TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

7 Temmuz 2021 Çarşamba

KALEM SİTEMKÂR, KALEMKAR SİTEMKÂR…

 

KALEM SİTEMKÂR, KALEMKAR SİTEMKÂR…


Güneş sisteminde kör karanlığı delen, mavi küreyi ışıtan güneş ışığı, merkeze çekilince, aya bakan hayaller çalındıkça, merkezkaç kuvvet boşanıp, sayaç ibreleri tersine döndürüldükçe sitemler başlar. Sirenler çalar. Sitemkârlar ve sistemkârlar koşullu koşulsuz kapışırlar. Kalemkârların karınca kararınca dokundurmalarına karşın kar, ar damarı çatlamışçasına, göz göre göre salt bir avuç sistemkâr arasında dağıtılır. Hal böyle olunca eninde sonunda ahir zaman hayatı duvara toslar…

 

Bu bodoslama gidişle birlikte özellikle adalet zaafı, ahalide haleti ruhiyeyi değiştirir. Haliyle sistemkâr rejim buyruğuyla, sitemkârlara her nevi baskılar kurulur, havadan ağır cezalar kesilir. Buzdan kalpler kırılır, buzdan kılıçlar da erir. Yürekler buzlanır, her yeni güne özel günceler kayıtlanır. Her kazan kaldırma mevsimi yakınlaştığında kızılcık şerbeti ve kısırdöngü hayaleti ve de zeytinyağı muhabbeti sarar kulisleri. Ve illaki hararet basar stenpostları. Gidişat artık sineye çekilemeyecek hale bürününce kalemkârlar; sitemkâr bir tavırla duvarlara ve tavanlara kabartma resimlerle, tülbent veya ince kumaş üzerine fırçalarla, boş ekranlara, beyaz kağıtlara, elektronik word sayfasına yazmacı mantığıyla mevcudu döşenir. Kutlu arenada sergilenen, enlemi boylamı derin, sonu uçurum olan eşsiz itibar kaybı ve eşsiz itibar kazanma yarışını gözlemler…

 

Seri biçimde dolmalık, donmalık, dondurmalık mızraklı ilmihal, korkunç kazalara saplantılı arabalar, çelik çember ilmekli tekerlekler ve besili dor arap atları. Gladyatörler ve köleler diyarında Roma hukukuna giriş metaforu, antik gelenekçi koro. Korlanan anafor, foruna forsuna bakmadan herkesi yutar. Formaliteden forsalar metamorfoz çağında, Ortaçağ azmanlarıyla imaj tazeleme azgınlığı, yalan dünyaya ve elalemine sitemi sistemleştirir. Sistemkârlık rejimine sitem dört bir yanda pik yapar. Sitemkârlık ve kalemkârlık, istim üstünde isyankarlığa evrilir…

 

Göndere isyan bayrağı çekilince, dünyanın merkezine oturan yerli ve milli boğalar hemen savaş baltasını çıkarır, asla barış çubuğu üflemezler. Kayıp gezegeni baltalı ilah feryadı kaplar. Ormanların efendisine kızıl maske mührü düşer. Elden gelen öğün olmaz babında varlıkla övünenler ise eden, beden damgalanır. Notırdam zangocu kaçarcasına plakasız tırlara yükler kaçak ganimeti. Çünkü gökkuşağı kaç renk, Millet neden aç, milyar dolumlar nerede menşeili benzer soruların hiçbirini, sistemkâr rejiminin istisnasız götürücüleri yanıtlayamaz…

 

Kalemkârların aklında kâr zarar cetveli, sitemkârlarların dilinde açlık sınırı, düşkünlük harcı. Katlanılası zor, kırık kara çizgi romanlarda bile absürt kaçacak, cep foto romanlarına bile çok fazla gelecek kötü sonlu, sonsuz bir aşk bu sistemkâr âşıklığı. Sona gelinir, dona kalınır bir gün ve aşkın, taşkın tütsüsü de söner. Yatık kürsü dikilir, son sarı yapraklar titrer, sitemkârların gazap türküsü derinden ama tutkulu duyulur. Duyurulur damat sesinden yanık nara, aynı nakarat; tahtları kaldırın aradan, arasan da bulaman…

