TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

11 Temmuz 2021 Pazar

YUGOSLAVYA; DAĞILAN DÜNYA...

 YUGOSLAVYA; DAĞILAN DÜNYA...


Yugoslavya'da Tito'nun tüm reformlarına ve ekonomik hamlelerine rağmen mali sorunlar giderilemedi. Çünkü cumhuriyetlerin bazıları daha zengin, diğerleri yoksuldu. Zenginliklere güven ile daha fazla liberalizasyon istemleri gelişti. Bu arzulanma diğerlerini de ateşledi. Özellikle Hırvat ve Sırp milliyetçiliği Tito'nun komünist rejimi içinde de eritilemedi. Hatta ekonomik problemler ve kışkırtıcı etkenler yüzünden daha da canlandı. Bir anlamda Özyönetim uygulaması işçilere, işletmelere katılımcılık ve özerklik sağlarken yeni politik ve diplomatik argumanlar geliştirilemeyince faşizan milliyetçilik hortladı...


3. Dünyada bloksuzlar, bağlantısızlar, bağımsızlar kampının kurucularından olan, süper devletler arasında ustalıkla manevralar geliştiren Tito, Yugoslavya birliğini korumak için ömürboyu çabaladı. Bazen gerekirse orduyu kullanacağını bile işaret etti; “Barış içinde yaşayacak güce sahip olduğumuza inanıyorum. Fakat bu mümkün olmazsa ordu hazırdır.” (Balkanlar ve Göç, The Balkans And Mass Immıgratıon)


Yaklaşık 35 yıllık Tito iktidarında muhtelif anayasal girişimler ve idari yenilemeler ile ‘Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’ yapısı korundu. Ancak Sırp eksenli slavlık ve bu düşünsel yapıyı destekleyen Sovyet politikalarına, Tito yönetimi temkinli ve tedbirli yaklaşmadı. Bu slavlaştırma planına, Hırvatların güçlü siyasal beklentileri de eklenince sosyo-politik, sosyo-ekonomik sıkıntılar pik yaptı. Diğer yandan daha Tito iktidardayken sarsılan Yugoslavya birliğinin, Tito sonrasında hepten dağılmasıyla büyük risklerin doğacağı ve parçalanmanın kanlı olacağı da belliydi. Çünkü Avrupa'nın denge unsuru bir modeldi Tito Yugoslavyası…


Yugoslavya’nın dağılma süreci ve Yugoslavya’yı parçalayan asıl nedenler; SSCB’nin yıkılması, Doğu Bloku’nun dağılmasının yanısıra, Yugoslavya’yı oluşturan cumhuriyetler arasındaki ekonomik büyüklük farkları ve gelir dağılımı eşitsizliği, ekonomiye dayandırılan katı milliyetçilik akımlarının gelişmesi ve Tito’nun ölümüdür.  Yani doğal kurucu dengenin bozulması en temel faktördür.


Çünkü Yugoslavya’daki milliyetçilik tek tip milliyetçilik değildir. Yüzyıllarca bu coğrafya farklı din, dil ve etnik kökenden gelenlerin yurdu olmuştur. Özellikle 19. yüzyılda iyice belirginleşen milliyetçilik akımları, Balkanlarda sık sık ayaklanma sebebidir.  Yani Yugoslavya’da milliyetçiliğin yükselmesi bölgenin tarihi geçmişi ile de alakalıdır.


Diğer yandan soğuk savaş sonrasında siyasi ve ekonomik krizlerle yüzleşen Yugoslavya, yenidünya sistemine entegre olmaya çalışırken, demokratikleşme ve serbest piyasa ekonomisini hayata geçirmekte de gecikmiştir. Özellikle Yugoslavya’nın dağılmasından sonra bölgede AB ve ABD aktif rol üstlenmiştir. Ve SSCB’nin dağılmasıyla Balkanlar hemen on yıl içinde ardı ardına savaşlara ve uluslararası güç ve göç müdahalelerine sahne olmuştur.


