CENDERE ÖLÜM, MENGENE GÜLÜM...
Gün olur devran döner, görgüsüz gönyesiz, ölçüsüz öncesiz çizilen kader, kadim yörüngenin dışına taşar. Bu taşkın atmosferde içselleştirilen yönelim cetvelle çekilmiş gibi sert ve radikaldir ama inanılmaz derecede naif anıları da depolar. Nihayetinde arta kalan anılar doğru tasarlanmış bir kurguyla hitap kitap sonsuzluğa akar. Her biri sonu yok üçlemeyi tanımlar, yakın tanıklığı sıralar. Tanısı tınısı bir yana her biri özünde dünyayı değiştirmek düşüyle kanatlanılan zorlu yolculuğu kutsar. Doğanın kanunu gereği doğan her yeni günde, kara dağlara kök salmış karaağaçlar güneşe döner yüzünü. Böylece güneşe akın sürer, yeniden yeniden filizlenir göç...
Göçe irade, güce güç katan tapınılası bir doğadır betimlenen. Bir yanda beter düşmanlar daima tetiktedir. Zaten topal bir yaşamın getirisidir sevdalanılan devrim. Devrimciliktir en doğal ve kutsal uzlaşı perdesi. Cendereden kurtulmak, mengeneyi kırmak içindir katlanılan kısır döngüler. Yaş kaç olursa olsun en insafsız kavgalarda yoğrulmaktır hiçliğe ve derin travmalara baş kaldırış. Hayatım roman ölçüsünde her gün ölümü yaşamak ve mutlaka tatmaktır keskin orağın sıcak dokunuşunu...
Gün olur vızıldayan kurşunlar girdabında, tam isabet alma kaygısından uzak hazneye sürülür mermiler. Dayanılmaz ürpertiler dolaşır, tutukluk yapan bedenleri. Hayata tutunma hazinesi, hazin bir illüzyonla kaybedilir. Beyin feryat figan sönmez ateşle dağlanır. Dağarcığa saklanan dağlarda kartal olmaktır. Tüm mesele bedeller ödemek pahasına acı gerçeği bilmek, cümle yalanlara bilenmektir...
Bilgeler diyarında gün böyle evrilince bir sarı sıcak gerçeklik tüner devrilen düşlere. Yakar ziftin peki karanlığı, yaz kış yazılanlar. Yazgı ötesi zorunluluk yasası ve yorgun tesadüflerdir toplumsal alt üst olmuşluğun tek getirisi. Ve narin bir maral dolaşır damarlarda. Öykülenen özgürlüğü mühürler masum bir öpücük. Dudakları kurutan, göz kamaştıran pırıltı düzeyinde bir yakınlaşmadır yarınlara ertelenen. Oysa en uzak hayalleri yakınlaştırandır aşk. O yüzden aşkla tekleyen yüreğe kazınır tek manzara. Ve hafifler sırtlanılan koskoca dünya...
Sistematik kurgu da otomatikman cendere cehalet, mengene esaret dayatır. Mevcudu her an beklenen ölümü yansıtır. Dört bir yandan saran ölüm kalım dünyası ütopik bir kavgayı yeşertir. Kutlu felsefenin ağır etkisiyle, geniş arazilerde melekler ve masumlar halleşir. Halden bilmez engebelerde tökezleyince isyan, yine insanlığı kasıp kavurur kör karanlık. Yani evrim devrim sürecine yıllar dayanmaz...
En dayanılmaz anlarda duruş ve bakış sergisi akarsularla sellenir. Sevgi denize ulaşır. Tuhaf bir sıcaklık kana karışır. Akıl karıştıran ve kuytularda paslanan bir tufandır ova direnişlerini kıran. Yine de oya oya işlenir umuda yolculuk...
Diğer yanda yıllar yılı programlanan kölelik. Köhne düzen deniz aşırı irrasyonel baskıyla yerleşir bereketli topraklara...
Gün olur kuytu koyak dağlara sığınanları kentlere püskürtür katran karası yalnızlık. Kara yazgı bulaşır yüreklere, bin bela kuşatır küçük dünyaları. Hatta doğanın özüne işleyen yasalar bile tek tek yasaklanır. Yaşanan monolog devridir, tek tip iç dünyaları zapt eder. Sürgit hep aynı muamma katmerlenir. Malumun şavkı vurur zayıf hafızalara ve hatıralarda cendere mengene dizaynı, resmen diz çöktürür...
Hele ki çift kanatlı kapılar yıkılınca avlulara, patlamış avuçlarda somut gerçeklik ile doğanın gerekçeleri son kez buluşur. Ve metazori ikinci adım atılır. Sol tahlilde aynı sorunlar, sorunların kökeninde körlenen insanlar. İlkesizliğe demirleyen insan ve her defasında ikircikli manzaraya eşlik ediş. Bu edilgen ve tutucu eleştirel yaklaşım, yakınlaşan çağların en yüksek değeri özgürlükten uzaklaşmayı ve kopuşu getirir. Oysa koparılmış yaygalara aldırmadan daha güzelin izini sürme sürgünlüğünü yaşamaktır doğru olan. Etrafında dolanılan deneyimlerin ışığında dengesiz denksiz yazılan kadere davudi makamda itirazlar yüceltmektir aslolan. En sade söylemle tek cümledir akla ve ruha işleyen, cendere ölüm, mengene gülüm...
Cendere mengene diyarında her gül mevsimi akla takılan asla bitmeyecek 'kavga yaşamaya devam edecek, ben öleceğim' kaygısıdır. Ölümsüzlük ise kayan yıldızları son nefeste dahi gökyüzünden koparabilmek sevdasıdır. Zaten en doğal arzuların tırpanını, kan donduran kayıpların acısını hafifleten, gün olur devran döner kopar giderim korkusuzluğudur...
Gün olur devran döner, hesap yarına kalmaz, mutlaka sorulur...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.