HER EYLÜL GÖZLENDİKÇE BÜYÜRÜM
Gören gözlerin
konuştuğu özgün dilde
her eylül alın terini ve özgürlüğü anlatacağım
kızıma
öğreteceğim kurban olduğuma emeği ekmeği ve
taş döşeği.
Niçin başkalarına bırakayım çağ çağa
kaynadığında
kan kusan ağzı bal saçları bal sarısı
sonbaharı
hayal gücümü gücendiren dökülmüş sarı
yakut yaprakları.
Eylül sevgiye akla düşünceye ve zarafete
kıyan morluk
Tanrıça Astereayı gözyaşlarına bulayan
bunaklık.
Yiğitlerin düştüğü yerlerde açar aster çiçekleri
dünya iki parça lavanta mavisi ve başak
sarısı çiçek bahçesi.
Keşke böyle olmasaydı nakaratı sembolize
edilen
bari darağacına direkler kurulmasaydı dilekler
tutsaydı.
Her eylülde hala gözledikçe yahut gözlendikçe
büyürüm
kör gözlerin konuştuğu dillerde yanar
ararım gençliğimi…
Gören gözlerin konuştuğu özgür dilde
her eylül rastlantısal tezat bu ya kızım
kaparım kahpe feleği gömerim solgun yıldızlara.
O zaman eylül reyhan ile gül kokar bulanan
suya
görürüm misafir koltuğunun yanında idam
sehpalı rüya.
Güya üç buçuk bacaklı küçük tabure ve
yağlı urgan
son dilek bir kase kaymaklı süt ve mısır
peksimeti
kristal kasenin üzeri anemon ile yıldızpatı
süslü.
Özlemlere kıyan kan rengi gecelerde yokluk
tunç çağından beridir aynı yolculuk
pir aşkına düşlerime piraye yine aynı yolu
seçerim.
Sonbahar yağmurlarına karışmış anılarımın tersi
düzü
her eylül bir başka yangın silme kara
sevda külü…
Güneşi toplarken dalından eylül geceleri
kara toprak ve genç insan kokuyor bozuk
düzen.
Elimde patlıyor pimi bozuk manzume bombası
dişlerim dökülüyor önce sonrası ölü
mevsime yolculuk.
Herkes neyi bekliyorsa beklesin evrenden
onadır radikal isyanım
sararan yapraklar misali aşıklar yoluna
düşeni anlatacağım kızım
ölümüne sevdayı sömürülen emeği helalinden
sıcak somunu
uzaya fırlayan benliğimi yolculuğumun son
demini.
Demler demini deme neslinden gelirim
susmam
gölgeme demirlemiş teneke maskeli emir
düşkünü peşimdekiler.
Peşin hüküm peştelerine emri vaki karadeniz
keşanı peştamal
maluma ilam mutlaka gelecek her eylül her sonbahar.
Her eylül solarsa solsun içimde büyür umut
ışığı
kalbini seyret yeter güzellik içten gelir
diyebilirim kızım...
Kör gözlerin gülüştüğü tutsak dilde
sonbahar bunalımlı eylül geceleri gözümde büyür.
Zifiri zindanlara direnirken ağır aksak
kelimeler
eylül ertesi ağız dolusu gülünemez günler aklıma
süzülür.
Torpido gözünde sararmış ciltli lügat ve altılı
rus lagat
iskele tornistan kötü haberler dillenir kanayan
gözlerin dilinde.
Kızım sonbaharda gün batar doğan günler
hep aynıdır
her eylül ben kime neyi anlatıyorsam bilki
tümü kahrımdır.
Hedef on ikiden vurulunca tarihi mühür
basılır yüreğime
başlar maviliği göz kamaştıran denize
sürgünlüğüm.
Denize vasiyetim tek tümce vahası dahası çok
her eylülde gözlerinin konuştuğu dilde
anlat eylülü…
Eylül mahşeri bir yangındır hiç sevmediğim
içime doğan
tası tasarımı üniforması kostümü vahşi
izlemlik tiyatral.
Gümüş panoları eriten tanrısız tanrıçasız
kusur
akıllar durur çarpıcı çığlıklar eşliğinde
üflenince sur.
Çıldırmanın eşiğinde yaprağını dökmüş ağaçlar
çıplak orman
her eylül akortsuz müziği duyuyorum
kırları kentleri üzen.
Gözünün nurundan vurulan güneşteyim sevdiklerim
sır
gözbebeklerime sinen kör aldanış her eylül
gözümü karartır
ateşkestin ilk kestiği canan sorgudayken
mevsim inadına sararır.
Düşen yapraklar yeşilden sarıya turuncuya
kırmızıya gazellenir
her eylül hariçten gazel okuyanlara harcıalem
şiir dinlencesidir…
Gözlerini aç ve can kulağıyla dinle erbabını
kızım
kabusun bittiği yerde kendi yüreğimde müebbet
tutsağım.
Karabasan karanlığında göz bebeksiz çaki
bebekleri beklerim
gez göz arpacık dalarım ortalarına tınmam.
Anlıyorum anlamak istiyorsun muhabbeti ama
durum karışık
kanım donsun benimki geçiyordum uğradım
hikayesi.
Her eylülde gören gözlerle konuş yitik
neslini Deniz kızım
her eylül göz diliyle gözlendikçe evren ölümsüzlüğe
büyürüm.
Derdo her eylül ölürüm her eylül yeni
başlangıç umarım
Kızım ekim zamanı gelende devrim tarlalarına
doğarım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.