KARA KAPLI, CANA SAPLI...
Kara kaplı, yaşam boyu kimini bilgiyle sınar, kimine hak ettiği sonu sunar ve asla hiç gecikmeden her şeyi hal yoluna koyar. Yani en baba muamma bile gün olur devran döner kesinlikle çözülür. Kimbilir anlam ve mana belki de kimsesizlerin kimine dek uzar. Uzun uzadıya süren karanlığa hizmet meselesinde de kindar kimlik veya dindar kimliksizlik üzerinde uzlaşılır...
Malum kara kaplıdan sapanlar, sahte mutluluklara kapılanlar, banal ortamı cennet sananlar, işlerine öyle geldiğinden her şeyi çok kolay unutur. Böylece oraya buraya sürüklenmeler, ürkütücü şartlarda sürünmeler bile ülküden sayılabilir. Hatta saygın kişilik kaybı bazen sağlık olsun babında geçiştirilebilir. Kim bilir sırf sağ kalmaya dönük, sönük hamleler doğrudan seçimsiz numaracılıktan beslenebilir. Ancak her şart ve koşulda sarf edilen bu kırk numara kırk ayak numaracılık asla uzun süre tutmaz. Her sabık tutku katiyyen yeni bir kimlik kazandırmaz. Mevcut eskir ve sadece oy uğruna, boy ve soy kaybını pekiştiren oyunlar oynandığı açıkça ortaya çıkar. Koltuktaki dosyada başka çıkar yol kalmadığından, kimsesizler diyarına yolculuk da başlar...
Yaşam yolculuğu kimbilir belki de kapalı gişe bir oyunda basit figüranlıktan ibarettir. Yani yalandan ibadet ehli görünmek, kibri ve ihaneti asla saklayamaz. Kim kime yaşamın kıyısında kalanlar, sürücü mahallinde gaflet uykusuna yatanlar bile bir gün mutlaka uyanır. Ve resmen kimlik bunalımına iten örgü ilmek ilmek çözülür. Kim yüzünden ve değer miydi? sorgulamasıyla hiçlik tamamen tanınır. Bir hiç uğruna yüce değerlerin nasıl çiğnendiği bir güzel tescillenir. Ve böylece yaşam testlerinden alnıaçık çıkmak iyice zorlaşır. Yani eksen kayması yaşayanların kara kaplıdan minnet ve himmet beklemesi büyük hayalcilik olur.
Akla hayale sığmayan şekilde kimliksizliği kimlik edinmeler, kimbilir hangi mendeburu sahiplenmeler ve zincirleme sorumsuzluğun mükafatı kara kaplıda bariz biçimde yer alır. Yaşam boyu, boynunda kim olduğunu unutan yaftasıyla dolaşmak, kimbilir kim okur, kim yazar belli olmaz endişesiyle donanmak belki de en büyük cezadır. Keza kim son uyarı işaretini aldığı halde bilebile işi şirretliğe döküyorsa, bu döküntülerin gözünün yaşına hiç kimse bakmaz. Onlarla doğaüstü ilgi ve alaka kesinlikle kesilir ve beklenen acayip gümbürtü kopar. Tabiyatıyla tüm kendini bilmezler, kim olduğuna bakılmaksızın mutlaka hak ettiğini bulur.
Hele de onca nasihata rağmen kim olduğunu umursamayanların, sahte benlik taslayanların, kimlik alışverişinde çamura yatanların çok daha fazla canı yanar. Bu kimliksiz iman veya kimlikli imansızlık arenasında gerçek mutluluk ise kim kimdir ve kim kime nedir vurdum duymazlığına, verdiği zarar ziyana aldırmadan kime ne hoyratlığına vakti zamanı gelince haddini bildirmektir. Kimbilir ilahi sürgünün sürgüsü ve ezrailin süngüsünden az evvel olsa bile. Dahası artık kimin kim olduğunun pek önemi kalmadığından, hangi kim bu seyrü sefere razıdır orası da belli olur. Zaten kim olduğunu çoktan unutmuşlar, kara kaplıdan tek kelime anlamazlar, Doğanın dirençli ve tertemiz yüzündeki parlaklığa asla dayanamazlar. Dayanılmaz son sonlanır ve kim kime ihanet etmiş veya kim hala kutsal emanete hıyanet içinde bir bir ortaya serilir.
Kara kaplı, cana ve kana saplı tek bir gerçeği sergiler, doğanın dokunduğu her şey asla kim olduğunu unutmaz. Karakter bozumunda kara kaplı da olmayan unutkanlığa sığınılır. Ancak kim kimin tezgahına gelir ve kim kimin girdabına takılır girizgahından hemen sonra en doğru olan işaret edilir. Ez cümle yılanın kuyruğu kesilmez başı ezilir.
Elbette nihayetinde eden bulur ve kimbilir kendi zaafları yüzünden Denize düşen bu sayede sarılacak yılan dahi bulamaz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.