TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

20 Ekim 2022 Perşembe

PLAN PROGRAM AYIBI, CAN KAYBI...

PLAN PROGRAM AYIBI, CAN KAYBI...


Sürekli maziden dem vurur, malum kaderci hakimiyet. Hak hukuk adalet aşkını bir kolayını bulur illaki mucizelere bağlar. Bu motto mucidi kesim acı gerçekleri asla mantıkla irdelemez. Başa gelen faciaları ve vahameti ağır vakaları kesinkes bilimle değerlendirmez. Gider gider kader kısmet sarmalına saplanır. Hatta hayati hatalardan ders almak yerine, haritaları bozan derin karanlık kahramanlığına sığınır. Bu sığ tavır, pik yapan paratolerans hırsına ve dip dalgası vurgununa açık davetiyedir. Dahası bu niyeti diyeti besbelli dalga dalga dağılan kör karanlığa dahiyane savrulmadır. Plan program ayıbı ve can kaybı yaşatır puslu manzara. Binbir çeşit marazanın peşinden de kırkbir kere maşallah çekme düzenbazlığı... 


Kayba ve gayba dair akla uygun tek bir planı ve programı yoktur bu kavrukluğun. Sadece savruk düzene methiyeler düzülür. Düzgün işlemeyen düzen, geniş katmanların belleğine büyüleyici ve muazzam olarak nakşedilir. Ve an gelir sıkışan gaz patlar. Yaşanan panikle vaziyeti dizginleme operasyonları devreye sokulur. Plansızlıktan sistematik ve kaotik katı disiplin işletilir. İmhacı imalarla bilgi, döküman ve belge kısıtlamasına gidilir. Bu gidişat kampsal doygunluğu artıran, kitlesel gerginliği tırmandıran faşizan döngüdür...


Katmerli kısır döngü, tek yetke haline gelinmişliğin alameti farikasıdır. Baskı ve tutuculuğu dönemselleştirme,  mevcut eksikleri eksiksizce kamufle etme çabasıdır. Yalan yanlış sinyalisazyon, yaşamsal dejenerasyon, durumsal dezenformasyon kaderci hakimiyetin abc planıdır. Yetmez bunalım arttıkça  yasakoyucu devreye sokulur. Bu arada beklenmedik olaylara daha fazla dayanamayanlar çoğaldıkça çoğalır. O yüzden utanç verici olaylara, bizzat finanse edilmiş destekçi olaylar ulanır. İflasın eşiğindelik saklandı sanılır. Sapla saman karıştırılır ve etraf iyice karartılır. Hatta bambaşka hoşnutsuzluklar yaratılarak, mevcut unutturulmaya, toplumsal homurtunun önü kesilmeye çalışılır...


Lafla çalışkanlıkta pik yapan ve tanrısı para olan bu kapitanolar sürekli eğip büktükleri kutsala yaslanırlar. Her yaslı yalnızlıkta, mahiyeti açıkça dezenforme edilmiş kurgu format ve düzenname formülasyonuna baş vurulur. Bu sinsi pratik, planın teoride topluma mal ediliş şeklidir. Plan vizyona girer girmez ilkin vitrindeki en zayıflar ve en savunmasızlar harcanır. Uygulamaya koyulan plan gereği bilâ bedel olmadığı besbelli senkronize olmuşlar hemen övgüye başlar. Program dahilindekiler, planı hariçten tasdikleyebilmek için sahte serzenişlere girişir. Çünkü topu ucuz senaryodan beslenir. Ve toplum sersemletici ve serinletici planın kusurlu kurallarına yedi göbekten bağlanır...


Bu bağlamda kapitalizm tanrısının buyrukları, kastını aşan suni kurallar ayrıcalığıyla resmiyete geçirilir. Bindirme kıtalar gözle görülür biçimde toplumsal nabzı yükseltir. Yürütülen planın maddi manevi büyük kayıplara neden olması veya çalınan ömürlere denk gelmesi asla umursanmaz. Umulmadık zamanlarda gelişigüzel davranılır. Dava hep aynı merkeze odaklanır. Görüntüde iman kuvvetiyle adanmışlık sağlamlaştırılır. Oysa endişe duyulası durum, plan kisvesinde plansızlıktır. Öylece örtbas edilecek hallerin yüce otorite ile irtibatlandırılışıdır... 


