TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

5 Temmuz 2021 Pazartesi

ÇOK OLANIN DEĞERİ AZDIR...

 ÇOK OLANIN DEĞERİ AZDIR...


İlkel toplumlardan klanlara, klanlardan medeniyete her gelişim evresi, sosyal düzen arayışıdır. Ama bin yıllardır her toplumsal düzenek, mevcut düzeni bozan sıradan ve sıra dışı organize davranışlarla, çok olan şeyin değeri azdır çerçevesinde yok edilmiştir...


Diğer yandan sosyal düzen arayışıyla beraber suç olgusu da toplumsal yaşamda kendiliğinden üreyen ve türeyen bir gerçekliktir. Bu yüzden sosyal düzenin zedelenmemesi için çok suç barındıran ve kanıksatan, toplumsal aşamaya geçişin önü kesilmelidir. Çünkü çok olan şeyin değeri nasıl az olursa, çok suçun cezası da az olur. Yani yapanın yanına kar kalır...


Haliyle hangi nedenle olursa olsun suç haddinden fazla yaygınlaşır ve bir şekilde suçun karşılığı da hafifletilmeye çalışılır. Bu keskin süreçte suça meyillenme de artar. Eğitimli kişiler bilinç dahilinde veya toplumsal yaşam gereği suça ve suçlanmaya karşı direnir. Eğitimsiz kişiler de kendiliğinden veya taraflı, sürekli yanlış hareketlenmelere kapılırlar. Her türlü duygu aktarımı ve duygu geçişleriyle bilinç dışı suça itilirler.


Özellikle büyük kentlerde sosyal yapılardaki potansiyel suç denetimi zordur. Öyle ki, nerede çokluk orada yokluk hesabıyla suça iştirak ve suça yatkınlık azgınlaşır. Ve ortalıkta serseri mayın gibi dolaşan sahipsiz değerler, suça eğilimli kişilikler olarak değersizleşirler. Sonra birden birleşirler, büyürler, yetişirler, yetiştirirler ve çürük toplumun nüvesini oluştururlar...


Bunların topu türlü nedenlerle homojen yapısı bozulan toplumlarda, tüm suçları işleyecek en cazip adaylar konumuna gelirler...


Muhakeme yeteneği zayıf ve gelişmemiş bir zümre, hele de kendini ait görmediği topluma onarılmaz zarar verir. Yaptığının ettiğinin muhasebesini yapmaz ve istatistiğine bakmaz. Daima kendini haklı sayar ve doğabilecek menfi sonuçlarda sorumluluk da üstlenmez. Bunlara her fırsatta kayıt içi veya kayıt dışı yaşam sürdüğü toplumda, sorumluluk taşıması gerekliliği ve esasları anımsatılmalıdır.


Çünkü böyle olmayınca veya olmadığı hissedildiği an suça yöneliş zaafı ağır basar. Tahminlerin çok ötesinde suça açık, suça yatkın ve suça bağımlı profiller oluşur.  Organize atakların önü alınamaz, facia bir sona doğru sürüklenilir.


Üstelik eksik değerlendirmelerle, yanlı ve mantık dışı verilerle toplum güncellenir. Körleme duygular ve kısır diyaloglarla katmanlar kemikleştirilir. Bu vurdumduymaz katılık, büyük ve yakıcı suçların oluşmasına zemin hazırlar. Suç kavramına aldırmayan, her şeye seyirci kalan toplumun oynadığı rol sayesinde suç ve suçluluk kırıntıları paçaya bulaşır. Fatura herkesin hanesine tek tek yazılır...


Sonuç itibariyle sosyal yaşamın gerilemesi, sosyal düzenin gericileştirilmesi, bireysel psikolojlerin yanısıra toplumsal psikolojinin bozulmasını da sağlar. Bu da suça, büyük suçlara temel oluşturur...


Suçun o sebep, bu sebep çoğalmaya yüz tuttuğu bir toplumda, etik ve moral değerler de çöker. Bu çöküş toplumu oluşturan her  bireyi çok yakından ve olumsuz etkiler. Hatta etki tepki bağlamında sosyal düzenin varlığına zarar verecek unsurlarla irtibat, işlenen veya işlenebilecek suçlar çoğalır. Suç çoğaldıkça herşey değersizleşir...


Ve değme girişimlerle bin yılın deneyimi sosyal devlet olma vasfı ve mevcut sosyal düzen anlayışı terk edilir. Bunların yerine hazırlanan ise açıkça suç teşkil edecek biçimde az ama değeri çok olanın yok sayılmasıdır.


Az çok bir zaman sonra bu tip organizasyonlar da tarih sayfasından mutlaka silinir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...