TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

6 Temmuz 2021 Salı

HİÇBİR ŞEY...

 HİÇBİR ŞEY...


Her birey hayat yolculuğuna, hiç bir şey bilmeden başlar. Her biri doğuştan iyidir ama zamanla değişir. Yaş ilerledikçe gözlemleyerek bilgilenir ve eğitimle veya eğitim dışı alışkanlıklar edinir. Rol deneklere öykünerek yönünü çizer. Hiçbir şeye aldırmadan suça bulaşı veya suça dair izlenimleri de yaşam içinde gelişir...


İyi kötü ikilemiyle boğuşan insan doğasında suça yönelme eğilimi ve iç dürtüler elbette vardır. Mesele hayatın doğal akışı içinde insanın toplumla bütünleşmesi veya bütünleşememesi meselesidir. İşte bu aşamada iç dış dürtüler ya pik yapar ya da dip. Bir anlamda bireyi  hiçbir şey yüzünden kötülüğe iten, suça yönelten kendisi olduğu kadar moral değerlerini yitiren toplumdur...


En başta toplum, sonra sosyokültürel yapı, ekonomik sistemler, yönetsel model, yanlış eğitim, eğitimsizlik temelinde total biçimleniş hali kendi suç karakterlerini ve suç vasıflarını oluşturur...


Özellikle toplumsal yapı, idari yapısal bozukluklar ile gelenek ve göreneklerin yanlış algılanması sonucu özel ve öznel kıyımlar başköşeye kurulur. Toplumsal dayatmalar ve toplumsal basiretsizlik bireylerin birbirlerine zarar verme dürtülerini devamlı tetikler. Ve gözler hiçbir şey görmez. Ayrıca anlaşılmaz biçimde suç işlemek zorunlu ve haklı kılınır. İşte tam bu aşamada suç bireyselleşir...


Ve her suç hiçbir mazeret sunulmaksızın tabuları yıkamayan, tasalluta gereğince direnemeyen ve kaostan kaçamayan bireyin üzerine yıkılır. Zaten o yüzden gündem, yerelden genele akla zarar örneklerle doludur. Yakın uzak süreçte karşılaşılabilecek hiçbir şey düşünülmeden suça katılımla birey ve toplum sağlığı ne denli bozulursa, sınırsız kirlenme de artar. Bireyler kıyamet sur’unu bekleme ve üfleme arasına sıkışır. İşte o nedenle suç teşkil etsin veya etmesin bireysel çıkarlar daima toplumsal çıkarların önünde tutulur. Ve suça ve suçluya dair aforizmalara başka hiçbir şeye gerek kalmayacak biçimde 'Toplum suçu hazırlar, suçlu ise bir araçtır' savı eklenir...


Bireyi suça zorlayan toplumda alt ve üst katmanlar arasındaki maddi uçurum ve manevi farkın derinleşmesidir. Bu kara derinlik bireylerin sorgulama mekanizmasını da bozar. Birey asla sorgulamaz ve hiçbir zaman sorgulanmak da istemez. Böylesi suni hareketlenme, bireyi hiçbir şey bilmez, hiçbir şeye aldırmaz ve hiçbir şekilde akıllanmaz hale indirger. Dip yapan birey toplumsal statü elde etmek için hiçbir şey gözetmeden, şiddete başvurma eylemliliğini günceller. Bu gündelik yıkım bireyin geleceğini belirler. Çünkü üst düzey suç potansiyeline erişilse de şiddetten asla vazgeçilmez...


Öyle ki, özel ve genel suç olduğu kabul gören temel suçlar her neyse, maddi manevi yıkım hatta hiçbir şey temel değer düşünülmeden toplumda yer edinme, boşluk bulma, boşluk bir bir işlenir. Birey sıralı tüm suçları hiç çekinmeden işler...


İşin aslı her toplumsal yapı kendi muhalefetini kendisi yaratır. Hemde herkesi açıkça tehdit edecek biçimde. Sonra suçlar sıralanır: bireye, topluma, millete ve devlete karşı suçlar, suçlar, suçlar... Neredeyse bir toplumda olması vaya  olmaması gereken her türlü eylemler birbirine karışır. Tümünde toplumu, milleti ve devleti yönetme erkini elinde bulunduranlar işlerine gelmeyeni suç kapsamına alır. Katı statükoyu oluşturur ve hiçbir şey uğruna, her şeyi suç haline dönüştürür. Sonra da bir güzel cezayı keser...


Suça ve suçlara ilişkin diğer bir etken ise din olgusudur. Çünkü din binlerce yıldır toplumu tek bir kişi, tek bir zümre, tek bir toplum ardında sürükleyen en kuvvetli düşünce ve inanç biçimidir. Öyle ki dinler, diğer toplumları kendi saflarına çekmek, kendi düşüncelerini karşı tarafa kabul ettirmek adına şiddet uygulamaktan asla kaçınmazlar. Hatta tarih boyu büyük çapta çıkan savaşların ana nedeni de dindir. Sırf bu yüzden bile bireyler ve farklı dine mensup toplumlar işlerine geldiği oranda din bazlı tüm suç eylemlerini haklı görürler. Son yıllara damgasını vuran, toplumların sürekliliğini ve varlığını tehlikeye sokan ne yazık ki bu dinci suç teşkilatlanmasıdır. Ağır suça bakış ve temel eğilim bu olunca, çokuluslu toplum mühendisleri birey, toplum, din ve enerji sarmalında varı yok, yoğu var etmek için bahanesi bol binlerce çatışma, kavga ve savaş planlarlar. Deyim yerindeyse dünyayı ayakta tutan hiçbir şeye aldırmadan bebekten katil, katillerden melek yaratırlar. İşte bu suç keşmekeşinde bir toplumun rahatı diğerininkini kaçırır, dozu artırılan rahatsızlık toplumların köleleşmesini ve suça yönelmesini hazırlar...


Her bir birey için suç ve suçlar en baştan bellidir. Ne yazık ki hiç bir şey bilmeden hayat yolculuğunu sürdürenler büyük ve ağır suçlara en kolay ortak edilir. Asıl mesele budur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...