İrtibat kurulunca resmen pik yapar tutucu resmi tutum. Dip yaptıran dönemsel performans başlar. Malum süreç daha gerici bir sürece taşınır. Kapitalizm tanrısı mukayese ve muhakeme yeteneğini hepten körleyecek kaderci plan ve prensipleri istifler. Totemci klanlarda bile kabullenilmeyecek taslak planı tamamına erdirecek kavimsel kargaşalar tetiklenir. Bu çapsız pratik, sonsuz sömürünün ve köleliğin başlangıcıdır. Malum manzara resmen karartılır. Toplum maluma mahkum olunduğu yargısına tekrar tekrar alıştırılır. Oysa alışıldığı farz edilen bilim dışı bilgelik, zaman içinde karakter buzlanması yaşamıştır. Malum kaderci zihniyet ve hakimiyet maddi manevi çökmüştür. Tabusal sapmalar ve spesifik saçmalıklarla 

klasik gerçeklikten uzaklaşılmıştır. Devamlı gelişen dünyadan kopulmuştur.


Malum kaderci hakimiyet, çaresiz mağrur sultan sultasını sürdürür. Yine geçmişe yaslanır. Kendini sorgulamasız teslimiyet planı ve hürriyet gaspı programıyla geleceğe taşımaya çalışır. Ve daima meşruiyeti tartışılır plan ve program desteğiyle masum, mağdur ve mazlumdur.  


Sonuç ayıbı kaybı bir kenara sürekli aynı malumat...

17 Ekim 2022 Pazartesi

IŞIKSIZ, KADERSİZ, PLANSIZ, İMAN...

IŞIKSIZ, KADERSİZ, PLANSIZ, İMAN...


Kaza ve kaderi alınyazısı veya yazgı farzedip her kaçınılmaz musibeti kutsal hükme bağlamak, her maddi veya manevi muhabbeti kendinden menkul sayıp insani iradeyle koşullandırmak yeryüzünün din bazlı en çözümsüz ikilemi olsa gerek. Oysa kader ve kaza kutsallık katında ölçü, kural, ilke, takdir, düzen, ahenk çerçevesinde değerlendirilir. Maalesef mevcut kaza ve kader anlayışı disiplinsiz derlemedir. Kutlu kutsiyete zerre aldırmadan yaratılış öncesi sonsuzluğa ve ahirete göndermelerle görece anlamlandırılır. Bu tipik anlayışa kibirle yaklaşım ve kör iman, hesabı verilemeyecek bir yanılgıdır. Hattı zatında dinin esasında esamesinde yoktur kader ve kaza. Topu yalan yanlış salt saltanatı korumaya ve sürdürmeye yönelik hezeyandır...


Biteviye yokluk ve yoksulluk girdabına düşüldüğünde yani millet ve sosyal devlet dip yaptığında, yolsuzluk ve plansızlık pik yapar. Dumura uğratan durumu izaha fıtrat açılımı yetmez. Kifayeti müzakare ansızın kader planına geçiş yapılır. Gelip geçici hevesler uğruna, başa gelen her musibeti, her müzmin meseleyi kadere iman etmeye bağlamak resmen dinin bittiği yerdir. Din bitti biterse yerden göğe sakınılmaz sözler yayılır...


Yaygın anlayışla söz gelimi kader varsa sorumluluk yoktur, sorumluluk varsa kader yoktur o halde kadercilik resmen sorumsuzluktur. Sınırlı sorumsuz veya sınırsız sorumlu dinsel dengesizlik feci sona yakınlaştırır. Son fırsat, fıtrat ve fatalizme sığınma nedeni budur. Dünya hayatını zora sokan özgür irade suçlarından bir nebze olsun kurtulmak... 


Hiç kuşkusuz musibet insana özgüdür. Bin nasihatten iyidir ve külliyen insan kudreti ile zaaflarına aittir. Musibetler mukaddes külliyat bir kenara bırakılarak kesinlikle ilahi kudrete havale edilemez. Katıyyen ilahi boyuta ihale edilemez. Çünkü kitabında hitabında kaza ve kadere iman yer almaz. Ama her dinkurgusal yapılanmada kadercilik en temel göstergedir. Sırf galebe çalmak için kaza ve kaderin

gösteriş dininde yer bulmuş haliyle hallenilir. vebali ağır suçlardan kurtulmanın kutsallaştırılmış yoluna sapılır. Yani tarifi zor kader planı tapınması resmen kadersizliğin tescilidir. Madem kader, erinde gecinde tecelli eder o zaman plan ve program nafile dayatısıdır...


