TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

17 Ekim 2022 Pazartesi

IŞIKSIZ, KADERSİZ, PLANSIZ, İMAN...

IŞIKSIZ, KADERSİZ, PLANSIZ, İMAN...


Kaza ve kaderi alınyazısı veya yazgı farzedip her kaçınılmaz musibeti kutsal hükme bağlamak, her maddi veya manevi muhabbeti kendinden menkul sayıp insani iradeyle koşullandırmak yeryüzünün din bazlı en çözümsüz ikilemi olsa gerek. Oysa kader ve kaza kutsallık katında ölçü, kural, ilke, takdir, düzen, ahenk çerçevesinde değerlendirilir. Maalesef mevcut kaza ve kader anlayışı disiplinsiz derlemedir. Kutlu kutsiyete zerre aldırmadan yaratılış öncesi sonsuzluğa ve ahirete göndermelerle görece anlamlandırılır. Bu tipik anlayışa kibirle yaklaşım ve kör iman, hesabı verilemeyecek bir yanılgıdır. Hattı zatında dinin esasında esamesinde yoktur kader ve kaza. Topu yalan yanlış salt saltanatı korumaya ve sürdürmeye yönelik hezeyandır...


Biteviye yokluk ve yoksulluk girdabına düşüldüğünde yani millet ve sosyal devlet dip yaptığında, yolsuzluk ve plansızlık pik yapar. Dumura uğratan durumu izaha fıtrat açılımı yetmez. Kifayeti müzakare ansızın kader planına geçiş yapılır. Gelip geçici hevesler uğruna, başa gelen her musibeti, her müzmin meseleyi kadere iman etmeye bağlamak resmen dinin bittiği yerdir. Din bitti biterse yerden göğe sakınılmaz sözler yayılır...


Yaygın anlayışla söz gelimi kader varsa sorumluluk yoktur, sorumluluk varsa kader yoktur o halde kadercilik resmen sorumsuzluktur. Sınırlı sorumsuz veya sınırsız sorumlu dinsel dengesizlik feci sona yakınlaştırır. Son fırsat, fıtrat ve fatalizme sığınma nedeni budur. Dünya hayatını zora sokan özgür irade suçlarından bir nebze olsun kurtulmak... 


Hiç kuşkusuz musibet insana özgüdür. Bin nasihatten iyidir ve külliyen insan kudreti ile zaaflarına aittir. Musibetler mukaddes külliyat bir kenara bırakılarak kesinlikle ilahi kudrete havale edilemez. Katıyyen ilahi boyuta ihale edilemez. Çünkü kitabında hitabında kaza ve kadere iman yer almaz. Ama her dinkurgusal yapılanmada kadercilik en temel göstergedir. Sırf galebe çalmak için kaza ve kaderin

gösteriş dininde yer bulmuş haliyle hallenilir. vebali ağır suçlardan kurtulmanın kutsallaştırılmış yoluna sapılır. Yani tarifi zor kader planı tapınması resmen kadersizliğin tescilidir. Madem kader, erinde gecinde tecelli eder o zaman plan ve program nafile dayatısıdır...


Maarif bir söylemle mevcut kader ve kadercilik imanı, yoğun kederin bertarafını kolaylaştırma adımı, acı gerçeklerden  kaçış hamlesidir. Bu insansı bir ilgidir, resmen kaçak güreşmektir ve asla kutsi değildir. Elbette dinsel içerikte takdir bağlamında kaza ve kader vardır. Şüphesiz kader yaşamsal düzene ölçüler koymaktır. Yani maddi temelde kendiliğinden işleyen ve işleten prensipler bütünlüğüdür kader. İşte bu bütünlüğe ve bütünleyene saygıdır iman. İlimsiz imgelendiği gibi hayatın öncesi ve sonrası yoktur. Sadece dün, bugün, yarın üçleminde salt varoluşu simgeleme vardır. Geçmiş ile gelecek şimdiki zamandır. Yani kader var oluştur, olay olduktan sonrası ise yazgıdır. Ortayerde kalıp olacak olanı beklemek değildir. Sözde mucize beklentisi, mucizevi olgular peşinde koşmak hiç değildir. Bu tip koşullandırmalar baştan sona yanlış kurgu, boş inançtır.


Kader ve kaza, özgün yaratının kusursuz ölçülerde belirlendiği ve yaratılana dair ne varsa sonsuz zaman boyutunda gerçekleşeceği vurgusudur. Tamamen yaradılışa ilişkin planı ve doğanın işleyişini ifade eder. Asla dini delillere dayanmayan, insan iradesi kapsamında ihtiras ve tutkularla biçimlenen bir olgudur. Dahası dinsel ve tinsel ölçekte, belli ölçüler dahilinde benlik savaşıdır. Benlik oluşturmaya dönük çetin sınavlardır...


Hayatı çarpıtarak çap genişletme yarışı sürdüren, kader planına iman etmişlere alaysı ve olayı yaklaşmak ne dün, ne bugün vardı ne de yarın olacak. Ancak kutsalında kesin kaydı bulunmayan, bilindiği şekliyle kitabında hiç var olmayan bu muhafazakar muallaklığı muhakeme ebediyen var olacak... 


Doğrusu kaza ve kader nedir ne değildir bilmezlerin veya bilip söylemezlerin ezelden ebede her elim kazayı, kara belayı, varsıl vakayı, yoksul davayı, kızılca kıyameti, felaketi faciayı, kırımı kıyımı tanrısallaştırmaları dinde dönüm noktasıdır. Bunca planlı veya plansız tertipler ve tektip dinsel kurgu ısrarıyla cılızlaşan ışıklar bir bir söner. İlahi aşk biter. Tragedya başlar.

İş kazaları çoğalır. Üstüne kader çıkmazı dinden kesin dönüşleri artırır...


Din adı ve namına birikmiş nice yanlış, eğer din iman buysa sorgulamasını günceller. Sonuç sıfır virgüllü yanılma payıyla imansızlık nokta. Planistlere dip not, ışıksız, kadersiz, plansız, iman mı kalır?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...