TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

23 Kasım 2022 Çarşamba

ÇİÇEK KOKUYORDU ÖLÜM…

 ÇİÇEK KOKUYORDU ÖLÜM…


Ihlamur çiçekleri kuruttum sana gülüm

lavanta kokan terinde kendimi

gerici ihtilal günlerine has.

İlla ki kitap arasına

ve hiç gereksiz üzülen doğana yas.

Bizzat anlaşılsın diye aşk...

Gülüm sanki çiçek kokuyordu ölüm.

Ne de çabuk geçti gitti yıllar.

Sinik bir torbada karanfilleniyor hayat,

göz göz işlenmiş ruhunda canım.

Canan şahlanıyorum al çiçek kokusuyla.

Bil ki yeniden yaratılmışım yar

yarınsızlık korkusuyla.

Aşk varsa alevlenirdi anlar hani

hani kızaran göğe yakın demlenilirdi.

Demirlenmişim kahır zindanına...

Say ki alışkanlıktan bekliyorum seni.

Bayıltan çiçek kokunu 

delice esen ıtırlı hatıranı

tutkuyla tüten nefesini içime içime hissediyorum.

Acıyla çekiyorum ay ışığını tüm aykırılıkları

tüm ölümlülere kafa tutan hayalleri

üstüme üstüme.

Yine yalın yaratıcılığım haklı

haliyle her bir şey okunmayan kitapta

ve yazılmamış sonunda saklı.

Fonda aniden bastıran misafir bereketliliği

ve beklenmeyen medcezir ayıbı.

Sanki kapkara duvara gömülmüş akan zaman.

Övgülerim sövgülerim döngülerim de.

Soğuk mazgal demirlerinde ise soluk izin.

Oysa ne teşekkürler hazırladım sana bilsen,

varoluşuna bin bir çeşit armağan.

Tek bir hediyene karşılık binlerce gülüm,

çiçek gibi koklamaktır son arzum...

Adettendir dünyalık alıp vermek

dünyayı tozunda tozutmak

ve dozunda çiçek kokmak. Yar ateşine saf kokularla yanmak.

Uymadı bir kez daha gülüm aksilik işte 

ölümü gör gülüm

aklınla bin yaşa hayat

gelip de görmeden gitmek varmış.

Varmış ufkumda sebepsiz ölüm. 

Meğer incelmiş duygular vazosu çatlamış,

uçarı renklerden

silme zevklerden 

ölümüne tatmamak varmış...

İdamıma gün sayıyor şu sahil menevşesi,

fermanım ipeksi yaprağına işlenmiş.

Ne yıkılışlar parlıyor gezgin sırlarda

nice yakılışlar sırra kadem sınırlarda. 

Penceremde asılı her biri

her biri teneke kutulara hapis.

Aşk gerisingeri yaşadığım yitim

tutuk yıllardan kalma sevdalıklar da

ağıt günlerinde yarım yalım.  Altın renkli bedeninde gülüm

cümle kapında bekliyor ölüm.

Ölüm çiçek kokulu gülüm

lavinya sıcağında sürüm.

Çakmaktaşı kıvılcımlarla alevleniyor hasat,

minik bedeninde kanatlanıyor eksik hayat.

Kuruyan dudaklarıma tek söz damlası, 

sözün özü etkisi etiketi tek damla heyhat.

Heyhat ne demek

kirli hayata kim denek

kim cehenneme direk...

Direk natürmortlara dönüyorum yüzümü,

yüzden geriye sayarak.

İlerisi gerisi malum

ölümsüzlüğümü Meryemana kandilleri yalıyor.

Yalıtkan bedenimde ağır hasar.

Hem de suçsuzluğumu savunamadan daha

yazmışlar sonumu sonsuzluğa. 

Acemice ihtar 

intihar tanrısını toplu inkar.

Olsun varsın

celbi bekleyemem bir daha

huzura durmuşum zinhar.

Aksın geceler kızgın gecelere,

zaten durmuş gece sefası 

yekten susmuş çalgı çengi

esirgenen vurgun faslı.

Çiçek gibi giyinmiş çigan orkestrası,

yeter ki son duruşmam ertelenmesin

karar başka güne kalmasın.

Canıma yetti gülüm,

zaten kırılmış kalemim 

ziyadesiyle yangınlarda kırık gönlüm

neylesin çiçeğe durmuş aklım.

Ahdım var 

çiçek zerafetiyle bezensin bedenim,

hiç sorma zorlama gülüm

bekler bekler çiçek gibi ölürüm.

Hiç mi hiç kalmadı korkum

artık hatmi çiçeğinden sorsunlar 

arta kalan hesabım.

Felek ayak ucuyla teptiğinde, 

uyduruk sehpa devrildiğinde

ben şakayık çiçeğinden kayıktayım. 

Biner yüzer geçer giderim...

Çiçek gibiydi kararan deniz,

ya istiklal ya ölüm kokuyordu çiçekler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...