Maarif bir söylemle mevcut kader ve kadercilik imanı, yoğun kederin bertarafını kolaylaştırma adımı, acı gerçeklerden  kaçış hamlesidir. Bu insansı bir ilgidir, resmen kaçak güreşmektir ve asla kutsi değildir. Elbette dinsel içerikte takdir bağlamında kaza ve kader vardır. Şüphesiz kader yaşamsal düzene ölçüler koymaktır. Yani maddi temelde kendiliğinden işleyen ve işleten prensipler bütünlüğüdür kader. İşte bu bütünlüğe ve bütünleyene saygıdır iman. İlimsiz imgelendiği gibi hayatın öncesi ve sonrası yoktur. Sadece dün, bugün, yarın üçleminde salt varoluşu simgeleme vardır. Geçmiş ile gelecek şimdiki zamandır. Yani kader var oluştur, olay olduktan sonrası ise yazgıdır. Ortayerde kalıp olacak olanı beklemek değildir. Sözde mucize beklentisi, mucizevi olgular peşinde koşmak hiç değildir. Bu tip koşullandırmalar baştan sona yanlış kurgu, boş inançtır.


Kader ve kaza, özgün yaratının kusursuz ölçülerde belirlendiği ve yaratılana dair ne varsa sonsuz zaman boyutunda gerçekleşeceği vurgusudur. Tamamen yaradılışa ilişkin planı ve doğanın işleyişini ifade eder. Asla dini delillere dayanmayan, insan iradesi kapsamında ihtiras ve tutkularla biçimlenen bir olgudur. Dahası dinsel ve tinsel ölçekte, belli ölçüler dahilinde benlik savaşıdır. Benlik oluşturmaya dönük çetin sınavlardır...


Hayatı çarpıtarak çap genişletme yarışı sürdüren, kader planına iman etmişlere alaysı ve olayı yaklaşmak ne dün, ne bugün vardı ne de yarın olacak. Ancak kutsalında kesin kaydı bulunmayan, bilindiği şekliyle kitabında hiç var olmayan bu muhafazakar muallaklığı muhakeme ebediyen var olacak... 


Doğrusu kaza ve kader nedir ne değildir bilmezlerin veya bilip söylemezlerin ezelden ebede her elim kazayı, kara belayı, varsıl vakayı, yoksul davayı, kızılca kıyameti, felaketi faciayı, kırımı kıyımı tanrısallaştırmaları dinde dönüm noktasıdır. Bunca planlı veya plansız tertipler ve tektip dinsel kurgu ısrarıyla cılızlaşan ışıklar bir bir söner. İlahi aşk biter. Tragedya başlar.

İş kazaları çoğalır. Üstüne kader çıkmazı dinden kesin dönüşleri artırır...


Din adı ve namına birikmiş nice yanlış, eğer din iman buysa sorgulamasını günceller. Sonuç sıfır virgüllü yanılma payıyla imansızlık nokta. Planistlere dip not, ışıksız, kadersiz, plansız, iman mı kalır?

16 Ekim 2022 Pazar

BİRKAÇ AVUÇ KÖMÜR İÇİN...

 BİRKAÇ AVUÇ KÖMÜR İÇİN...


'Uğurlar ola madenci.. Madenine uğurlu gir, kutlu dön...'


İç karartan kara elmas gerçeğidir, köz kazmalı ölüm meleği sarı ampullü loş galerilerde dolanır. Kirli paslı nefesi, asla dünya saltanatına kanmayan, tek amacı borçsuz harçsız hayat sürmek olan madencilerin ensesini yalar. Yetmezmiş gibi bir araya gelmez yakalarda kanlı patron pençesi. Metazori katlanılır mesaiye, salt onurlu yaşam için. Her Allah’ın günü vira bismillah yeraltında ekmek kavgası...


Bitmeyen kavga lafta fıtrat veya kader planlaması uyarınca sürdürüldü. Bu arada resmi gayrıresmi ciddi uyarılar unutuldu. Millet uyutuldu. İşler bir şekilde kitabına uyduruldu ve 14 Ekim 2022 cuma günü saat 18.15'de Amasra TİM'de  grizu patladı. Beklenen son. Facia son dakika jargonuyla, naklen verilen ses ve görüntü kayıtlarıyla, kot 300-350'de yaşanan vahşi kapitalizmi bakarkör gözlere soktu. Kara kömür galerilerinde kırk bir madenci resmen körkaranlığa gömüldü…


Görüle biline, raporlu tutanaklı gelen bir facia daha eklendi yas tarihine. Öyle ki, “Kara toprağın altı, kapkara ocağın içi, yanmış, sönmüş, patlamış, parçalanmış canlarla doldu o gün. Yer üstü ise içi, yüreği, hayatı yanmış, kırık gönüllerle…” ağıtı bir kez daha güncellendi...


