TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

28 Ocak 2024 Pazar

DİL ADASI DİL ADAMI

 DİL ADASI DİL ADAMI

Dil Adası sularla kaplı tekmil deniz
grizumetre patladı saf metandan tahmil ölüm.
Kuyruklu yalanları doğurdu büyük ihmal
ateşe sürülmüş cezveler devrildi lekelendi şimal.
Köpürdü deli orman kanun kemana gerildi
ilahi komedya müzmin meslek hastalığı.
Noktası noktasına orada korkaklığın anıtı
Dil Adası’na dikildi cesaretle bayrak direği…
El heykeli iri kıyım Ada parlak kurşuni
başında kanat çırpar kuşkonmaz kuşlarının nefesi.
Kale kapısı’ndan içeri sergilerde rengarenk ikona
kisvesi karanlığa serpilmiş madenci işvesi iyi mademci
konseyin kırık aynalarına yansıyan maskı askıda grena.
Fiyakalı freskler yeniden çizilecek şimdi duvarlara
çilçamur çizmeler deniz sahiller kömür tozuyla boyalı.
Barikatlarda baretlerden sızan ışık kör
Dil Adası çatal zehir buymuş ellerde kurumuş nehir…
Garezi kerkenezi mahruti mahzenler başına
adem kızıl aden kara maden çıkmazında bir başına.
Kriz papazları yine yalan beyanları alladı pulladı
grizu patlamadı salt uzun mavi galeriler çöktü.
Sulu zırtlak yalancılar deli ormanda hedefe oturdu
Bal Ormanı’nda mahluki ihmal kıtır yalanları doğurdu.
Divit cizvitleri kırk katır kırk satır ibretle lekelendi
gün beş vakit yıllarca ibadetle geçilemez sahte sırat.
Dünya bildik zevkleri kaderine uyarlamışlardan ibaret
Dil Adası’nda esti kıyamet bastı keramet…
Kısmet baskın basanındır bu basmakalıp düzende
tekrarlar yaşıyor belleğim yaslı bedenim elim solak.
Yıllar yılı bilinmeyen kentleri uyarladım kaderime
Dil Adası parlak ve duru, kasvetli ve sıcak mukaddime.
Kan kırmızı kapıdan geçerken geçkin seçkin haccak
Kadınlar denizi’nde tutsak erim harcanacak.
Sille tokat zincirlenmişim sillesini yediğim zamana
bir korkak dünyalıydım doğaya aykırı bir insan
abartısız gözüpek efeliğin denizine atıldım Dil Adası’nda…
Karşı boş sitenin kırık pencerelerini diziyorum ipe bilgece
adam boyu çatı katımda lingerer ustalığımı işliyorum dahice.
Had safhada isyan düşmüş aklımın afece köşesine
kar parıltılı sokakları içiyorum ölürcesine.
Zor vedalaşırım ben kameradaki zorba yüzlerle
yüzüncü yılda hiddet her şeyin yitirildiği elem kader
gümüş tepside sezeryanla doğmuş yontu parlağı bir bebek.
Ne görülmedik hazineler ne hazin sonlar saklıyor kafatasımın içi
Dil Adası biliyor dil adamını gözleri deniz mavi…
Kıyı boyu kınalı bebeğim canlı hedefte soldu beniz
Derdo kriz patladı ikinci yüzyılda maksatlı sondaj bariz.
Onur davası ilelebet devasa sır müebbetlik
Dil Adası surlarla kaplı sur dibi tekmil deniz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...