TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

4 Ağustos 2024 Pazar

ÇİPİLÇOCUK

 ÇİPİLÇOCUK

Tam sütlü kahvelik, bir öykü içinde öykü güzellemesi ‘Sütlü Kahve’…
“…Geleneksel fuar karşı kıyıda, tabelasında ‘damardan saz’ yazan mahalde. Sazlı sözlü buluşmalar mahmuruyum. Eksik yaşananları tasvirlemekteyim. Tipolojik tasnifime, balından yenmez
talebeliğimi, uzun yıllar süren hasretimi, ölümsüz seviye adanışı, adımladığım parke taş zeminleri, pencere önü atışmaları ekledim…
Forum için toplanılan kantinin, film tabakalı kapı camlarının tuz buz olmasıyla toz oldu bir döneme ait anılarım. Kitap düşkünü Naşide, komşu penceredeki Civilçocuğu görse severdi mutlaka. Kuşak farkından yırtan çocuk da kitaba düşerdi. Düştü zaten. Çipilkopilin, yanağında altın değerinde bir öpücük. Yüzü kızardı, hemen düzayak pencere dibine oturdu, verilenleri okudu. Çizgi seriler sonrasında cep fotoromanlarına serpildi. Renkli hayal dünyası, güzel kızlar, yakışıklı delikanlılar, aşk ve entrika. Kıskançlık bezeli benzetmeler, ara bozan kötüler, tek karelik kütükler, tek kerelik dudaktan öpüşler. Islak ve sıcak.
Çipilvelet, frensiz bisikletli ve kaflik misketli mahalle hırbolarının alay geçmelerini tınmadan okudu. Benzer senaryolardı. Çizgi romanlara bin basan bambaşka dünyalardı. Ama kızlara uygundu sanki, genç kızlık atraksiyonlar boldu. Yüzler değişik, yüzsüzler aynıydı. Birinde iyi, diğerinde kötüydü. Öyküler iç içe ve karışık. Kimin kim olduğu belli. Kimin eli kimin cebinde bellisiz garip aşklar ve aşka güven odaklı foto kareleri. Ufak kaçamaklar ve nifak saplantılar. Konuşma balonları ‘Düş Kürü’…”
Tam da öykülerin gölgesinde bir düş kürü güzellemesi ‘Sütlü Kahve’…
“… Kitap düşkünü Suzan Suzi, sütlü kahvesini yudumlarken, düşkürü peşine Civilçocuk öyküsünü okudu. Başı sonu belirsizdi ama boş hayal ve çok yalan örgülü değildi. Derinliği yakalanamaz güzellikteydi. Gerçek hayat aldatısıydı. Yakalanan çirkeflikti. Çirkin dünya kurgusuna güzelleme yapan çizgiden kurtulmak istedi Çipilçocuk. Çizgi romanların uyduruk kahramanlarından ve cep
romanların kaypak karakterlerinden gına gelmişti, bıraktı hepsini. Aklından çıkardı. Düzayak pencereye seslendi, ‘Ferzin, okumayacağım artık bu zırvalıkları…’ ve okumadı bir daha...
Civilçocuk, hayat penceresinde hiç resmi olmayan, resimsiz sade yazı, sadece okumalık kitapla tanıştı. Bakmalık, sayfa atlamalık değildi. İlk kez resimsiz kitap okuyordu, okudukça bayıldı. Aynı kitabı iki kere okudu. İlk okumada kaçırdıklarını, sonrakinde yakaladı. Sıkıcı satırlar bile bilgi ve deneyimdi. Çipilçocuk böylece ufaklıktan kitapların içine düştü, bir daha çıkamadı. Kapısına dayanan düş kürü, pencere altı dünyasını ışıttıkça aklı ve gönlü hepten kitaplara aktı. Civilçocuk kitaplara düştü, kitap düşkünü oldu.
Hayatın kırık çizgiler, renkli fotoğraf kareleriyle sınırlı olmadığını öğrendi. Yepyeni ve düş ötesi yaşamdı önüne sürülen. Ödülü yanağına sıcak bir dokunuş, Ferzin’den imli simli masum bir öpücüktü. Çipilçocuk onlarca yıl geçti ilk aşkını unutmadı, unutamadı...”
Tamamen unutulmazları unutturmamak için öyküden öyküye köprülü geçiş güzellemesi ‘Sütlü Kahve’…
“…Yazer Ferzin’i kaybedince, birgün pencere dibine oturdu ve yazdı. Bir kere mevsim yazdı. Düşlerden düştü hayata çivilendi. Karakışı yazdı. Suzan Suzi dinlerken karardı dünya. İlk yaz başı
kar küründü. Suzan aşka gelip öğretmeni gözlerinden öptü. Gördü ki düş kürü ve diğer öyküler deniz gözlerde…”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...