Elbette kömürde emek zor, emekçiliğin en zorudur madencilik. Dehlizlerde damla damla alın teriyle kazanılır ekmek. Ancak madenci siyasi otorite duyarsızlığıyla hiç yoktan ateşe, suya, sele kapılır. Ağır ihmaller yüzünden galeriler çöker, gariplerin üzerine dünyalar yığılır. Gaz grizu patlar, iliğine kemiğine yanar. Kara toprak olur gider. Herşey son sürat çağında kömürlükler yıkılır ama madenciler bizzat kömür olur. Haliyle dünya madenciliğinin çoktan hallettiği havadan sudan, gazdan ateşten sebeplerle mezar… 


Bu iş bu denli hayat memat meselesiyken raporlanmış eksiklere, mevcut olumsuzluklara tepegöz aldırmaz. Gerekli önlemler alınmadıkça, acilen yapılacaklar ertelendikçe, mutad kontroller geciktirildikçe maden tepetaklak. Göz çukurlarına, kara ölüm kuşları yağar.  Koyu yeşil maden vadilerine yas ekilir. Ve yütrk kabartan karabasan, sırf madencilerle çoluk çocuğuna miras kalır. Erki sınıf göstermelik yas bile ilan etmez. İlanen fıtrata ulanan kader planlaması açılımıyla ve sabır dua ritüeliyle geçiştirilir facia. Resmen hiçlik...


Facianın eşiğine getirilen her müessesede benzer manzara. Önünde sonunda can pazarı. Maaile zarara uğrayanlar, asla azımsamadığı ekmeğini yerin altından çıkaran ve ekmeğini azığını yerin altında yemeye mahkûm madenciler. Her faciada sahipsiz, arkasız, yarınsız kalanlar yine onlar. Facia unutulana dek yarım yamalak geçici destek o kadar. Devamla işleyen sistematik paslı zincir, kırılamaz pranga zilleti. Dönülecek viraj ve tiraj derdindekilerin umursamadağı, kara çamurlu lastik çizmelere bulaşan zincirleme trajediler. Vahşi sömürü. Lanet olası kapitalizm. Tek dert yürek parçalayan manzaraya sus payı. Madenciye kar payı ise sermayeye kurban gitmeler. Oysa madenci hikâyelerinde gizlidir kutsal isyanlar...


Bu nedenle her maden faciası sonrasında ayyuka çıkar ilgi alaka. Peşine limitsiz kayıtsızlık. Sabırları zorlayan cinsten soluksuz vaadler savrulur. Hariçten gazel, dahilden dem vurulur.  Kömür tozlu esintide ağlanır, sızlanılır hikâyeden. Kayda geçen resmen akıl bozulması, akıl tutulması. Bir zaman geçer toptan unutulur. Madencilik işte onca azaba, gazaba karşın yüzlere bulaşan kömür karasına sevdalık sürer. Bu sürgüde arsızca aklanma paklanma derdine düşenlerin derdi ise bambaşkadır...


Dert madenlerdeki menfi manzarayı çoğalt, raporları karart, manevi menfaatleri gözet, atıllar arasına at, müesseseleri kapat. Dertsiz başım masalıyla, zaten mevcudunda kar yok külliyen zarar sayıp üç kuruşa ona buna sat. Sakınmadan keyfi özelleştirme faslını yarat...


Bu yaslı faslın yaratıcıları dahil gün batımları kimleri ağırlayacak kimse kestiremez. Ve 'Hiç kimseler zenginlik, güç ve azametini götüremez kara mezara...' anlaşılacak. Birkaç avuç dolar için bin ömür tüketen tüm bahanecilere ve bananecilere gaza ganimeti hazır ve nazır. Kestirmeden yerinaltı mesaisi...


Birkaç avuç kömür için bir ömür tüketen tüm madencilere, maden gazilerine ve maden şehitlerine saygıyla...

15 Ekim 2022 Cumartesi

YÜREK DUVARINDA YANGIN...

 YÜREK DUVARINDA YANGIN...


Kara tarih duvarına tarifsiz bir facia daha kazındı. Karanlığa başkaldıran derinliklerde onlarca yürek yangını. Ateş düştüğü yeri yaktı. Kod üçyüz ellide kara yas, kara cuma...


