TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

24 Kasım 2022 Perşembe

PANDOMİMCİYLE YÜZLEŞME...

 PANDOMİMCİYLE YÜZLEŞME...


Kızıl alev denizinde avdım

avdım avlanmadım

aldım alıştım 

yandım yatıştım.

Sanki uslandım iki paragraf arası.

Ve ansızın zindan karasına yattım

Arafta sırsıcak sılaya.

Hepsi bu kadar değil elbet

meğer çalınmışım çarşı pazar

zihnin sınırlarını zorlarken ezel ebet,                                                                                        

kendim kendimde değilmişim evet.

Evvel emir benliğimi buldum denizde 

duruldum arındım...

 

Artı her uyanışta bambaşka benlik

eridim yağmacı yangınlarda 

tenimde tenin kala kalınca

sandım ki erdim.

Öyle kolay değilmiş meğer

tekrar tekrar kızıl alevlerle yıkandım.

Andım yıkıldı ben yıkıldım

avulandım da akıllanmadım.

Usumda dellenmiş yastık altı mısralar

rüyalarla avundum misli misline 

arsız dalgalanmalar otağına kuruldum.

Basit kurgular diyarında

eşyanın tabiatına eşlikçi pandomim koptu...

Aykırılıklarım kaygı duvarına bir adım,

hangi alaşımdı aklımı kurcalayan,

hangi dünya kıvılcımıdır kanımda kıvranan 

hepsini bir bir mimleyen pandomimciydi.


Bir türlü çözemedim büyük gizemi

hırçın kavgalar civarından kaçmayı

iki nefes arası illaki  tadılan

tanrısallığı

anlayamadım hiç.

Hiç yoktan kavruldum savruldum,

savruk savlara peş peşe saplandım.

Ne aslına taptım 

ne de kurgusuna tabiiyim

hürya koptum.

Artık yolu kızıl alev denizine düşen avım.

Emin ol bir senden kopamadım...


 

Kopunca kopçasız fırtına,

sarınca çolak kollu koruk kasırga,

sessiz yığıntı volkan da patlayınca,

mime pantomime.

Pandoranın kutusuna kilitlendim.

Ve kalmadı iki gözüm, 

yalan yanlışa cesaretim.

 


Pasaklı pandomimciyle yüzleştim,

palas pandıras 

kar zerresiyle bütünleştim.

Ar meydanına sürek avıydı yağan

yağma yok ölümsüzlüğe imrendim

yolculuğun tam orta yerinde

mimlendim.

Adım andım yerle yeksan,

yerden göğe yeniden üflendi can

paso buzdan ateşe doğdum.

Önce acayip canım yandı canım,

sonra kendimi sana kattım dayandım dert batağına katlandım.

Bal hurma yumuşağı gibi anılarla,

hummalı uykulara yenik düştüm sonra.

Uykumda yine ayni düş 

Aynı düşte

ayni daldan düştüm.

Dünden önce kırıldım

yarından sonra karıldım

ve gün bugün iki gözüm

kendi özüme kaynadım. 

Yarınım kalmadı sandım

acayip yanıldım...

 

Yar kar kış kıyamet

hala ilk aklıma düştüğün günü hatırlarım.

Hangi umarsız ulaşımdı aklımı durduran,

hangi alaca alaşımdı bezgin bedenimi tutuşturan,

hangi kutlu seferdeydi sensizliğe tapınmam

ekini buzdan tırpanla biçer

her şeyi ardın sıra sıralarım.

Sırra kurşun kalem değmiş bir kere

bin oldu hala dengimi ararım.

 

Arada bir durdum kaldım

hızlısı hazlısı illaki pantomim.

Zehri nar eyledim

binbir çeşit eylemin parolasını parlattım.

Tam yatıştım derken gördüm ki 

bire tamamlanamadım.

Birden üçe şart olsun,

şimdi üç dine de hasretim.

Hasletim kuşaktan kuşağa geçmiş,

hatta el değiştirmiş kitaplarda gizli.

Kalmadı iki gözüm başkaca iz miz,

senden zoraki vazgeçtim

tek varlığımı doğaya kattım.

Katıksız ikimizde biliyoruz ki

pandomimci işaret buyurduğundan değil asla,

salt aslı astarı buydu diyebilmek manasına.

Yahut mavi atlasa kanatlanabilmek için.

Evet geç olsa da piştim...


Eğrisi doğrusu yine piştiğimi sandım

soluma yattım iki mısra arası

kesildi soluğum iki gözüm.

Anladım ki uzağım da yakınım da 

uzak ara sadece sensin.

Sen kızıl alev denizim

sen yattığım zindan karam…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...