CANA CANDIR CANAN...
Can boğazda, Canan yürektedir…
Yürek paralayıcı atmosferde, parlayan zülfikara tık eder yürek ve tekler. Kutlu veda haktır, ömürdür bir çırpıda geçer, son çırpınışlar boşa çıkar, ölümlüdür dünya. Elbet geri çekilecektir üflenen nefes. Zaten hayat başta ve sonda bembeyaz kumaşa çırçıplak sarılma hikayesidir. Mesele canlanıp kanlanıp gelindiği gibi kefeni cepsiz, canana göçmek meselesidir. Hayatın kadrajına ağlayarak girmek, hayat perdesinden sus pus çekilmektir...
Can suskun, Canan yüreklidir...
Kılıçların gölgesinde ucu bucağına denk gelir, koordinatlar tutar, yalınkılıç ufka seğirtilir. Can ağızdan çıkana, Canan son nefesini verene dek durulmaz yürek. Naralar duyulmaz, nidalar susmaz, torbadan çekilir kura. Kati kural sırayla değildir ve sırası gelen gelmeyen sırlarıyla uçar gider mekansızlığa. Sonsuzluğa gömülür can ile canan. Duyulur duyulmaz fısıltılar ve ebediyen sus telkiniyle. Samimiyet koca bir yalan, sadakat aklı vuran dinginliktir. Direnilemez asla ihanete, buz tutar gözler ve göç kesinleşir...
Can küskün, Canan cesurdur...
Epey zamandır yolculuğa hazırsa da can, canan candan hislenir. Keremi keder vurur. Ecel perisiyle buluşma vakti, eceli gelmemişler daha bir heveslenir. Kader sultası, kederli güzellik havası. Kör karanlıkta yol ortası bir kör bıçak saplanır zamanın ruhuna, ruh üşür...
Can durgun, Canan rumuzdur...
Sineye sinen huzursuzluk, huzuru mahşer kalabalığını tetikler. Doğa kanunu gereği göksel anlaşma bozulur, son kez soluklanır hür doğan. Tılsımlı bir gün batımında candan ayrılma vakti hakiki hazineye ulaşır. Yalazlı bir siluet, aklın bir ucundan tutar, bir uçta aslan yürekli bir yıldızdır parlayan. Cananla bütünleşme vatan sathında gerçekleşir.
Can derdest, Canan Denizdir…
Düşünce belli hiçten gelinir hiçe dönülür. Manevi yalnızlığa tanrısal buyruklar yerleşince körü körüne ölmek ve göz kırpmadan öldürmek büyük günahlara dönüşür. Sadece gerçekleşmeyen düşler, gecikmiş kavuşmalar kalır mezara. Haliyle hava bozar, kan kusar sürülen tarlalar. Toprağa ekilen davalar toptan eksiktir. Yüzsüzlük kervanında, ölenle öldüreninki birbirine karışır. Apar topar puta tapar palazlanmalar resmen öz kıyım, öze kıyımdır. Geç anlaşılır…
Can tutsak, Canan özgürlüktür…
Hey özgürlük, kirli beyaz bir çaputa dolanınca türküler, zalimin zulmüne söylenerek gitmektir maharet. Cıscıbıl gelinir ve gidilir kıvamında, geldikleri gibi giderler diyebilmektir yiğitlik, giz değil iz bırakarak. Karşıt fikir pınarının gözüne serilmedir, gönülden sevilmektir aslolan. Ağırlığınca altın verilse satılmazlıktır cesaret. Artanı kalanı para etmez ve bir gün mutlaka çarpık sistem çöker, sırça köşkler yıkılır, can kırığı canlar kristal kubbeye dağılır. Yazı kalır, yazgı biter…
Can uçan, Canan kalıcıdır.
Kaçıncı kattır erişilmesi arzulanan Tanrısal tecelli, kimdendir ilahi teselli. Bilinç nedir, varlık nedeni hangi gönüldedir. Tek bilinen bilinmeze yolculuktur, o yüzden korkmadan kapıyı çalan beklenir. Gizem çözülür, bir arastada yol tükenir. Karınca kaderince kara tırpanlı celladın yolu gözlenir. Güneşin tutulduğu günlere doğar müjde. Her cana canan bir yıldız saklıdır semada. Yolculuk orayadır, güneşedir. Sevda güneş tenli yapraktır. Yaprak yere düşmeden acı tatlı rüyalar görülür, telaşla uyanılır ve tekrar uyku basar. Bitti biter film ama Son yazmaz...
Can toprak Canan güneştir...
Bir can bölünmesidir tırpanlanan. Sonra pıhtılar sarar kızıl ateşi. Gök gürülder, yer yarılır, başı sonu bilinmeyen notalarla bezeli son beste beklenir. Güfteler buharlaşır, gök bir günde alçalır. Yer gök tamu tamamı düz tepsiye dizilir. Geride gerilen yay atılan ok kalır. Güneşe oluk oluk akan insanlıktır. Kor demir, kör duvar, taş mezar, başucuna mermer parçası en tanıdık nişanlardır...
Can âşık Canan gökkuşağıdır…
Rengârenk kuşanılan kusursuzluk öyküsüdür. Ölümsüzlüğe öykünenlerin yıllar yılı yinelediği, bunca emek Denizleri aşıp okyanusla kucaklaşmak içindir. Bir ölüp bin doğmaktır. Tarihi sorumluluk arzın merkezine çekilmektir. Yerle göğün birleştiği yerde otağ kurup, gönül tahtına kurulmaktır. Çılgınlık sayılsa da sayılmak ve saygınlık kazanmaktır ömrün bereketi…
Can ölümlü Canan kalıcıdır...
Canana can vermenin özü bembeyaz bir kumaşa çırçıplak sarılmadan önce, önce can sonra canan makamında ömrün son demini, içtenlikle selamlamadır. Selam olsun…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.