ALGÜLLERİ SOLDURAN 6 MAYIS…
Alelade bir gün değil 6 Mayıs, günlerden bir gün ama algülleri solduran gün. Fidanları darağacına gönderen gün. Dünya döndükçe 6 Mayıs, devrimci yüreklerde hasret kabartacak ve ateşi asla sönmeyecek. Yanacak ha yanacak. Zaman delice aksa da arzdan arşa ölümsüzlüğü ve sonsuzluğu çağrıştıran yine onlar olacak. Onlar, üç kırmızı karanfil ve onlar asla unutulmayacaklar…
Al alem ellerinde her biri hiçbir biyografiye sığmaz cesaretteydiler. Yaptıkları ve yapmak istedikleri ile büyüdükçe büyümekteydiler. Mevcut devlet erkânı zekâsıyla çözülemez boyutta akıllıydılar. Beynelmileldiler. Akıllarından devrim tanrısı öpmüştü…
Alelacayip haklarında idam fermanı verildi. Kalemleri kırıldı. Sabık mecliste sırıtılarak onandı. Senato biraz direndi. Sonuç değişmedi...
Aleatorik ülke yönetenler silsilesi onlardan acayip korktular. Hatta tir tir titrediler. Kıskandılar. Astılar. Ve şu fakir milletin yarınlarını çaldılar...
Alelacele havalandırmaya kurulmuş derme çatma darağacına giderlerken, gece ayazında üçü de mutluydu. Gelecekten umutluydu. Birbirlerine gözleriyle güldüler. İnandıklarını son kez haykırdılar. Devrimcilerin avukatları oradaydı, işbirlikçi hainler sözlerini çarpıtamadılar. Avukatları sessizce ağladı. Devrimcilerin babaları sezdirmeden ağladı. Analarının yürekleri yanık yanık ağladı. Hayat tanrıçası her birinin aklından öptü…
Alelamya davranmadı hiç biri. Hepsinin tek suçu vardı garip guraba millete ve sekterleyen memlekete elvermek. Millet omuz vermek, birlikte kol kola yürümekti suç. Güneşe akındı. Yürütmediler. Zamanlı zamansız mahkûmiyetler ve yerli yersiz ölümle kuşatıldılar çepeçevre. Ancak onlar; “yüz metreyi en hızlı koşan çocuklar”dı. Devrime koştular. Teklemedi hiç kalpleri. Sadece yaşanmazı yaşamak incitti ve acıttı yüreklerini. Yine de alınmadılar. Aldırmadılar. Başlarını öne eğmediler. Kimselere eğilmediler. El etek öpmediler. Ölümü bile tiye aldılar. Avludaki o kirli gecede ölümsüzlük üçünün de alınlarından öptü…
Alel ecel hiç korkmadan sehpalarını kendileri devirdiler. Tam bağımsızlığı haykırdılar ve gözleri yaşlı gittiler. Defnedilirlerken faşist labirentlerin esrarını ve devrimciliklerinin ateşli sırrını da yanlarında götürdüler. Babayar ile aynı gün sonsuzluğa gömüldüler. Ve hayat meleği o dayanılmaz ıstıraplı günde tüm devrimcilerin, babaların ve oğulların, anaların ve kızların aklından öptü…
Algülleri solduran gün 6 Mayıs, üç fidanları darağacına gönderen gün. Günler yaslı. Geceler yaşlı. Devrimcilerin gözleri hırslı. Devrim aklının gonca gülleri, uyku bozuğu gecelerin kırmızı karanfilleri, izmlere bulanmış hayatın kırgın fidanlarıydı onlar. Üç kırmızı karanfil Karşıyaka’da dost bağrında leyli. Dengini yitirmiş kısa hayat tanrıları, onların devrimci yolunda ilerleyen devrimcilerin alnından öptü…
Alver dünyasında onların başları dikti, alınları açık. Onların “Hayal ettikleri güzelim dünya için, ülkeleri için, millet için, memleket için, sıla için, anaları, babaları, kardeşleri için, kurtuluşu öngören devrimci isyanları vardı. Kutlu olası devrimci yolları vardı. O yüzden devrim andı içtiler ve sehpaya ve musallaya yürümekten hiç çekinmediler. Asla yılmadılar. Hiç baş eğmediler. Eğilmediler dimdik durdular ve yiğitçe gittiler. Çünkü onların artniyetli gelecek hesapları, kişisel kaygıları yoktu. Sadece pırlanta akılları, altın yürekleri, gümüş parlağı bakışları vardı. Ve gencecik umutları vardı. Tek cümle ile izahı, onların cesaretleri ve umutları vardı, geniş yığınlara mal olan akılları. Devrim akıllarından öpmüştü üçünün de…”
Alleluna, algülleri solduran gün 6 Mayıs, fidanları darağacına gönderen gün ama özgürlüğün özüne girişin de mükâfatı. Kırk kapıdan varoluşun, kurtuluşa mukabil yolculukların ilk adımı. Dayanılır babında çileli hayatların hayati davası. Tek celselik ölümlerin tez dirilişi. Denize âşık olmuş sahipsiz ölüm meleği onların alın terinden öptü...
Alına moruna yüzlere vurulacak nice ayıpların en ayıplı günüsün sen 6 Mayıs. Ayıbın çok, çok ayıplısın sen 6 Mayıs. Hele ki memleketin siyaset tarihi asıl sen utanmalısın. Çok utanmalısın. Başta onları üç kırmızı karanfili ve tüm devrimcileri hiç hak etmiyorsun...
Alababula millet, ey millet gülleri solduran gün 6 Mayıs, fidanları darağacına gönderen gün 6 Mayıs, üç kırmızı karanfili ölümsüzleştiren gün 6 Mayıs, bağrı yanık babayanı onlarla buluşturan gün 6 Mayıs. Bilmem bildiniz mi? Bilemediyseniz eğer size de ayın on dördü, heyhat on beşi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.