MAH, MAHLÛK, MAHLÛKAT…
Ahlar vahlar
arasında mahvoluş yakın
ahalinin mahvına
sebep mah, mahlûk, mahlûkat sakın.
Ah almayan şah
kalmaz topu aynı tondan şerbetlenir
tekmili birden forslu
fondan tıka basa beslenir.
Diğer yanda
tabiiyeti ve tabiatı mahveden utku zayıflığı
nutku tutulmuşluk
ve usturupsuz utanmazlık.
Mahluka, eşrefi
mahlûkata yakışmayan delibal mahkumluk
politika
polenlerine bulaşan pis habislik.
Karanlık manzara
resmen politikal posa
özlenen manzara
medeniyeti cihana ulaşma.
Tarihi güncelleyecek
olan geleceği dirençli tohumlama
başka baharlara
bırakılsa da günce solar güneş ufukta.
Umut tohumları
yeşertisi mukadderatı hayatiye
hayati karmaşa haysiyeti
teslimiye.
Mesele biteviye
devasa açlık mahlaslı manzara
erişimi eytişimi
eylemi söylemi eylemci ortak hafıza…
Bir yere kadar izansız,
imansız muhakat
harbı sulhu bin
bir gece anısı kurtuluş muhakkak.
Manzarayı
muhabbet mahlukatı harbiye arsızı
arzın merkezinde arılar
bala bular sulhen umarsızı.
Kukumavlar tüner
kartal tepelerine
kartallar yüksekten
uçar denizlere
kargalar sokar
burnunu leylek bacalarına
guguk kuşu çalar
saati vurur
vakti gelir
kırlangıçlar göçe durur.
Semaya öç
bulanır, dimağa göç belenir
kılavuzlar
perperişan, mahluk mahlukat kana bulanır.
Pembe pembe pamuk
bulutlar asılır göğe,
Ahlar vahlar
arasında dirilişin tadı gülşeker...
Ağlanası hallere
güler geçer gülbeşeker
kötücül ruhlar
uykusuz geceleri kovalar.
Dünyayı ağırlamak
zamanı teşkilatı mahsusa
kuytulara
saklanan saksağan yavrusunu
yedi başlı
canavarın elinden kurtarmak zamanı.
Mahlûkat kaplumbağa
hızında çelik iradeli kavga
her dem medeni
kalmak haya huya tatlı maya.
Mahiyet dil
altında eritilen pırlanta yüzük
insani maharet
başka bambaşka hikâye...
Yolu şaşmış
koçbaşı kör köstebeğin izini sürer
yolculuğun en
kötü anı kös kös toprak yığınını deler.
Kör kara
yarınlara kor donguz rumuz
ruhsuz aç kurtlar
mahremiyeti yer ululanır.
Kılıksız
kurtlardan ürker dor atlar
kuzgunlar dere
tepe çakallarla tepinir.
Kırbacın ucunda
yıldız simgesi
kızıl yumruklar ayın
şavkıyla şakaklara şaklar.
Saç tellerine
düşer bir gecede aklar
uğursuzluğun
simgesi ahlar vahlar arası yitiş…
Kara kedilerin
içtiği ak sütten ağzı yanan
siner farelere
tül kanat taktıran sinlere.
Anka kuşu kanadı
mürekkebe batırılınca şekillenir bahar
her sonbahar patikalarda
panik atak çiçekleri açar.
Maziye süzülür
allı turnalar
tavus kuşunun
kuyruğunda gökkuşağı parlar.
Aklı olana
arıtılmış mahsusu manadır mahlas
maha mahlukata bal
yapan arı kovanları…
Hayat işte resmen
arı kovanı gibi iştahla işler
söylencelerde haya
huy allı kuzular kuzinelenir.
Kuzgun ölür çatlak
ağaç gölgelerine çekilir zaman
kızgın denizler
kararır kızıla çalar her liman.
Denizde yüzen
balıklar ümidi içer solungaçlarından
sırtındaki
pullardan kullar ulular beslenirler.
Pır pır uçan
taklacı martinlerin pençelerindeki muştu
yeryüzüne yağan
ateş herkes bilir yağmasıdır.
Her şey yengeç
kıskacında örümcek ağında gizlidir
Derdo akrep avusu
ölümü sahlepe tarçın kokusudur
Ahlar vahlar
arasında deniz ötesi hakikat budur...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.