TAŞLARIN EFENDİLERİ
"Şamdanları donanınca eski zaman sevdalarının,
Başlar ay doğarken saltanat-ı sultan-ı yegahın..."
Taşların sırrına erenler, dip dalgalı her bozuk ekonominin altın başta olmak üzere, tüm döviz türlerine pik yaptırdığını çok iyi bildiklerinden kötü taklit saltanata asla prim vermezler. Sırra erişemeyenler ise biteviye yere göğe sığdıramadığına tapınırlar. İktidar ağzıyla hep maraza çıkarma hali, tam mehteran vaziyeti, her çıkmazda tezgah spekülasyon masalları...
Değerli taşların sırrına erenler için altın, yarınların sigortası, yastık altısı, hayat garantisi, taşların efendisidir. Kıymetli taşlar ve mücevher dünyasının en vazgeçilmezidir. Acı deneyimlere karşın sonsuz gerçeğin sırrına bir türlü ulaşamayanlar için ise mücevher taşları küçük dünyaların sultanıdır...
Sultanların sultanı mucizevi taş 'inci'dir. Bir kere inci canlı üretimdir. Dört beş bin yıllık kültür denizinin asalet mirasıdır. Yapayı da yapıldığından en boludur belki ama yinede mücevher dünyasının en değerli taşıdır. Doğalı pek nadirdir çünkü çevre kirliliği, aşırı av ve zehri bol sanayileşme doğal inci neslini tüketmek üzeredir. Nesli gittikçe tükenen sultanlardan biri de 'tanzanit'tir. Tanzanit Kilimanjaro'nun eteklerinde uyur. Bu zoisit mineral çeşidinin rezervlerinin on yıllar içinde tükeneceğine dair izlenim yaygındır. Sultanlardan bir diğeri 'Yakut' ise tam üç bin yaşındadır. Taşların efendisi altının burma bileziği gibi, mücevherin sultanı incinin Burma'lısı en canlı ve parlak olanıdır. Burmalı yakut morumsudur. Deyim odur ki; güvercin kanı gibi parlak kırmızıdır...
Mücevher aleminin en alımlı sultanı 'yeşim'dir. Yeşim imperyaldir, saf yeşile çalar. Yeşil gözlerin en uyumlu partneridir. Maya ve Maori kültürlerinin kutsalıdır. Sıradışı, sağlam, dayanıklı ve en değerlidir. Derler ki; Altın çok değerlidir, Yeşime ise değer biçilmez...
Sultanların Ural dağlarındaki temsilcisi 'aleksandrit'tir. Bukalemun özelliğine sahip sıklıkla renk değiştiren bu inci türü, gün ışığında tavuskuşu mavisi, bol ışıkta mora yakın renkte yansır. Yalnız sultanilerden 'Paraiba' ise Brazilyalıdır. Dünyaya canlı, doğurgan ve dolgun mavi yeşil bakar. Rocky sıra dağlarında ise 'amolit' saklanır. On milyonlarca yıllık deniz yumuşakçalarından da parlaktır. Yanardönerdir,
Gökkuşağının tüm renklerini alabilir ve yansıtabilir. Himayalar'da ise 'Kashmir Safiri' yatar. Bu safiyanenin de rezervi tükenmek üzeredir, daha şimdiden koleksiyonluk ve müzelik değerdir.Sultanların en akla zararı ham mineral olan 'Zümrüt'tür. Zümrüt Vah Vah Dağları'nın kırmızı çiçeğidir. Kızıl Berildir.
Sanbenito Nehri'nin safiri ise resmi taş ilan edilendir. Mavidir ama gökkuşağı renklerini ateş rengi yansıtır...
Sultanlık sultasının endeğerli taşları, en mükemmel mücevherleri bunlardır. Elbette daha niceleri vardır. Ancak illere, ellere, dillere, bellere en yakışan, değerli taşların efendisi altın ile mücevherlerin sultanlarıdır.
Değerli taşlar ve mücevherler dünyasını dip dalgası vurduğunda, pik yapan döviz kristalize bir kesit sunar, allanıp pullanma dünyasına. Böylece ortada ne yapay efendiler, ne suni sultanlar kalır. Sadece sultani yegah makamında eski bir şarkıdır akıllarda kalan...
"...Tende nemli yumuşaklığı denizden gelen ahın,
Gizemli kanatları ruhta ölüm karanlığının.
Başlar ay doğarken saltanat-ı sultan-ı yegahın,
Sultan-ı yegahın."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.