Kriz grizu derken madencinin yüzü karardı, can duvarı  kapkara. Akıl duvarına kara elmas, dil duvarına buz grisi, körler duvarına Deniz mavisi, yürek duvarına kara vicdan kilidi. Kömür gözler kan gölü. Herşey bir avuç kömür için ve yine onlarca şehit... 


Bir kez daha karanlığın ortasındaki kara elmas duvarlardan sızdı gözü karalık. Akabinde korkulu kırıtkan kekemelik. Bölük pörçük şaşkınlık. Palavrasız nemli gözler ise kara kömür galerilerinden çıkacak sıcak nefese sabit... 


Bilenler bilir madenci hikayelerinde gizlidir duvarları yıkan hüner. Karalı ve kararlı yalnızlık yüreklerde yaşanır. Kazma ucuna bağlıdır ömür, kömür gözler ömür törpüsü. Kömür tadı vurunca damaklara, duvarlarda ölümün soğuk nefesi. Ve son. Tok kuşlarla aç kuşlar birlikte kanat çırpar sonsuzluğa…


Bir kez daha zihinlere vurdu kara yüzlerin sıcaklığı. Bir yanda yiten canlar diğer yanda kameralara poz verenler uğultusu ve ciğeri yananlar. Uğursuz sağır sağmallık sarmalı. Kara elmas çölde muhtaçlık ve düşkünlük. Dün gibi, yine zihinlere patlayan ocak, yitip giden hayatlar ve galeri galeri sönen ocaklar...


Hayat kontrolden çıktı bir kez daha. Keza yargıç ve cellâdı asılsız şatafatın iç dinamiği. Dışta, dini imanı karalar, herşeyi mübah ve kar sayanlar. Ve içten dışa keza kaza arasına sıkışıp karalar bağlayanlar. Gaza gelip pik yapmış aksak karamsarlık. Kömür karası yüzlerde dipsiz galerilerden yayılan suskun insanlık. Hayaller kömür karası, elmas yüzlerde mucize beklentisi... 


Madenci kazmasına takılan ateş parçası egemenlik, ateş pahası geçimlik. Kapkara duvarlarda dev gölgeler. Damar damar kömürleşmeye gaz yağmuru, sağanak. Hayat morga beş varken, kapkara dehlizlerde kömürleşen rüyalar. Fer ferman, der derman yarınsız. fıtrat kara mezar. Yar yaren duvar ötesi kalanlar gün batımlarını ağırlıyor, haykırarak ağlaşarak. Yayılıyor körkaranlık, kömür katranı sokaklardan taşarak. Kara tarih kör talih himayesindeki madencilerden ertelenen göç. Gönül gözüyle sonsuz evren...


Tarihin karanlık duvarına bir kez daha sıralı mezarlar kazıldı. Akıl duvarına kazınan külliyen kara elmasa isyan. Dil duvarına yansıyan, dram durum bombardımanı, körler sağırlar draması...


Yürek duvarına bir kez daha yangınlar ve telifsiz sinkaflar kazındı...

13 Ekim 2022 Perşembe

SANSARYAN SALDIRISI...

 SANSARYAN SALDIRISI...


Sansar, sinsi ve ağırdan hareket becerisine sahip, komple saldırı dozu pik yapabilen, kemirme huylu, köşe bucak, dip köşe kan emicisidir. Sıradanlaşan kör gece avcısı, karanlıkla boğuşan çoklu ortam düşmanıdır. Kazara kakılıp kalma akımıdır, hepçil kakımdır. Ortalık yerde, organize saldırı temelli işidir. Çaktırmadığını sanarak atak üstüne ataklarla, fiyakalı familyasına level atlatır. Evvel emirde sabırsız saldırma fırsatını hiç kaçırmaz. Kazan kaldırma atmosferinde, sıfır noktasında yeni yeni saldırı pozisyonları belirler ve emeline gizliden koyulur. Sürü mantığına bağlı, sürekli saldırgan davranış tipolojisini benimser. En iyimser deyimle tüm planlarını fundamental fund fukaralığı üzerine kurar. Kurumlanma yetkinleştiğinde evcil dünyaya sansar saldırısı, doğanın en vahşi örneklerindendir. Her salması resmen vampir saldırısıdır. O yüzden harikalar diyarında sansargiller hanlığı karması devamlı kafa karıştırır. Hin soylu hanedanlık arması, lambadan çıkan cin olur…