 

Bir şekilde sistemkâr bulamacına bulaşanlar, bilmece bulmaca karanlığında Allah’ından bulasılar, belalarını bulur. Güneş tutulur, kısıtlı ışık ortaçağ teolojisi, mecazi yazıtlar ve kelalaka yanıtlar ile hasat kaldıranlar mozolelik tipler almanağına eklenir. Ekmediği ekini biçenler furyasında fullenen, bire bin ekleyip şatafata göçen havarilerin de havası söner. Yalan dolan imaj kuşatması çöker, aşkla ekmek kavgası kalır elde. Önce ekmekler bozulur babında kıssadan hisse, sitemkarların sitemi ebemkuşağı, ebesinin körü, ebesinin…

 

Sitemkârın hissesine düşen karın tokluğuna karma takımında, karun yokluğuna aldanmalar ve ilahi hisler. Ahir zamanda arşa yükseliş gecesinde, daralma ve dayanılamayacak denli beter yoksulluk. Kalemkârlarda yorgun demokratlık. Güneş sistemine kazık çakmış dünyada, yaralı heykeller sergisi. Memleketimden İnsan Manzaraları. Ve illaki nahoş sistem karşıtlığı. Sistemkârlara, sitemkâr şarkısı, mevsimli mevsimsiz düşern; İnce İnce Bir Kar Yağar fakirlerin başına…

 

Baş yakacak denli baştan sona ruhban bankacılığı, kâr payı güldürüsü. Arada faiz helal götürüsü. Olmayacak duaya âmin manastırından şirin ortak arama girişimi. Zaten paranın dili tek, dini yok, her yol mubah yokluktan yükselene ise yer demir gök bakır. Arşıâlâ. Elbette karışanı görüşeni olmayınca, baştan çıkaranı da çok olunca ters yola sapar sistemkarlar. Arttıkça artar, Ortaçağ batağı takdiriyle otlağa oturma, etrafı korkutarak otarma, ortalama filozof aklı uyarınca kotarma, otağına batağına hükmetme. Anot-katot şanssızlığı bir yana pozitif-negatif terbiye kantonunda terbiyeden muaf el yakacak denli para pul hikâyesi. Sitemkârlara forever akla karalar bağlatmalar, sistemkârlara renkli rüyalar yaşatan fonlar düşer.

 

Güneşler ve gezegenlerin fiziksel dayanışması, enerji, sinerji, alerji derken yumruk yıldız çarpmasıyla gelişir sitemkârlık. Hem sözel hem sayısal cezalandırmaya uğramışların terminalinde lanet ve tehdit katarından kaçılıp, emanete hıyanet tünelinden sıyrılıp, sığınılan ılıman liman ise sistemkâr rejim karşıtlığıdır. Kolay baş eğmeyeceklerin eğilimiyle sistemli eylemciliktir. Kalemkarlar ve sitemkârlar güneş sistemi gibi işleyince, kurulu sistem tüm kurgu oyunlara rağmen aklanamaz. Sistemkâr rejimi oligarkları sitemkârları karalar, kalemkârları yakalar, yangına körükle gider, ısıtır ıslatır ısıtır yine olmaz. Sistemkârlar temcit pilavının ateşini besler, besleme yalakalar resmen ihtiras tramvayına biner yine aşı tutmaz.

 

Güneş sisteminde, kör karanlığı delen mavi kürenin kalemkârları ve sitemkârları, her koşulda sistemkârları bir güzel gömer. Kalem sitemkâr, kalemkar sitemkâr. Şimdi tam mevsimi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...