KUYU KAİDESİ...
Bazen hısım, kıyım, kırım şeytan üçgeninde, kutlu uyumu bozacak ama asla gelenek terk edilmeyecek hassas günler yaşar insan. Maddi manevi yürek acıtan yörünge kayması yaşar memleket. Ve millet hay huy değiştirir. Can sıçratma sarmalında, karatoprak didiklenir, derin kuyular kazılır. Yalan dünyanın dibine doğru kesit boyutları iyice daralır. Pikleme vurgusu, döngü burgusu, dünyalık kurgusu hiçbir işe yaramaz. Eninde sonunda kutsal emanete ihanetçiler yerin dibine kapaklanır...
Karakter çıkmazında kuyu kazmayı vazife sayanlar ise çemberi sırasıyla çıkrığa sarar. Çember dışındakiler için kara buğdaydan kuymak, kaymak tadında bal şeker kıvamındadır. Harcanışa eşitlenmeyle birlikte açıklar saçılır, açlık yayılır, hatta ekimde deniz kabarır yine de kavimler uyur...
Uyurgezer yolculuk uzun olduğundan ve dağları korku sardığından herkesin kazdığı kuyu aslında kendinedir. Huzursuzluk akıllara daldıkça da getto ile ölçülen ağır ve beter günler kuyumlanır. Ve mahir, cevahir yürek taşıyan gevherler zümrüdüankayı ateşin gözüne, yeryüzünü ıslak kuyulara sallar. Kuyuya düşme sırasına göre yeryüzü sıcağı kalleşçe, kar kuyulu tesisleri de kavurur. Tek elden, bir ağızdan hasarlı haykırışlar doğanı yaralar. Ve yaralayanlar kuyu çeperini yaşamaya mahkum edilirler.
Devir belki kazma kürek kazılan dipsiz kuyularda gizlenen köryılanların devridir. Köz gibi yakan günler, yanıtsız sorular ve körkara kuyuların esrarı acaip can sıkar. Kızılalev, canları anında yutar ve eritir. Kayıt kuyut hakkınca tutulamadığından sığ kuyulara fit olunur...
Yolculuğun hayli ilerlemiş aşamasında ifrit olmak da vardır bazen. Eşelenen eşsiz manzaraya takılmak da vardır. Kuyular aleminde keyim, keyfim, kuyum yokluğuna ek, ezelden uyum sorunu da vardır. O yüzden uyarına gelse de gelmese de başucuna çam istenir...
İşin aslı cam kırılır, can yanar, çam bahanedir. Tek gerçek vardır, herkesin kuyusu kendinedir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.