Sansaryan Han, Sirkeci İstanbul'da çok katlı bir binadır. Zamanında, zemin artı altı veya sekiz katlı otuz altı hücreli ihtiyat tedbiri kisvesinde, işkenceyle işletilen utanç abidesi olduğu söylenir. Toplumsal hafızanın dehlizlerinde kayıtlı bir mit okulu olduğu açık seçik bilinir. Bir biçimde değerli postlara oturan yamyamların, etçil hayvan egosunu tatmin ettikleri, tahminler ötesi tahakkümün zirve yaptığı hanlık hangarıdır. Sansaryan Han kalleşliğini anlatmaya kalemler yetmez…


Sanılanın aksine Sansaryan Han onlarca yıl sonra nasıl unutulmadıysa, metazori sunulan Sansüryan Hanlığı da unutulması olanaksız, istiflenen ağır kusurları örtecek bir geri dönüşü kurguluyor. Onlarca yıl unutulamayacak bir geri dönüşüm kurmacası daha. Tam yüz kırk beş yıllık bir kutsamayı bugüne puntalayan üst akıl, Atatürk Bulvarı Ankara'da bir Sansüryan Hanlığı. Sansüryan Han kardeşliğini yazmaya defterler yetmez…


Sansarian Han’dan Sansürüan Hanlığı'na yet yetim bırakan yetmiş yıllık acılı bir süreç. Hiç gereksiz hala süren kontürlü krallığın sür kontür babında resmi deklarasyonu, sansüre yeni sürüm. Sensörlere takılan dekorasyon çok eski versiyon. Sen sür, ben sür, keyfini kim süreceği besbelli sansür peşine sansür. Sansüryan Han alaca karanlığı ve bıçak yüzlü ayaz. Han kapısına dayanan han hancı aymazlığı, hanedan dışılara yolcu kıvamında kırk maddelik düzen deformasyonu. Başa gelen başı bozuk düzen formasyonu…


Sansüryan Hanlığı son deminde salt sürre doldurma kolaylığı için sürrealist sanrılı bir sürüm derdinde. Saklı dert, Sansaryan Han’dan bugüne işleyen işletilen, kökü bir buçuk asra dayanan karakullukçuluğu tekrar tekrar kuluçkaya yatırmak. Kara kuyrukçuluğu yemlemek, ‘kula kulluk etmem kula minnet eylemem’ eylemcilerini ise hizaya çekmek. Hasıraltı hizbine hizmet, hasım hısım hissiyatına sürmanşet hizmetçilik, sümen altı sansasyonel simsarlık. Bir şekilde Sansüryan Hanlığı’nın düşen tirajını suni düşmanlar yaratarak arttırma mücadelesi. Oysa viraj keskin, virajı dönmek zor. Deniz hırçın, derin dalgaları karşılamak için sansabosa şart.  Çünkü şansa boşa harcanan paranın, düz kontak harcanan yılların peşinden, sürüm sürüm süründürecek bu son sürüm de boş…


Hangi yasa koyulsa, hangisinin içi oyulsa nafile, bu sansür müptelası tayfaya sığınacak liman yok. Sen, kara boşluğa saplanan, sağa sola savrularak san sanaka peşinde koşan, sadaka yollu ucundan posta tutunan, yağcı yancı sanak, sanma ki ayran budalası haller hiç ayıplanmayacak. Şeytan tepesi dip yapmaz kandırmacasına kanan sunak, dikine pikine güvenen yassı kapak, ilk pikede dengine denk kara delik…


Sen, ılımanı karasal iklime değiştin sen, haliyle sen de değiştin. Artık kirlettiğin Deniz, kuruttuğun göl, yatağını değiştirdiğin nehir, yok ettiğin fidanlık, kestiğin ağaç, yaktığın orman, ekmediğin tarla, sulamadığın ova kolpa hanlığına isyanda. Çift çubuk, kütük kulübe, dağ oba sığınağın kalmadı, kalmamış. Karış karış Kalamış, karda kışta her geceyi handana adayanların ahı tutacak nefesini. Ahir ömrünü, ahretlik arayarak geçiren, ahını ahvalini ahirete süngüleyen, Sansüryan Hanlığı sürdürücüleri, tarihe sürülen bu kara lekeyi asla aklayamayacaklar…


Sansarian Han'ı, Han'ın tabutluğunu unutanlar, Sansürüan Hanlığı’nı haneye, Han zulmünü sineye çekenler yüzünden yüz kırk küsur yıllık yalnızlık yine revaçta.  Topuna tek cümle, Han duvarlarında aynı nakarat, ‘sansar gibisin kardeşim’…

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...