TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

4 Mayıs 2022 Çarşamba

DÖRT İLA ALTI MAYIS KAHIRLANIŞI…

DÖRT İLA ALTI MAYIS KAHIRLANIŞI… 


Hani candan çok sevilenler için fizik ötesine sıralı göçler yeğlenir ya öyle işler bazen doğanın kanunu. Tıpkı Mayıs'ın dördü ila altısı arası gibi. İşte mahşerin üç günü, malum kentlerin sapağına siner nar gözlü hüzün. Derin yaralı yüreğim kanar. Aklım tutuşur, kahırlanırım. Ve her dört ila altı mayıs arasında bir kez daha derya deniz ölümsüzlüğe uğurlarım, Terzi’yi, Denizleri ve canım Babam seni sonsuzluğa. Kainatın bağrına gömülü sönmez Fikri, solmaz üç kırmızı karanfil ve iki cihanda şahım babam Çavusolu. Nefesim kesilene dek sizi unutmam. Bizdeki harlı hasret işte bu…


Kime ne, kelimelerin efendisi olan duygulanır ve karanfil kokulu mayıs akşamlarında, babasına ağlamazmış diye. Oysa sessizce ağlarım. Kim demiş duyguların efendisi olanlar  yoldaşlarını anmaz diye. Yüksek perdeden anarım. Devrimcilik biraz da babası öldüğünde ağlamak, devrime and içmiş yolcuları bir bir anmak. Yaşamak ve yaşatmak. Unutulmuşları da unutturanlara inat kaidesiyle anlatmaktır…

 

Atambabam, bak anlatıyorum, yılbaşından itibaren yüzyılın krizi kuşattı dört bir yanı. 

Ekonomik deprem memleketi acayip sallamaya başladı. Forslu felaket kor ateş gibi yaladı hayatı. Mart geçti, Nisan geçti dağlarına bahar gelmedi memleketin. Resmen çöküş, bitişe sürükleniş. İşaret fişeği çok günler öncesi çakılmış gören yok. Ve güncelere eklendi gelecek korkusu bir kez daha, korku dağları sardı...


Babam, dostlar, yarenler; çok zor günlerden geçiyor millet ve memleket. İyi bilirsiniz, 'helalin adı kaldı bilen yok, haram kapış kapış yiyen çok’. Tek bir gün geçmiyor ki, milletin alın teri çalınmasın. Etiketlere ayarsız ayar çekilmesin. Zaten hak, hukuk, adalet ve kalkınma resmen dip yaptı. Umursamaz haller pik yaptı.  Yerden göğe hak edilmiş ne varsa yazıkmış, günahmış hiç tınmadan ekâbir kesime kaydırıldı. Karunlar hala kerevet derdinde. Resmen koptu kızılca kıyamet. Yani candostlar yeni rejim bitik, milletçe maddi manevi bittik...


Babam benim, ilk kez rahat bir nefes alacağız derken takatten kesildik. Yüreğimizdeki kanarya can çekişiyor. Hakikatler yalpaladı. Dolar doymuyor. Altın el altından, zulada. Borsa tepetaklak. Çarşı pazar ateş pahası. İşsizlik had safhada. Rekor kıran katlı rakamlı faturalar fiyaskosu her haneye dayandı. Yüzsüzlük pes derecesine tırmandı hala pes diyen yok...


Babaeren ahval böyle, millet  ah vah çekiyor. Kıt kanaat geçiniyor. Doğrusu geçinemiyor, ortamı bu hale getirenlerde güllük gülistanlık edebiyatı. Dertler yetmezmiş gibi milyonlarca mülteci istilası. Resmen memleket bekası tehlikede. Ağızlarda hala arap baharı, arap sevdası. Millete üç beş kuru laf, sonrası muamma. Resmen rejim garabeti… 


Evet, Babayaren işin kötüsü en ağır acılar en zirvede. Dahası çekilmez günler tırmanışta. Topuna isyan sanki çok yakın ama hala fos bilgelik, bilime tercih ediliyor. Gerçeklerin farkına varılması önleniyor.  Hayata kazınan hayati hatalar anında formatlanıyor. Forsalıktan kurtuluşa biraz zaman daha var gibi. Olsun varsın usla, usanmadan, sabırla beklenir. Ve çetin ceviz rüzgârlar viran iskeleye demirlemiş, sessiz gemiyi bulur. Yelkenler şişer ve pupa yelken...  


Babadost, meçhule giden gemiden seslenirim dünyaya, asarım anılarımı rengârenk bulutlara. İçimdeki yalanlar soyunur, çıplak doğrularım giyinir. Devasa yangınlarda pişerim. Asla al benekli hayallere dalmadan, gerçek hayatı çarpıtmadan dirençle patlarım. Bakarsınız pat diye gelirim. Babayar, yeniden demlenecek yıllar, kömür gözlü ömür kalmadı cepte. Ölümsüzlüğe doğmak gayesiyle, bir ölür bin gelirim mekanınıza...


Beynelmilel babam merak etmeyin hiç bir gün mutlaka. Atlas maviye kanatlanmayı, sınırsız boyuta uçmayı, Denizlerle buluşmayı kim özlemez. Denizi karartan imanla, fındıklıkları yeşerten inançla sonsuzda kucaklaşmayı içtenlikle kim arzulamaz. Ama az biraz işimiz var. Emanetçi ihanetiyle hesabımız var. Bıçak sırtı yakan güneş, iç karartan dört ila altı mayıs akşamlarında kızaran damlara vurduğunda, gülün dikeni hala yüreğimizi çentikler. Ruhu ruhsuzlaştıran fırtınalar kopar arzdan arşa. Sanki sonsuzluğu içmeden önce alnımıza zindan karası değecek. Şimdilik baba ve oğulları misali, beynelmilelce buluşmaya hazır değiliz sanki... 


Dedesoylum, ebedi kurtuluşa az bir zaman kala yırtılır tarihin duvarı. Yılışık duvarlar yıkılır. Darağaçları kurulur. Çarmıhlar çatılır.  Dişler kırılır. Gözler kararır. Asılanlar asılır, çarmıha gerilenler gerilir. Narin boyunlarda buz keser buseler. Ve sünepe melaike, ölüm yüzlü melanet medet arar. Kıyı bucak, kenar köşe saklanan ihanetin ölüm yüzlü süflülerinin yakasından tutar. Tutarsızlığı darağacında hizaya çeker adalet. Ondan sonrası aşkla, hiç çekinmeden gelirim. Sıramızı savsaklamadan savarız, fizik ötesini yaşamak buysa yaşarız…


Atababam durum vaziyet bu. Toptancı azgınlara inat zihnimdeki beynelmilel diriliş ve dilimde dirilmiş sözcükler bu kadar. Hepinize selamlar, saygılar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...