MAZERET SOSLU HAYAT...
Hayat, her zorlanılan meseleye mazeret bulmak, bahane aramakla sıradanlaştırıldıkça kuryelik tiryakiliği ağır basar. Ve niçin nasıl düşünülmeden tek amaç hasıl olur, içten pazarlıklı zihniyetle mahiyete girmek. Ve de kuryelikle pekişen mazeret soslu hayat pişkince kalabalıklardan içeri salınır.
Bu merkezde belirleyici maharet Truvavari girdapta gerçeklerle yüzleşmekten kaçınmaktır. Vicdanı en acıtan ise en ağır hasarı bırakan tokadı maziye gömmektir. Maziyi temizlemek, gelecekteki kirlenmeyi silmek yerine hıyanete asortik mazeretler üretmektir. Asparagas bahanelerle hayatın simetrisini bozmaktır. Paspas olunası derecede yerden göğe haksızken, haklı çıkma çabasıdır. Salt günü kurtarmak maksatlı, alacakaranlığı köpürten, Doğan ışığı karartan, yazgıyı körelten, körpe fidanları gücendiren mertebeye evrilmektir. Yani makbul sayılan tamamen yolunu yitirmişliktir...
Bütün banal mızmızlanmalar aslında içten içe acayip bir kirlenmenin eseridir. Öylesine bir kirlenmedir ki bu sırf mazeret üretme düşkünlüğüyle temizlenemeyecek seviyededir. Aklanmaya çalışılan resmen seviyesizlik ve pervasızlıktır. Yıllar yılı yenilen içilen kaba edilen ayıptır. Çetrefilli oyunlarla kör kuyunun dibine çöreklenmedir. Çelbeşik akıl hovardalığıdır...
Zaten mazeret soslu hayatın yaralayıcı ve yıkıcı yönü keskinleşince haraç mezat tezgahı da karışır. Bu yüzden edebi ve edibi zorlayan her taşı ayrı tekmelemek gerekir. Yani her kara taşa ayrı muamele çekmek. Bu arada planlananlar dışında gelişen plastik hayat, akla evrensel korkuyu da yapıştırır. Yine de çirkin süprüntüleri cesaretle süpürmek azmi, zaman ve mekan ayıracında en maraza korkağı bile aslana çevirir. Çünkü bazı mevzuların maruzatı, mazereti, bahanesi olmaz. Ayrıca etiksel heyelanı ve aşkın hezeyanı tetikleyen mazeret soslu hayat doğru dürüst idare edilemediğinden ruhsuzca kayboluş veya fütursuzca kaybediş durumu bizzat gerçekleşir. Bu durumdan vazife çıkaranlara söylenecek son söz, çapsız kazanımlar mutlaka çaplı kaybedişleri de günceller sözüdür. O yüzden mazeret tüccarlığına gerek yoktur...
Meziyetmiş gibi hantal tutkuların esiri olmak kesinlikle mazeret kabul etmez. Çünkü mükkem manzarayı bozan, Denizi karartan her kim ise lisanı harbi ile harp başlatan da odur. Kepazelik ve pespayelik pimini çeken de. Bu yüzden hiç çekinmeden meselenin özüne hercai sebepler sıralayanlar, tecimsel vesikalara bananeci tavır sergileyenler suçtan ve suçlu olmaktan yakasını kurtaramaz.
Kısa yoldan anlatılacak olursa kısasa kısas kutusu devamlı akıl karıştırsa da kara çalılıklar çalımla hışırdayınca sinsi pikin ördeği bile titrer. Bu titreklik kahırlı ve sığıntı bir hayata yakınlaşmadır. İşte bu atmosferde edeplice edipten uzak durmak, hayat mezatında meze olmamak için ilk şarttır. İkinci şart mazeret soslu hayata kanmamaktır. Üçüncü şart ise çekirge bir sıçrar iki sıçrar üç... hikayesidir.
Dört, dört koldan mazeret soslu hayat savunucularını, bahanelere başvurmadan dört dörtlük sorgulamaktır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.