ÇİÇEK KOKUYORDU ÖLÜM…
Ihlamur çiçekleri kuruttum sana gülüm
lavanta kokan terinde kendimi
gerici ihtilal günlerine has.
İlla ki kitap arasına
ve hiç gereksiz üzülen doğana yas.
Bizzat anlaşılsın diye aşk...
Gülüm sanki çiçek kokuyordu ölüm.
Ne de çabuk geçti gitti yıllar.
Sinik bir torbada karanfilleniyor hayat,
göz göz işlenmiş ruhunda canım.
Canan şahlanıyorum al çiçek kokusuyla.
Bil ki yeniden yaratılmışım yar
yarınsızlık korkusuyla.
Aşk varsa alevlenirdi anlar hani
hani kızaran göğe yakın demlenilirdi.
Demirlenmişim kahır zindanına...
Say ki alışkanlıktan bekliyorum seni.
Bayıltan çiçek kokunu
delice esen ıtırlı hatıranı
tutkuyla tüten nefesini içime içime hissediyorum.
Acıyla çekiyorum ay ışığını tüm aykırılıkları
tüm ölümlülere kafa tutan hayalleri
üstüme üstüme.
Yine yalın yaratıcılığım haklı
haliyle her bir şey okunmayan kitapta
ve yazılmamış sonunda saklı.
Fonda aniden bastıran misafir bereketliliği
ve beklenmeyen medcezir ayıbı.
Sanki kapkara duvara gömülmüş akan zaman.
Övgülerim sövgülerim döngülerim de.
Soğuk mazgal demirlerinde ise soluk izin.
Oysa ne teşekkürler hazırladım sana bilsen,
varoluşuna bin bir çeşit armağan.
Tek bir hediyene karşılık binlerce gülüm,
çiçek gibi koklamaktır son arzum...
Adettendir dünyalık alıp vermek
dünyayı tozunda tozutmak
ve dozunda çiçek kokmak. Yar ateşine saf kokularla yanmak.
Uymadı bir kez daha gülüm aksilik işte
ölümü gör gülüm
aklınla bin yaşa hayat
gelip de görmeden gitmek varmış.
Varmış ufkumda sebepsiz ölüm.
Meğer incelmiş duygular vazosu çatlamış,
uçarı renklerden
silme zevklerden
ölümüne tatmamak varmış...
İdamıma gün sayıyor şu sahil menevşesi,
fermanım ipeksi yaprağına işlenmiş.
Ne yıkılışlar parlıyor gezgin sırlarda
nice yakılışlar sırra kadem sınırlarda.
Penceremde asılı her biri
her biri teneke kutulara hapis.
Aşk gerisingeri yaşadığım yitim
tutuk yıllardan kalma sevdalıklar da
ağıt günlerinde yarım yalım. Altın renkli bedeninde gülüm
cümle kapında bekliyor ölüm.
Ölüm çiçek kokulu gülüm
lavinya sıcağında sürüm.
Çakmaktaşı kıvılcımlarla alevleniyor hasat,
minik bedeninde kanatlanıyor eksik hayat.
Kuruyan dudaklarıma tek söz damlası,
sözün özü etkisi etiketi tek damla heyhat.
Heyhat ne demek
kirli hayata kim denek
kim cehenneme direk...
Direk natürmortlara dönüyorum yüzümü,
yüzden geriye sayarak.
İlerisi gerisi malum
ölümsüzlüğümü Meryemana kandilleri yalıyor.
Yalıtkan bedenimde ağır hasar.
Hem de suçsuzluğumu savunamadan daha
yazmışlar sonumu sonsuzluğa.
Acemice ihtar
intihar tanrısını toplu inkar.
Olsun varsın
celbi bekleyemem bir daha
huzura durmuşum zinhar.
Aksın geceler kızgın gecelere,
zaten durmuş gece sefası
yekten susmuş çalgı çengi
esirgenen vurgun faslı.
Çiçek gibi giyinmiş çigan orkestrası,
yeter ki son duruşmam ertelenmesin
karar başka güne kalmasın.
Canıma yetti gülüm,
zaten kırılmış kalemim
ziyadesiyle yangınlarda kırık gönlüm
neylesin çiçeğe durmuş aklım.
Ahdım var
çiçek zerafetiyle bezensin bedenim,
hiç sorma zorlama gülüm
bekler bekler çiçek gibi ölürüm.
Hiç mi hiç kalmadı korkum
artık hatmi çiçeğinden sorsunlar
arta kalan hesabım.
Felek ayak ucuyla teptiğinde,
uyduruk sehpa devrildiğinde
ben şakayık çiçeğinden kayıktayım.
Biner yüzer geçer giderim...
Çiçek gibiydi kararan deniz,
ya istiklal ya ölüm kokuyordu çiçekler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.