KILIÇLARIN GÖLGESİNDE KAPILAR...
Bir hiç yüzünden hayatın kaidesi kuralı ne varsa peşpeşe çiğnenince, kılıçların gölgesine sıralanmış kapılar bir bir kapanır. Kapı kolu elde kalır. Kutlu yolculuğu zehirleyen hap yutulur ve gösterilen kapıdan çıkıp gitmekten başka çare kalmaz. Çekirge aklıyla kaçış sonrası sürekli açık kapı aranır ama bir türlü bulunamaz. Çığlıklar kesinlikle duyulmaz...
Çalımlı çiğlik, yalımlı kaygısızlık, salınımlı saygısızlık ve dipsiz disloyalti, kılıçların gölgesine asma kilitli kapılar asar. Askıda emeğe ihanet, birden kopar zaman. Ve kontrolü zor, en zor değer olan loyalti hayal aleminde bizzat harcanır. Oyal royal alemi kenardan izler, kişiliği kılıksızlaştıran, insan suretinde kişiliksizleştiren, insanlık dışı etkenleri güdüleyen kopuşu. Günden güne güncellenen daha kapıların kapısına varılmadan aşırı stres ve aşkın şok ve de raydan çıkıştır...
Artık kılıçların gölgesine uzanan, kapalı kapıların ardında veya önünde cereyan eden ucuz mahalle tarzıdır. Şuursuz, şurasız şaşkınlık, şuuraltına hakim nedensiz yabancılaşma ve fiziksel sendromlarla insanlık tam dibe vurur. Resmen anlam ve değer bunalımı, kötüye kapılanma, kambura kamberlenmeyle tıpkı ikiz kaplar hikayesindeki gibi piki arzulayıp dibi yaşamak zorunlu hale gelir...
Haleti ruhiye bozulunca pik döküm kapıların anahtar yuvasında maymuncuk döndükçe, antika kilit açılacak sanılır. Ancak anahtar başıboşta döndüğünden tırnak tutmaz, kilit açılmaz ve kapı duvar olur. Üç maymunu oynayanların her geri dönüşüyle kapılar temelli kapanır. Çünkü gün ışığını gereksiz gölgelemeler, gölge kabine zorlamalar tinin, tenin yamacını karartır. İti kopuğu gölgelere çeker. Karanlık Denize çıkan patikaları örter. Başı güneşe uzanan başka yol kalmadığından alacakaranlığın içine saplanılır. Ve kılıçların gölgesine, sonsuz ahengin
kara toprağı öptürecek ilahi mahkemesi kurulur.
Kutlu davaya açılan kapılar Kafkadan beri kırmızı halılarla dayanır döşenir. Kaf dağına öykünüp kırmızı benekli haplar yutulunca da iki kapı arası, yoz yobaz yontulan sunağa çırçıplak yatılır. Çünkü kılıçların gölgesinde hiç kimse onca fasit kapılar arasından doğru kapıyı bulamaz. Yanılanlara sadece yalnızlık kapısı ardına dek
açıktır. Kapının ardında ise sarı sıcak kumlar ve ıssız bir sahil. Belli belirsiz ayak izleri. İzler kırık kapıların birinden ötekine kendi kendilerini kovalayanlar sörfü. Örfü sörfü sırf cennetten kovulanlar...
Hayatın kuralı kaidesi ne varsa son bir kez yüzleşilince boşa çiğnenen toprağın karnı, çığlık çığlığa yarılır. Kara delik tüm kapıları yutar. Kılıçların gölgesinde kurtuluşa açılabilen tek bir kapı ve tek bir kapı kolu kalır. Keskin virajlı uçurum kapısı. İşte asıl hapı yutmak budur. Bu kapıdan geçiş cehenneme kabul edilişin ilk adımıdır..
Bir türlü akılla değerlendirilmeyen fırsatlar, bilim düşmanı faşizan fısıldaşmalar ve yoğun emeğe yabanlaşma kılıçların gölgesinde dirlik, dinginlik bırakmaz. Din, iman, mezhep kalmaz. Girilir yerden içeri, önce yumuşacık bir ateş yalar yeleyi ve belirgin bir homurtu duyulur; kılıçların gölgesinde hapı yuttunuz...
Önünde yatılan kapı öyle bir kapıdır ki hep gece, hep zifiri karanlık. Taş kemerli kapıdan geçişle birlikte anında taş kesilir yürek ve beden küllerinden bir daha
asla doğamaz. Dört duvarı hayata bağlayan pirinç tokmaklı masif kapı maalesef öteki tarafa açılır. Aç açık düşlere karabasan çöker, körkapıya cehenneme direk faslı dayanır. Ve uzun teneffüs zili çalar...
Her fasılada kılıçların gölgesine raptolmuş, her şeyin merkezinde olma kapısı, böylece tüm giriş ve çıkışlara ebediyen kapanır. Çünkü arzın merkezine yolculuk çoktan başlamıştır.
Yoldan izden çıkanların kutsuz yolculuğu, kılıçların gölgesinde kapılar kapısınadır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.