KANATLI RÜZGAR...
Sinsi sarsak planlar eşliğinde ufalan ufukta, ışıklarla oynaşan rüzgar şehir kıyılarına doğru salınıyor. Kıyıboyu köpüğe kesmiş kesimlerde, rulosuna kan kokusu sinmiş filmleri çekiyor evren. Sanki suskun akıl, vurgun yemiş bedenler. Eyyamcı ekip, ekin renkli yüzlerdeki donuk gülümsemeyi sorguluyor. Akıl duvarını yıpratan, kiremit renkli bir gökyüzü kanatlı atlar gibi saldırıyor yeryüzüne...
Rüzgar, kurşun gibi ağır, kör karanlık geceyi kucaklıyor. Her şeyiyle koca dünyayı geleceğe saçıp savuruyor. Solgun anılar, solmayan sevdayla daha güzel bir dünyaya akıyor sıcak sıcak...
Yoğun kriz ve faşizan baskılar kaosa ve çırılçıplak bir çıkmaza sürüklüyor yaslı dünyayı. Haliyle dünden daha kapsamlı, planlı ve örgütsel çaba arşa yükseliyor ister istemez. Kararlı ve azimli direnç sınıf bilincini yüceltiyor ama nafile. Çünkü burjuvazi ve oligarşi işbirliği her dertten vazife çıkararak dersini ezber ediyor, kıyasıya eziyor...
Bu arada ağlak gülenyüzle güdümlenen devlette kadrolaşma ve devlete sızma girişimleri yüz yıllardır süregelen eski heyelanı dalgalandırıyor. Yeryüzü öldürücü ölçekte sarsılıyor. Sarsak salgın ve kontrolsüz öfke taşmaları kula kulluğu önceliyor. Öyle ki öncesi ve sonrasıyla adil ve güzel bir dünya özlemi şiddetle sindiriliyor. Hatta fırsat belleyip delice esen rüzgara dahi saldırılıyor...
Durum bu olunca durduk yerde deniz durgun, duru düşünceler fırtınalı. Azgın fırtınada işin sonu nereye nasıl varacağı ise belirsiz. Dört bir yanda kabul görmez bir keskinlik, katran karası geceye sarkıyor. Eninde sonunda eskinin planları bir bir bozuluyor. Başbaşa kalınan bozgun, zifiri karanlıkta kör yılan gibi parlıyor. Yine de solgun rüzgar estikçe, soluksuz kalmak uğruna sonsuzluğu bir sonuca bağlamak aşkla arşınlanıyor.
Korkusuz kordonboylarında şok. Eşsiz Deniz manzarası çelişkiler yumağı. Sağlı sollu virajlarla çıkılan yolun sağı solu uçsuz bucaksız uçurum. Uçurumun dibi ise pik yapma sevdasıyla havalananlar hurdalığı...
Histeriye tutulmuşçasına hurya alınteri ve emek düşmanlığı. Düşkünlere ekstra prim. Gerisingeri evriliş farklı metodlarla iş başında. Kapitalizmin en vahşi yüzünü takınanlar ve kalantor sırtı sıvazlayanlar sert rüzgarın üfledikleriyle avunuyor. Umarsız bir yolculukta, kararlı keskinlik katran karası geceye sarkıyor. Çünkü kaçak rüzgar estikçe hürriyet sunuyor, hürya hürriyet...
Hurra kendi halinde dönen dünya hep yarım kalan hesaplaşmaları kusuyor. Küskün dünya hasımlık ile hısımlık arası çatışmalarla gürlüyor. Günlerce sahnelenen oyun ne derece basit olsa da anlaşılmıyor. Apansız uyanan rüzgar belli sahnelere yerleştirilen yeteneksiz figüranları yutuyor. Ve yere göğe alacakaranlık çöktüğünden çöp adamlarla Eylülün güzelliğini kanıtlamak iyice abartılıyor. Oysa her gün ayni masal, derin sularda aynı tehlike...
Bir düzine macera yalı boylarına ılık ılık yayılırken iliklerine dek üşüyor dünya. Daha güzel olma haykırışı boğuluyor sırça kafeslerde. Sonrası kökten, kökünü kurutma merasimi. Korkunç boşluk bıçak keskinliğinde kuşkularla yırtıyor mavi atlası. Rüzgar hırçın dalgalarla boğuşan Deniz kuşlarını serseri mayın gibi kıyılara dağıtıyor. Kurşun gibi ağırlaşıyor hava. Havada asılı kalıyor acı tecrübeler...
Sinsi susak provalar eşiğinde temiz ve kutlu kalmak üzerine verilen sözler de yeniyor. Ancak yeniden çeşitleniyor umutlar ve hayaller. Kızıla çalan ufukta oynaşan uğursuz anılar toprağa gömülüyor. Tekdüze dünya bir kalemde bir başka matemli maceraya sürükleniyor. Ve akıl duvarına aşan hıza erişiyor kanatlı rüzgar...
Dahası dört duvar tonlarca yükün altında ezilenler, sol sürgün verdiğinde daha güzel bir dünya için kanatlı rüzgarla birlikte geleceğe savruluyorlar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.