BİR KADIN
BİR YAZAR
Kozmosa bir
kadın doğmak, koskoca bir yazar olmak festivalinde var oluş üzerine derslerden
çakılır…
Bir kadın
bir yazar, kitabın ilk sayfasına ‘bir kadın varmış, bin kadın yokmuş’ diye yazar.
Yazarlık, bir konar göçer kadın teknesidir.
Yazar olma sevdalıları kıyasıya boğuşur deli dalgalarla. Kadın yazar, yazar yazmaz
anlar çok gecikmiştir. Masal gibidir her şey ama bedenin albenisinde, gözlerin
kara rimelinde, alında pulunda nice aceleye gelmişlikler ve haksızlığa
uğramışlıklar saklıdır. Bir kadına, onca, bunca, binlerce, milyonlarca,
milyarlarca kadına tutulan ayna aynıdır. Bir kadın bin yazar bir araya gelse gerçek
değişmez, masal şöyle biter; ‘Bir kadın varmış, bir gün yokluk doğurmuş,
insanlık yok olmuş. Resmen Dünya yok olmuş’…
Yok oluş tezgahında
‘bir kadın bir yazar olmak’ çok şeydir aslında. Azap içinde azalıp, gemi azıya
alıp bir acayip düşmedir kurtlar sofrasına. Aslı asaleti kaybetmeden çoğalmadır.
İllaki kitabına uymayan bir göçmen kadın teknesi düşer dünyaya ve allı ışıklı
görüntülerin aksine aynı yüzde bir bir sıralanır farklı suretler. Bir kadın doğar,
bin yazar ölür, ‘olmak ya da olmamak’ festivalinde…
Bir
eğitimsiz kadın, hala parmak basar binlerce yıldır kanayan yaraya.
Bir
eğitimli kadın basar imzayı, koca ömrü damgalanır.
Bir
eğitimli kadın, basar narayı, başı gözü yaralanır.
Bir
akademisyen kadın, atar imzayı meslekten atılır.
Bir evsiz
kadın, atar kendini sokaklara evcimence ev arar barakasızlığına.
Bir evli
kadın, evinin kölesi olur ve binlerce yıl azad edilmez asla.
Bir işçi
kadın, erkekçe çalışır makinelerde ama eşitler maçını kaybeder hükmen.
Bir işsiz
kadın, hiç boş durmaz iş işler geleceğin gergefine.
Bir iş
kadını, iş-eş arası saliselik mutluluk yaşayamaz, çocuklarıyla mutlanır.
Bir kentli
kadın, kent diye uydu apartmanda odalara hapsolur, ne güzelmiş şu şehir der.
Bir köylü
kadın, batak tarlada doğurdukça dertlerin en hasına dayılanır.
Bir
ülkesini ardında koymuş kadın, ağıtlarda arar vatanını.
Bir ürkek
kadın, ilini dilini toprağını binlerce yıllık yazıtlarda bulur.
Bir ilkeli
kadın, bir ev kızıyken annesini görüp ev hanımlığından korkar.
Bir
temizlikçi kadın, tüm pislikleri siler süpürür, eşin pisliğine bir şey yapamaz.
Bir
sanatçı kadın, ölümsüzlüğü kanıtlayacakken evrene ölür ölür öldürülür.
Bir kanmış
kadın, kendini bir şey sanmış sapığın peşinde sadakatini kaybeder sıfırlanır.
Bir gamlı
kadın, milyonları kandıranlarca katli vacip versiyonlu, kırbaçlanır, sopalanır,
taşlanır.
Bir savaş
kurbanı kadın, hiçlenmiş kadınlığına selam durur.
Bir bedeni
meta kadın, göz görmeyince gönül katlanır hesabı vesikalı yâr olur.
Bir hasta
kadın, enkaz caddelerde ciğerindeki öksürüğe boğulur.
Bir yiğit
kadın, erkek bulvarında çalınan kadınlığına yanar.
Bir genç
kadın, kim bilebilir ki en doğruyu diye tek başına aranır.
Bir yaşlı
kadın, kavalsız köyde it kavat dolaşanlarca aşağılanır.
Bir dul
kadın, dudi dilleri tutulur zemin kaydıkça konuşamaz.
Bir korunmasız
kadın, kadın koruması arar kapı diyar bulamaz.
Bir
mülteci kadın, eş arar mülteciliğine müptela olur yalnızlığa dayanamaz.
Bir siyasi
kadın, zindan dışı hürriyete dalar müjganla birlikte ağlaşır kör pencerelerde.
Bir
sığınmacı kadın, talebine talip talipsizliğine sığıntı arar sağda solda.
Bir
direnişçi kadın, tek tabanca kadın bulvarında erkeklere direnir.
Bir
militan kadın, idealinden milim sapmaz yeraltından umudu tükürür yer üstüne.
Bir
çaresiz kadın, kısacık fitil ateşlendiğinde göğe savrulur tek parça.
Bir isyancı
kadın, işkence görür dayanır, işkence gözlerde büyür benzer evladına.
Bir asi
kadın, yargısız infaz edilir ve koftiden yargılamalara başını eğmez.
Bir kutlu
kadın, kutsal ölümlerden ölüm beğenmeye zorlanır, ölümsüzlüğü seçer.
Bir sahici
kadın, zevki safa yaşar denir ama insanlık dışı harmanda önündeki tarlayı kendi
sürer.
Bir kadın,
bir kadın olarak cinsiyet ayrımına, pozitif ayrımcılığa ölümüne karşı çıkar…
Bir kadın
doğmak bir yazar olmak, Bir kadın bir yazar olarak hayata devam etmek, doyasıya
açılmaktır açık denize. Kıyı boyu festivalden çıkarılacak dersler, kara kaplı kitabın
ilk sayfasına, ‘Bir kadın bir yazar’ tarafından özlemler bin kez yazılır; ‘bir
kadın doğursun veya doğurmasın anaçtır. Dünyanın tüm çocuklarına, doğanın tüm
canlılarına ayırt etmeden özünden, öz aktarandır’…
Ve bir
erkek doğmak ve bir yazar olmaktan dem vuran soğan erkeklerine gelince, bu
soğan cücükleri bir kadından doğduğunu unutur. Unuttukça kadınlar değil
erkekler yenilir. Er kişi heybetli yazar, punduna getirip ne yazar veya ne
yazmaz çoğu boşunadır. Çünkü bu siyah lale soğanlarının yazı kışı birdir, bir
teki tekerlemeyi anlamaz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.