AKIL YÜRÜTME DEVRİ
Akıl yürütme yöntemleri yerine kafadan kapkara boşluğa takılanlar, göğe fırlatılan her cisim gibi yere düşerler. Hatta devir değişmeye yakın son bir hamle katı keskinlik ve esnek genellemelerle daha da gericilerek, düşüşlerini hızlandırırlar...
Hayatta akıl yürütmeden kesin yargıya varan bu hız tutkunları öncül ve sonuç önermeleri arasına sıkışırlar. Bu sıkı yancılar asla bilgisel değeri olmayan yığma ifadeler ve karayoz pratikle toptan yokoluşa zemin hazırlarlar. Genel mantığa ters tipik faaliyetlerle, güncele ilişkin hangi arguman varsa aklısıra bir bir ayar çekerler. Çekilen yetmez yoğun gündem güdük münazaralar ve çürük manzaralar eşliğinde devamlı değiştirilir. Açıkça evrensel düzeydeki eşitliği bozacak akıl yürütümlerle, saf enerji tüketen akıllar programlanır...
Uygulanan uyduruk programlarla formatlanma nitelik ve nicelik sayacını da bozar. Fırsattan istifade algısal ayıraç akıl yürütme verilerini iyice karmaşıklaştırır. Böylece doğruluk değeri zayıf bir dünyaya hiç yargılamadan teslim olunur. Çağla çelişik yüklemelerle mevcut karasal yük daha da ağırlaştırılır. Suya atsan batmaz hava, havanda su döven akla bir güzel yerleşir. Öyle ki bilimsel temelden yoksun, tamamen soyut kavramlarla evreni kavrama dürtüsü yeğlenir. Salt çağrışım yollu bağıntılar ve itaatkar bağımlılık doğrultusunda, ileri sürülen ilahi bağımsızlık seçeneği kolayca kabullenilir. Oysa yarım yamalak yaratılan bu üstün körü ilericilik sadece sanal söylem üretimiyle sınırlıdır. Tek dayanağı ise nihayetinde dünyalar arası geçiş üstünlüğü sağlar hilesidir.
Bu fos formal sarmalda bocalayan akıl yürütme fonksiyonu, içsel ve dışsal uyarılara rağmen en uyguna yönelme eğilimini bir türlü geliştiremez. Umulmadık anda hiç beklenmedik durumlar ve olaylar ortak miras olur. Bu kitlesel mirasyedi tavrı kısa zamanda çağcıl ve akla uygun yürüyüşü de gerisin geri çevirir.
Zaten akıl yürütme yetilerini kullanmayanlar, varolanı da aklı yürütme yetkililerine bağışlayanlar sürekli yanan bir ışık, yavan bir simge veya sağaltan bir sembol beklerler. Bu akılzedeler malum işaret çakıldığında eğrisine doğrusuna bakmadan, yalanları potansiyel üstünlük sağlayacakmış gibi sahiplenerek faşizan bir yörüngeye otururlar. Dahası doğaüstü varlıkların uydusu konumuyla imkansıza erişme disiplinine diplenirler...
Başlangıçtan bu yana elenerek gelen evrensel amaçlardan bir kerelik dahi sapıldığında geleneksel kanıtlar zaafa uğrar. Kozmolojik denge zedelenir. Be safsata fikir, kısır kanaat ve suni görüşler akıl yürütme faaliyetini direkt etkiler. Azla yetinme artar, uzaduyum silkelenir. Bu yetersizlik zıtların çatışmasını zorunlu kılar. Bu arada kılı kırk yaran karşıtların birliği de değişim sürecini başlatır.
Akıl yürütme eylemini salt kendi çıkarlarını önde tutarak gerçekleştirenler bizzat egemen çıkarına hizmet ederler. Evrensel etik kurallar çiğnendiğinden otomatikman pragmatik pratiğe gömülürler. Teori pratik uyuşmazlığıyla tüm kurum ve kurallar büyük sermayeli otoritenin tekelinde işler. Ve hayatta herşey hiçlik boyutuna evrilince anarşizm önü alınamaz bir çılgınlığa erişir...
Akıl yürütme faslı, sürekli fasılaya uğradıkça, ayrıyeten ortak değerler hiçe sayıldıkça önyargısız veya önyargılı kapsayıcı faaliyetler pik yapar. Böylesine derin kapışmada ne yazık ki evrensel haklara saygı, farklılıklara hoşgörü de sıfırlanır. Çağlayan çılgınlık azar, tek elden tertiplenen gizli kötülükler, sırttan vurmalarla yürütülür. Çağdışı ısrarla asla akıl yürütmeyen, punduna getirdiğinde durmayan, puşideni puştluk olan puştlar, pus dağılınca purtelaş ilahi puşende, bizatihi puşendei hata peşine düşerler. Yani akıl yürütme devri dip yapınca, olanca aklı yürüterek pik yaptığını zanneden zevat da dip yapar...
Pikapta ayni plak, istiflenen fon dip fonu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.