TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

6 Şubat 2024 Salı

DEPREM KARDEŞLİĞİ, REİSHİ MANTARI…

 

 

DEPREM KARDEŞLİĞİ, REİSHİ MANTARI…

 

Ne depremler yaşadı, küllerinden doğan, enkazından dirilen şu beğenilmeyen Cumhuriyet. Millet yıllar yılı deprem olduğunda, kapkara bir dehlize düştüğünde, daha dibe batmamak için, boğulmamak için, kurtarılmak için devletinden ilgi ve destek bekler. Ama son çeyrekte her deprem sonu depremzedelere hayat mantar. Mantar hayatın mucidi Reishi mantarı...

 

Reishi mantarı, bir adı ‘ölümsüzlük mantarı’ ama resmen ölüm meleği. Dört bin yıldır bilinen bir mantar türü. Sert ağaçlarda ve ağaççık halindeki odunsu bitkilerde türer. Çoğunlukla ticari olarak yetiştirilir. Ovaldir. Kafası bulunmaz. Kafa yerine boynuzları veya parmakları andıran bir görünümü vardır. Nemli ve tozlu bir tene sahiptir. Islak veya kuru fark etmez parlak ve ışıltılı bir yüzeye sahiptir. Polipordur. Yenmez, genellikle kurutularak ince toz haline getirilir ve suda çözündürülerek içilir. Hayali boldur, lafa gelince iyileştirmediği hiçbir hastalık yoktur. Akla ne gelirse, her derde devadır. Ama gerçekte Reishi’nin yaptığı, yaşam kalitesine bir miktar katkı, bağışıklık sistemine bir miktar destektir. Sonrası katil hücreleri yükselten büyük etki. Yani asla mucizevi başarı sağlayamayan bir mantar tipidir. Ölümsüzlüğe çare oluşu martaval, keskin tavrı toptan mantar ve aldatmaca…

 

Deprem gerçeğiyle bu denli yüz yüze yaşayan millet yer sallandığında, toprak ayakların altından kaydığında ‘Deprem kardeşliği’ni mutlaka başarıyor. Kardeş kardeş ne faciaları ne depremleri dayanışarak atlattı. Yıkım, sömürü ve ölüm rejimine karşı duruş sergiledi. Alıştı sanki kolektivizme. Ancak gerçekçi deprem siyaseti olmayan, deprem politikaları olmayan, deprem bakanı olmayan, deprem danışmanları olmayan, deprem kurumları olmayan, deprem okulları olmayan, deprem haritasına aldırmayan ve devlet aklı olmayan siyasetçiler her fırsatta bu kardeşliği yıkma peşinde. Etkili yetkili makamlar, siyaseten milletin gazını alma gayreti peşinde. Doğal afete bakış açısı gittim, gördüm, gözlerimi kaparım vazifemi yaparım vaziyeti. İktidarda gün geçtikçe nükseden kalıtsal hastalık ayarsızlık, aymazlık ve acizlik. Tek gaye yeniden seçme ve seçilme meselesi…

 

Deprem kardeşliğine inananlar, göçükler altında can vermişlere yanar, kum ve çakıl yığınından sağ çıkanlara sarılır, tedaviye alınanları canı gönülden kucaklar. Kardeşlerine cansiperane yardım edebilmek için insan üstü gayretle çırpınırlar. Deprem kardeşliği neferleri, şoven, ırkçı, ayrımcı, ayrılıkçı, dinci, faşist, mezhepçi ve muhafazakâr söylemlere aldırmazlar. Deprem kuşağı mahkumiyetine özgürlük elçisidir deprem kardeşliği. Depremle iç içe yaşayan milleti, depremin yok edici, yakıcı-yıkıcı ve sarsıcı etkisiyle dünyası değişiverenleri ve her an değişebilecek olanları, siyasal tercihine göre katogorize etmek resmen Reishi mantarı ayıbı. Deprem kardeşliğine düşmanlıktır. Aman dikkat, Amanita virosa…

 

Deprem politikası gözetilmediğinden havada karada ölüm davası. Liboş müteahhitlik, mezhepçi mücahitlik, farazi vaaz ve rantçı vaatler üzerine kurulmuş din kitap tüccarlığı belirliyor deprem siyasetini. Bu usulde, iktidar erkini kime sunmalı noktasında milletin aklı karıştırılıyor. Deprem gerçeğine rantabl çözüm sunan, insan odaklı projeksiyon tutanların yetkilendirilmesi erteleniyor...

 

Oysa on yıllardır yaşananlar, asla kaçınılmaz son değil. Asla kader değil, asla fıtrat değil, kader kısmet hiç değil. Devleti devletlisi, yerkabuğuna yapılan yanlışta hiç payları yokmuşçasına davranıyor hala. Depremi siyasi malzemeye dönüştüremeyince de imaj çabası, montaj gereksinimi doğrultusunda saçma sapan taktikler geliştirirler.  Suçlu ama güçlü babında, önlenebilir her acıda kutsallık arama eğilimi, suçlu erklerin kuyruklu yalanıdır. Planlı programlı erksiz siyaset yanıltmasıdır. Lafta olağanüstü güçlerle donanmışlığı, her depremde dona kalmayı bin bir bahane saklama telaşı salt seçim için. Mevzuu maraza muhabbetten ve şatafatlı mabetlerden çıkmayanların, zelzelelerle vatandan milletten uzaklaşması. Zaten mevcut iktidar, depremin ağır hasarını önlemeye dönük politikaları mantar çıkınca, devlette süreklilik esasına asla uymayan imaj ve montaj fırsatçılığına tutunuyor. Bu fırıldaklık altyapı ve çevre şartlarını zorlayınca, salt zirvede kalma yarışı önemseniyor. Mevcut yıkıma artı yükler getireceği açık, bambaşka sorunlar doğmasına sebep olacak hedef şaşırtma pratiğinin güncellenmesi hep o yüzden. Yani malum şekillerde, akla gelmez anlarda, merkezi noktalarda seri kurşunlar yağar, kumandalı bombalar patlar, anında gündem değişir...

 

Kum-çimento saati iki bini yirmi dört geçerken yüzler kireç, bedenler güneş kırmızısı. Değişmeyen tek gerçek doğanın deprekasyonu. Yer kabuğu enginden derine çıtkırıldım hazırlığını sürdürüyor. Bir anda kallavi katmanlar yerinden oynar, fay kırılır, kıta yer değiştirir, felaket dış çevreye titreşimler yayar. Deprem sarsıntılarla devinir, yaygın bekleyiş sarpa sarar. Millet Reishi mantarıyla yüzleşir. Sismik dedektörlerin kaydettikleri artık boşunadır. Sistematik kaosa tek başına ‘deprem kardeşliği’ direnir. Kardeşliğe düşmanlık, yönetimsel ihmal ayıbıyla yine ‘kader’ çizgisine çekilir...

 

Soru şu bu neyin kafası? Cevap aynı kafada değiliz. Soru şu aynı gemide miyiz? Ne yazık ki aynı gemideyiz. Ama ‘deprem kardeşliği’ bu kafa bunalımına geçit vermez. Çünkü bilinir ki Reishi zehrine panzehir dayanmaz. Alegorik seçim manevralarına can dayanmaz, algı mimarlığına akıl yetmez. Toplum mühendisliği yerelden başlar. Pek yakında yerel seçim var...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...