TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

4 Eylül 2023 Pazartesi

VOLEYBOL, ŞAMPİYONLUK VE SALVOLAR…

 



VOLEYBOL, ŞAMPİYONLUK VE SALVOLAR…

 

Başlığın hakkını verebilmek, birkaç cümleyle voleybol sporuna değinmekle olmaz ama elden gelen bu. Voleybol, William George Morgan tarafından kurgulanmış, topa yere değmeden vurmaya ve fileden karşı tarafa aşırmaya dayanan bir top oyunu. Amaç topun file üstünden rakip sahaya düşürülmesiyle veya rakip oyuncunun son teması ile topun oyun alanı dışına çıkmasıyla sayı kazanmak. Şimdi voleybol kaç kişi ile oynanır, kuralları nelerdir gibi çeşitlendirilebilecek sorular başka zaman yanıtı aranacak sportif konular. İzlenme bakımından estetik bir spor olduğu kesin. Ansiklopedik bilgiyle voleybol, ‘fiziksel zindeliği geliştirme, zihinsel gücü test etme ve sosyal ağı genişletme fırsatı sunar’ deyip geçelim. Voleybol kelimesinin kökü İngilizce volleyball, anlamı ‘bir top oyunu’ demek. Bu bile iki yüz küsur yıl sonra karşılaştığımız trajikomik gerçeği çözümlemeye anahtar. İngilizce volley ‘vole, uçar top, salvo’ sözcüklerinin bileşkesi…

 

Bilenler duyanlar çok ama üç maymun misali herkes. Yaz başından beri Dünya voleybolunda bir numara olan ve Avrupa’da bir numara olmaya aday ulusal kadın voleyboluna, milli voleybolcular özelinden ‘volleyball’ terimini başka biçim belleklere çakarcasına yakışıksız yakıştırmalar moda oldu. Sanal alemde uçan voleler, uçarı toplar ve toplu salvolar apaçık devreye girdi veya sokuldu. Ne yazık ki resmen voleybol ülkesi olduğumuz veya olamadığımız cümle aleme kanıtlandı…

 

Alışıla geldiği gibi klasik kodlaması belli, direkt endirekt sinyallerle güncellenenler yakalanan müthiş başarıya ve birlik hissiyatına karşın anında hisleri zayıflatmaya dönük hava basmaya koyuldu. Her ne hikmetse ilelebet gücenikler, sinsi karşıt eylemciler hemen final maçı öncesi devreye sokuldu. Bunlar yıllar içinde palazlandırılan, sürekli geçmiş etkisinde bırakılan, geçmişe özlem hastalığını aşırı lüks ve kof gösteriş düşkünlüğüyle geçiştiren, silme saygısız, tarih gevezesi ve asla doymaz obursu, her daim emre amade güruh. Moderniteye düşman, sürekli endişe ve paranoya ruh haliyle mevcuda bağımlı, zaman ötesine uyumlu noksan yaratı. Tek tip parametreye hizmete koşullandırılan, geçmişe hevesin ve güdük seyahatin nerede sonlanacağını hiç düşünmeyen bu düş alemcileri, bir kez daha hızını alamadı. Popülaritesi yükselen her ne olursa olsun aynı tarz düşünce ve söylemle saldırmayı, reseptör dengesiyle oynamayı vazife edinmiş bu parapsişik gurup toplu salvoya başladı…

 

Sanal alemde, sosyal medyada Kadın voleybolu ve Avrupa Şampiyonası üzerinden anı ve bilgi kirliliği yaratılarak başarıyı görmezden gelme, konuyu başka yerlere çekme ve takım istikrarını toptan silme amaçlı fizyolojik ve cinsiyetçi saldırmalar kayda geçirildi. Şampiyonluk düşü görmeyi bile küçümseyen bu kör mantık, başarmaya yakınlaşıldıkça doğru işleyen mekanizmayı karaladıkça karaladı. Hatta bu kötülemeci tavır, tarafgir yazılı görsel basına da zıpladı. Basitleşmeyi göze alanlar birden çoğaldı, yaygara etkinleştirildi. Etki alanı genişletildi hatta Sırbiya kazansın sığırtmaçlarına yol verildi. Bir kez daha tıpkı keşke Yunan kazansaydı faslına geçildi. Yıllar yılı beyinlere depolanmış ne kadar dolaşık, dolaylı orijinal sentezleme varsa bir bir ortaya döküldü. Her yenilikçi girişimi mevcut düzene tehlike gören bu malum mahlukat, mahreme mahremiyete dil uzattı. Bu malum yapı özgü ve özgün ne varsa salt başarıya bahane bulmak adına özel tercihleri refleksel sinyale dönüştürdü. Kişisel konfor alanlarına utanmazca el atıldı…

 

Voleybolun vazgeçilmezi doğru manşet, sert smaç, smaç, smaç, smaçk. Oynanan final maçında ilk nefeste özgürlük kavramını yok etmek sonra kadının adı yok paralelinde kurulan içte dışta, filede peçede tüm blokları deldi geçti smaçlar. Tutsak beyinler, kiralık zihinler kendi gücünü keşfeden smaçörler ve karakter ortaya koyan muazzam takım enerjisi karşısında tutunamadı. Kadının fendi taht ve zindan zangoçlarını da Sırbiya’yı da bir güzel yendi. Kontrol altında tutulması gereken diye anılan, güçsüz faktör olarak adlandırılan, özgürlüğü sarıp sarmalanan, sportmen buz ve ateş insanları paslı zincirleri kendi elleriyle kırdı. Paryaları parçaladı. Şampiyon olma fikriyle pekiştirilen sportif damar, modern kadın olma alarmına tam uyandı. İğreti illüzyona uymadı, direndi ve büyük kupaya uzandı…

 

Klasik kalıplarla basmakalıp insaniyet dersi veren boş yapan zihniyet, bir bakarsın şampiyonluk sonrası anında bin bir surat tiyatral formasyonla bunca emeği, kan ter çabayı, yüzyılın şampiyonluğunu utanmazca sahiplenir. Kodu kodlaması sahipli bu güruh kadın ve kadınsı, türdeş naralara napalım bazlı nazlanabilir. Belki de adaletsizliğin, saygısızlığın, ahlaksızlığın, açgözlülüğün, fetişistliğin, faşistliğin üzerini ‘Filenin Sultanları’ ile bir süreliğine kapatılır. Hep aynı bilindik manzara başta tenkit tehdit tenkit, peşinden methiyeler düzme uyduruk cilalama...

 

Alışılageldiği gibi şort forma, hort tort, muhafazakarlık milliyetçilik erbabı bu profil resmi sahte, geçici profil güruhu, yakında çok çile çektiler yazık, bu kızlara da günah edebiyatına geçiş yapabilir. Ama karşılıklı smaçlar eğer antene takılmazsa yüzüncü yıl armağanı bu şampiyonluk uzun yıllar hatırda kalır. Kaldı ki Eda, Ebrar, Elif, Vargas, Gizem, Zehra, Hande, Cansu, İlkin, Kübra, Aslı, Simge, Ayça, Derya ile şampiyonlukta denizde zerre payı olanlar asla unutulmaz. Çünkü voleybol sayesinde yakın tarihe alışıla gelmişin dışında çok güzel bir not bıraktılar.

 

Bırakırlarsa eğer sırada olimpiyat var…

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...