Elbette yansımaları bugün hala hissedilen savaşlara ve çaresizliğe sebep “Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonraki dönemde iki önemli dinamik değişimdir. Bu değişiklik hem Rusya, hem Yugoslavya hem de Balkan devletleri açısından belirleyici olmuştur. İlki, SSCB’nin halefi Rusya’nın ekonomik ve siyasi açıdan dönüşüm süreci yaşaması ve siyaseten geri çekilmesi, ikincisi ise Balkanlarda patlak veren Bosna Savaş’ı ile gelen NATO’nun Kosova müdahalesidir… (Alexei Arbatov, Russian's Foreign Policiy Alternatives, International Security)


1980’de Tito’nun ölümünden sonraki on yıl Yugoslavya için çalkantılı dönemlerdir. “1990’lı yılların başında sinyaller veren Yugoslavya krizine dair SSCB yönetimi, gelişmeler karşısında taraflı davranış sergilemiş ve Yugoslavya’nın bütünlüğünü koruması yönünde açıklamalarda bulunmuştur. Krizin tırmandığı 1991 ortasında, Dışişleri Bakanlığı da aynı doğrultuda açıklamalar yapmıştır. SSCB sonrası dönemde ise bağımsızlığını kazanmış yeni ardıl devletler, Yugoslavya’nın dağılmasına karşı önceki dönemde izlenmiş politikalara bağlı kalmışlardır. (Alexander A. , Domrin, Ten Years Later: Society, ‘Civil Society’ and the Russian State, Russian Review, 2003)


Bu bağlı ortamda Yugoslavya'nın parçalanması ile boşlukta kalan tüm cumhuriyetler beklenilenin çok ötesinde ve çevre ülkeleri de birebir etkileyen vahşeti yaşadı. Yaşattı. Orta Avrupa'da kan gövdeyi götürdü. Yansımaları ise yaşanan acılar. Unutulmaz kıyımlar. Soykırım girişimleri. Kimi gözlerini kapadı, kimi gözlerini yumdu, kiminin de elinden hiçbir şey gelmedi. Avrupa’nın tam ortasında sönmeyecek bir ateş yandı. Utanıldı…


Moskova 1992’den itibaren uygulamaya koyduğu Atlantist dış politika vizyonu nedeniyle Bosna Savaşı sırasında beklentilerden oldukça farklı bir dış politika izledi. Batı ile işbirliği ve entegre olma tercihi nedeniyle pasiflikle bile suçlandı. Yugoslavya’dan bağımsızlığını ilan eden Bosna Hersek 1992-1995 yılları arasında çok büyük ve acı kayıplara neden olan bir savaş yaşadı. (Srebrenitsa Katliamı: 2. Dünya Savaşı Sonrası Avrupa'daki En Büyük İnsanlık Trajedisi, 2019, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya)


Yugoslavya’nın dağılmasıyla birlikte Balkanlar on yıl süren ve hala yansımaları dünyayı etkileyen savaşlar dönemi yaşamıştır. Balkanları arka bahçesi görenler belki de Ortadoğu’dan sonra kaynamaya hazır bu coğrafyayı açıkça kaderine terk etmiştir. Yugoslavya çatısında ve sosyalist birikimle durulan Balkanlar, sistemin çökmesiyle yine en karmaşık ve savaşçı dönemlerini yaşamış, kanla ülkeleşmişlerdir. Balkanlar en son Kosova ile şimdilik oluşumunu tamamlamış gözükmektedir. Yakın tarih yazılırken balkanlardan yansımaları kim nereye bağlayacak zaman gösterecek…


Tarihsel bağlar ve Balkanlardaki Türk ve Müslüman nüfusun varlığı açısından Yugoslavya’nın dağılmasının yansımaları Türkiye’yi derinden etkilemiştir. Her ciddi sorun ve kıyıma dönüşen savaşlarda Türkiye, ihtiyatlı politika izlemiş ve gerekli girişimlerde bulunarak meseleyi daima sahiplenmiştir. Asla tarihsel geçmişine dayalı iddialar da bulunmamış, menfaat gözetmemiştir. İnsancıl girişimlere öncü olmuş, kimden gelirse gelsin emperyal tavra karşı çıkmıştır. Özellikle uluslararası güçlerle ve öncelikle Birleşmiş Milletler ile birlikte hareket etmiş, tarihten gelen birikimle Balkanları himaye etme ve ihya etme özelliğini korumuştur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...