarca yıldır ot dibi, taş altı, orman, su, çöl, kayalık, çayır çimen, nemli toprak, gölge, güneş, kızılötesi yeryüzü habitatında habisini aranır. Hatta sinir sistemini felç eden tahribatla masum hayatlara dadanır. Periyodik deri değiştirmelerle, katakulli dökülmelerle silme silikleşilir. Küllenemez genetik yanılsamayla serde sürüngenlik, arza geçme, arzdan arşa haddini aşma, arsızlığın kulpuna yapışma sergilenir. Bu sere serpe serpentes familyasına düşkünlük ve taşkınlık asla hafifletilemez.
Kahır dergahında sabır. Kâh zehirlenmeye neden olan mikropların halline, kâh nalına kâh mıhına, zıkkımın kökü, ziftin peki hazır…
Sıkışınca deri atmalara rağmen tatlı su serpentesliğinin ortalama kalan ömrü taş çatlasa üç beş yıl. Zehre maruz kalmanın öncesi sonrası, daha sonrası zehhar. Zinhar zehhar…

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...