BİTİ VERMEK...
Bu çağ teknoloji, uzay ve bilişim çağı olarak anılıyor. Çağdaş bilim insanları, on yıl sonra mini buzul çağına girilebileceğini öngörüyorlar. Ve mini buzul çağının, küresel ısınmaya üstünlük kurmasıyla insanoğlu kaybettiği elli yılı kazanabilir diyorlar. Yani dünya yaşına, biriken sorunları çözmek için bir yarım asır fazladan eklenmiş gibi olacak. İşte doğa böyle bir şey, onarıcı, düzenleyici ve üretimci. Dolayısıyla her çağ, insan çağı...
Peki bu çağda bit olur mu? eğer çağ yakalanmış ise olur. Çağın gerisine düşülmüş ise fazlasıyla olur. Devasa nüans farkıyla. Çağın vazgeçilmezlerinden biridir bit...
Bit bilişimde kullanılan en küçük ve en önemli bilgi birimidir. Bilgisayarı oluşturan ve kullanılmasını sağlayan sayısal veri işlemcisidir. Özellikle programlama ve haberleşmede bilgi depolamanın, haberleşmenin veya kurulan bağlantının en minik ve en temel ünitesidir. Ayrıca bir cihazın veya fiziksel bir sistemin depolayacağı bilginin maksimum değeridir...
Diğer yandan çağı gerisingeri işletme hevesi yüzünden bu çağda yakalanılan başka bir bit daha vardır. Bitkoin de var ama şimdi konu o değil. Konu bit denilince çoğunluğun bildiği, bileceği bit. Konaksever bu bit, yarım kanatlılar alt takımından, insan ve memeli hayvanların başında, saçında ve vücudunda asalak olarak yaşayan bir böcek. Yaklaşık beş bin türü bulunan ve yedi milyon yaşında olduğu varsayılan bir parazit. Bu kanatsız asalak böceğin, bilimsel ve genetik incelemelere göre üç ila dört milyon yıl önce insanın atasına geçtiği sanılıyor. Yüz seksen bin yıl önce de bilmeyi bilen insanla birlikte, güneyden eski kıtaya ulaşıyor...
Biyolojik açılımlı bilimsel değerlendirmelere göre insan bünyesi ve kafası kendi kendine bit üretmez. Hatta aşırı kirlilikten veya saçın yeterli sıklıkta yıkanmamasından kaynaklandığı düşüncesi de doğru değildir. Bit, saça kişisel eşyaların ortak kullanımıyla veya direkt temasla bulaşır. Tek bilinen bulaş rotası kafadan kafayadır. Salt kafa temasıyla bit istilası başlar...
Bitler tüm yaşamlarını tek bir konakçı üzerinde geçirir. Bulaş gerçekleştiğinde bir anda kafa içerisine binlerce yumurta bırakarak çoğalırlar. Bitlerin üreyici yumurtalarına sirke adı verilir. Sirke içeriğindeki kimyasallar nedeniyle saç tellerine ve deriye yapışarak, kafada bir kaç hafta kalabilir. Yani bitlerin sirkeler vasıtasıyla kıllara veya tüylere yapışarak üreyen küçük bir dünyaları vardır. Yumurtadan çıkan larvaya yani bit yavrularına yavşak denir...
İnsanların kafası, kafa derisinde yaşayan bitler ve saç tellerine tutuşan yavşaklar yüzünden acayip kaşınır. Dayanılmaz derecedeki kafa kaşıntısı hele ense bölgesindeki kaşınma eğer bitlenmeye yorulmaz ise parazitten kurtulmak epey zaman alır.
Yani asalaklardan tam temizlenmek çok yorucudur ve de çok zordur...
Kurtulmak için önce saç diplerine etkili olduğu varsayılan muhtelif solüsyonlar sürülür, saç tellerine friksiyon yapılır ve belli süre beklenir. Kafa durulandıktan sonra saçlar ince aralıklı bit tarağıyla usanmadan taranır. Taranmak, taramaktan başka bir temizleme yolu da yok gibidir...
Bitlerin insanlara yerleşimi, sosyo ekonomik gerileme ve yeterli kişisel temizlik şartlarının yerine getirilmeyişine bağlanır. Çağ şartları gereği bu saptama kısmen doğrudur da. Yani kötüleyen durum ile bitlenme sıklığı arasında paralellik vardır...
Bitlenme her çağda her insanda ve her yaşta görülebilir. Çünkü konağı da insan, insana bulaşı kaynağı da insandır. Oysa her çağda insanoğlu döner durur, bitimi vermem der, biti verir, derken bitlenir...
Son söz, keskin sirke küpüne zarar ama insanoğluna yakışan biti vermemek, bitimi bile vermem deyip bitten yavşaktan kurtulmaktır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.