EMEK DÜNYASI, EKMEK KAVGASI...
Emek en yüce değer, ekmek en kutsal nimettir. O yüzden her zaman önce ekmekler bozulur, sonra mükemmel kurgu emek dünyası. Ancak bozuk düzenin emek ve ekmek kavgası sonsuza dek sürer...
Sürer çünkü sürgit ekmek kavgası emekçileri bilinçli bireylere dönüştürür. Amaçlar çoğalır ve amaçlananlara ulaşmak için girişilen kavgalar çeşitlenir. Emeğin verimliliği arttıkça, emekçinin sosyal yapıdaki yeri değerlenir. Bilimsel ve teknolojik gelişimle emek ayrıcalık kazanır. Emeğin ayrıcalığını ve önemsendiğini hisseden sermaye, kısır döngüye düşer. Evvela çelişkili yaptırımlarla emeğin dip düzeyde alımını koşullar. Alınteri karşılığı verilen ücret asla harcanan emeğin karşılığı olmaz. Ve yeryüzü ucuz emek cennetine döner…
Sonra dört bir yan ucuz emek cenneti olmasına karşın, daima emeğin örgütlenmesini yasal veya illegal enstrümanlarla engeller…
Rahatlayan vahşi kapitalist sistem, emeği zor koşullarda artı değer üretmek zorunda bırakır. Emekçi, kendisine ödenen değerin kat kat üzerinde artık değer üretir. Kapitalizm, üretim fazlasıyla ve emekçilerden kanını emercesine kırpılan haklarla, vahşi düzenini yıkılamaz boyuta taşır. Bu haksız zenginleşme, emeğin özgürleşmesini hep geri bırakır. Yani burjuvazi durmaksızın zenginlerken, emekçi sınıf gittikçe fakirleşir. Kapitalizmin, kapitalist birikimin mutlak ve genel yasası olan yaygın yoksulluk makine gibi işletilir...
İşte emek ile sermaye arasındaki bir türlü çözülemeyen temel çelişki bundandır. Çelişki daha da yamanlaştıkça üretim araçları ve ekonomik varlıklar tamamen belli bir sınıfın, toptan kapitalist sınıfın hâkimiyetine geçer. Geniş yığınlar temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hale geriler. Hal buyken büyük sermayenin konuşlandırdığı iktidar erkinin gerileme ve gericiliği kapitalize etme durumu, kolektif yapılanmayı geciktirir. Emekçi sınıf iş derdinden, aş derdinden başını kaldırıp örgütlenemez. Böylece egemen sınıfın istediği ve dediği olur...
Bu aşamada kapitalizmin ağır yükünü yine emekçi sınıf taşır. Kapitalizm taşkınlıkları önlemek için güdük sağ siyaseti palazlandırır ve saldırganlaştırır. Faşist sağ, kıpırdayan solu ve alternatif sol bileşenleri şiddetle bastırır. Emekçileri zorbaca yıldırır. İşbirlikçi sağ, istismar, aşırı sömürü ve tahakkümü artırarak özellikle sosyalist ütopya ve proleterya pratiklerini en baştan çökertir. Bu kirli iş daima siyaset mezarlığı ve tarih çöplüğünde çürüyeceklere ihale edilir...
İhaleci süreç emek ve ekmek kavgasını sürekli engelleyerek, mevcut siyasal düzenin olduğu gibi devamını sağlar. Vahşi sömürü ve emperyal yayılmacılık taraftarları, toplumsal değişimi öncüleyecek kolektif eylemleri her fırsatta kötüler. Kapitalist sınıf her türlü özgürlük arayışını sindirir ve özgürlükçü model sempatizanlarını hırpalar. İhanetçi darbelerde acımasızca cezalandırılmalarını körükler. Kitlesel karşı çıkışlara kitleniş militarist güçlerle bastırılır. Oligarşi, pentagonvari baskınlarla faşizme geçişin provasını tezgahlar...
Sol tahlilde siyasal ve toplumsal gelişmenin dinamik gücü emekçi sınıfı, çokuluslu sermaye ve yerli işbirlikçileri tarafından birbirine benzer türlü taktiklerle pasifleştirilir...
Yeni bir toplumsal düzen, alternatif bir model ve sol sosyalist bir sistem için devrimci yola girecek emek dünyası, ekmek kavgasında yalnızlaştırılarak minimalize edilir. Derken, hayaller biter, acı gerçekle yüzleşilir. En yaşanmaz görülenler sıra sıra başa gelir...
Oysa sıradan senaryolar geniş zamanda tutmaz. Çünkü hikayenin başı sonu bellidir. Emek ve ekmek kavgası mutlaka, bir gün mutlaka akıl ve ilim, bilim ve teknoloji, özgürlük ve dayanışma, kapasite kullanımı ve yapay zekâ, üretim ve adil paylaşım, dijital evrim ve sürekli devrim çerçevesinde, devrim dünyasına yön verir...
İşte bu yön tayin eden emek ve ekmek kavgasının, bu yöntem çeşitleyen ezeli ve ebedi kutsal mücadelenin en korkulan, dünyayı yese doymazları acayip korkutan tek bir sloganı vardır, Tek Yol Devrim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.