TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

9 Ocak 2024 Salı

ON OCAK ‘GAZETECİLER BAYRAMI’...

 



ON OCAK ‘GAZETECİLER BAYRAMI’...

 

İkinci yüzyılın ilk On Ocak günü, on yılların 'On Ocak Çalışan Gazeteciler' günü. On Ocak bize özgü bir kutlama günü. Gün, 212 sayılı 'Fikir İşçileri Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarih. Gün, 10 Ocak 1961 ila 1971 yılları arasında ‘Çalışan Gazeteciler Bayramı’ adıyla kutlanmış. 12 Mart faşist muhtıradan sonra kutlamanın adı "Çalışan gazeteciler günü" olarak değiştirilmiş. Bugün çalışana, çalışmayana, çalışamayana, çalıştırılmayana 'gazeteciler bayramı' kıvamında kutlu olsun...

 

Kutlu bir meslek gazetecilik, nice ocaklar söndü bu uğurda. Bu yolda, bu yolculukta ne canlar yandı. Geçen geçti ama şimdilerde gazeteci olarak hayata devam zor. Resmen gazeteciliğin en zor dönemi yaşanıyor. Kim ne derse desin gazetecilik, gazeteciler bu zor günlerden çıkışın öncüleri. Ancak yerelde başka, genelde bambaşka zorluklarla boğuşmakta gazeteciler. Yerelde gazeteciyseniz eğer siyasal baskıların yanı sıra başka bir işi de lokomotif yapmak gerek geçim derdine. Genelde ise asla geçimsizlik çıkarmamak, malum iktidarın suyuna gitmek gerek. Oysa gazeteci olmanın, dürüst kalmanın tek yolu, gazeteciliği yok sayan ve silikleştiren sisteme karşı koyabilmekten geçer. Öyle kimin kayığına binerse onun küreğini çekenlerin gazeteciliği bir yere kadar. Tabii ki yapılana gazetecilik denirse...

 

On yıllarca malum, sınırlar geçildi, duvarlar yıkıldı, musluklar açıldı, ortada gazetecilik filan kalmadı. İş başka yerlere kaydı. Gazetecilik bırakılıp, mazeteci olmak yeğlendi. Hatta bildiğini, düşündüğünü ve gördüklerini açıkça yazanlar azaldı. Bitaraf olma korkusuyla taraftarlık kaçınılmaz oldu. Magazinel sansasyon, siyasal yalpa peşinde, mevcut sistemin izni ölçüsünde farklı gazetecilik icrasına yeltenildi. Oysa yaşam insana bilinen, duyulan ve görünenlerin aslında doğru değil hepten yanlış, silme yanlışların da doğru olduğunu yaşatır. İşte bu yüzden gazeteci asla karanlık girdaba düşmemelidir. Çünkü pik dip sarmalında yaşadıklarının ve yaşattıklarının hesabını ileride veremez.

 

Gazeteci dediğin dik olmak, dik yazmak, dürüst kalmak için bir bedel, ağır bedeller ödencekse, çekinmeden öder. Gazetecilik budur, bunu gerektirir. Ancak yiğitlik bir yana yiğitlik gösterisinde bulunmak bile artık çok zor. Şartlar güç, yaptırımlar ağır. Ucuz kahramanlıklar prim yapıyor. Gazetecilik boyutunda kaotik durum egemen. Hele evrensel ilkeler doğrultusunda, özgür ve çağdaş bir dünya için, o dünyanın kurulması için kalem oynatmak, haber kovalamak gerçekten cesaret işi. Yani mangal gibi yürek gerek. Sanki her türlü dayatmayı reddeden onurlu duruş ve kalemi kılıçtan keskin gazetecilik çok eskilerde kaldı. Şimdi realist gazeteciliğin mükafatı korku tünellerine hapislik. Keyfekeder tutsaklık. Eğer vicdan ve adaletten uzaklaşmanın ve gerçek hayattan kopmanın göstergesiyse gazetecilik, asparagas çok para çok gaz demek. Bunlara inat tam da yaz gazeteci yaz yılları. Varılacak yer resmen haberin ve sözün bittiği yer.

 

O yerde on yıllardır salt kamuoyunun bilgilenmesi ve aydınlatılması için her türlü şart ve durumda ciddi mesai harcayanlar sıralı harcanıyor. Yani ikinci yüzyılda her gün on ocak olsa nafile. Gazetecilik resmen ocak tüttürmez bir meslek olma yolunda. Yol belli yolculuk belli, gazeteciliğin meslek olarak korkusuzca idamesi önemli. Öncelikle gazete şart, gazeteci şart böyle söyleniyor ama günden güne, özgürce çalışılabilir ortamlar daralıyor. Basında tekel kurulmuş. İkili karşıtlık çerçevesinde gazetecilik allanıp pullanıyor. Bağımsız kalanlar üst makamlarca budanıyor. Hal böyle olunca yetkiler ve yetkinlik de kısıtlanıyor. Böylece mevcudu ve kısır döngüyü görseli göstermiyor, yazılısı da yazmıyor. Gösteren ve yazanlara da maddi manevi azgın baskılama reva görülüyor…

 

Gazetecilik artık aşkın dikkat kesilmekle birebir eşlenmiş meslek. Toplumun gelişmişliğinin, demokratik ve çağdaş yapısının göstergesi olduğu unutuluyor. Günümüzde gazeteciliğin fıtratı gereğidir dikkat denebilir. Şarttır ve her hâlükârda söylenene pür dikkat, yazılana aşırı dikkat gerekir. Dikkat eksikliğinin duayen başına, pir başına bile neler getirdiği ortadayken elbette özen ve dikkat şarttır. Ancak şart şurt koymak ve şerefini korumak arasına sıkışan gazetecilik, her cenahta suni kalemşörlük modasını yaygınlaştırıyor. Sırf tek seslilik prim yapıyor. Maddi manevi yıpratmadan vazgeçilmiyor. Ve demokrasinin vazgeçilmezi çok seslilik tarihe karışıyor.

 

Tarihe not düşmek için, hayata umutla bakabilmek için, umut var göstermek için gazetecilik ve gazeteciler önemli. Özgürce yazmak ve özgür yaşamak bu mesleğin özü. Çünkü gazeteci, kırılmaz ve satılmaz kalemiyle her şeye rağmen başta haber alma hürriyeti sonra tüm hakların teminatıdır. Takipçisidir, taleplisidir. Her On Ocak'ta duygu ve temenni bağlamında bol keseden dağıtılanlarla avunmaz. Zaten ikinci yüzyıl böyle kurulamaz. Vahayı kurutanlar bilmeli ki, yerelde ve genelde tüm gazetecilerden esirgenenler gün olur karşılarına dikilir. Duyurulur.

 

Tüm bunlara karşın yine de bir On Ocak daha görmek, korkusuzca gökyüzüne bakmak ve zehir edilmiş tırnak içinde 'gazeteciler bayramı'na erişmek çok güzel. Bayram seyran bir yana senede bir gün, gündem olmak bile büyük mutluluk…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...