TERCİH DUVARI
Varolan dünyayı veya varolası ütopyayı, anlatıcısı kahin olan bir yazarın eline bırakmak açıkça kaosu körükler. Kitaplı veya kitapsız keskinlikler önce gerginliği sonra keşkeleri örer aklın duvarına. Akla duvar çekilmesiyle beraber örgütlü çıplak uyarı gecikir veya uyarına uymazına aniden yedi uyurlar uyanır. Bu tercih tezcanlılığı ile gökkubbe ussal destek bulamaz ve bir hiç yüzünden yıkılır. Felsefe yoğun bilgiçler dünyası da bu yıkıntılar arasında insanı arar durur...
İnsanın var olması kendisi tercih kullanmadan, tercih etmeksizin bir batında dünyaya terk edilmesidir. Yani tüm varoluş bilinci ve yok oluş değerlemesi tercihleri kabullenmek veya reddetmek üzerine kurguludur. Doğanın kuramı böyle işler ve öylece, kendiliğinden tercih duvarı kurulur...
Yaşam, tercih duvarının önünde veya arkasında tercih kefaretini ödemektir resmen. Tüm mesele salt yaşamak adına her doğru veya yanlış tercihte ki kime göre ve niçin doğru veya yanlıştır bizzat kargaşa nedenidir. Yaşamak kaotik tercihlerle kıvranmaktır. Bu ağır kusurlu veya zerre kusursuz döngüye bazen hiç nedensiz çoğunlukla sıfır isteksiz katılmaktır yaşamak. Aslında üstünlük yargısı ağır basana dek tercihlerle çoğaltılan her türden baskıya da katlanmaktır. Zaten temel çelişki kaçışa yönelmektir veya kabullenişi yeğlemektir. Tüm anlam arayışları da bu çerçevede gerçekleşir. Her tercihi veya tercih edilmeyenleri akla tezat alışkanlıklarla kötümser katiplerin ve hatiplerin insiyatifine bırakmak ise dünyaya terk edilmişliğin getirisidir. Getirinin veya götürünün özünde ise daima birilerinin başkaları adına tercihi yatar. Erkek ve dişi gafleti, hasreti veya hasleti ile tercih duvarına fırınlanmış tuğla misali doğmak ilk adımdır. Tercih etmeden doğan, doğumla birlikte tercihler dünyasının yeni tutsağı olur. Birinci tercih ağlamak ve solumaktır, ikincisi solgun veya doygun memelere saldırmaktır. Zamanla gerisi gelir. Sonrasında sırasıyla tercihli veya tercihsiz saldırganlıkla büyür, gelişir ve olgunlaşır insan. Aslında kendi tercihi sandığı ne varsa birilerinin tercihini, diğerlerinin istemini yerine getiriştir olgunluk kavramı. Yaşamı olgunca kavrayış epey bireysel mücadele gerektirir. Büyümek ve gelişmek ise olguları sıraya koymak ve metazori yola koyulmaktır. Özellikle tercih edilmeyen sıkı toplumsal eylemlerle yaşama tutunmaktır...
Yaşamın içinde kalma yarışı, varoluş ve yok oluş arasındaki kısır döngüyü kısıtlı seçici melekeyle lehe çevirme gayretidir. Bu uğurda tüm edimler itibar kazanmanın tek yolu olarak belleğe işlenmiş, genetiğe kodlanmış formüllere uydurulur. Araya sığdırılan tercih kapışması ise tercih eden veya edilen bağlamında edilgenliktir.
Bu edilgen gerilim varolan ile var olmayan dünya yaratısını kasıtlı tercihlerle doğaüstü bilinmezliğe dayandırır. Hele yorum ve sunum tercihi kendine özgü modellerle üstesinden geleceğine inanılan tercih tertipçilerine bırakılır. Hatta doğanın yaratıcılığı bir kenara itilerek, kainatın akışı ve biçimlenişi tanrısal tercih olarak kabullenilir. İşte tercih duvarına çarpma veya tercih çıkmazında bunalma bu tercihsel hataların bileşkesidir. Zaten insan kendi tercihi sanarak denetimsiz egemenliğin aleni tercihlerine sorgulamaksızın boyun eğerse kaos pik yapar.
Yüksek egoya dayandırılmış egemenliği denetime tabi tutma amacıyla tercihlerini kabul etmeyiş tavrı ise isyanla isyancılıkla isimlendirilir. Yani tercihinizi tercih etmiyorum demek dip yapmakla eşdeğer bir tutumdur. Hayli cesaret işidir ve varken yokum varsam da mutlaka yok edileceğim bilincine ulaşmaktır. Bu evrimsel duruş ve evrensel karşıtlıkla mutlaka tercih duvarına toslanır ve atomik parçalanma gerçekleşir...
Atmosfer basıncına göre tercih alternatifsizliğini netleştirmek bir yönüyle kaosa evet demektir. Dahası sıralı tercihlere evet dedirtmektir. Hayır da ısrarcılık ise anlık ruh haliyle kabin ruhsatını bir kerelik olsun tercihan kullanma arzusudur. Oysa arz ve talep dengesini bozan, belli aralıklarla yapılan ve toplumsal tercihin ilanı için planlanan bu katılımcılık oyalamasıdır. Bu yüzden kabine girerken ellere tercih veya evet mührü ki ikisi de aynı anlamı herşey kabulümdür ifade eder, tutuşturulur. Aslında silik mürekkepli mührün vurulacağı yuvarlak, birilerinin tercih ettiğidir. Baskın tablo tercih edilenin diğerleri tarafından tercih duvarına sıvanmasıdır. Yani bu sığ tercih buluşması, kolay sıvışılamayacak bir süreci varoluş öyküsü müşkülpesentliğiyle harcamaktır. Çünkü bir kabinden çıkış diğerine girişe gebedir. Bu doğurganlık unutulur diğer yandan mistik ve kaypak tercihlerle varoluş felsefesine ulaşılamayacağı çıplak gerçekliktir.
Varolanı, dünyayı veya varolası ütopyayı anlatmak için felsefeyi tercih ediyor
görünmek ise yaşamak ile yaşamamak arasındaki kırılgan çizgide varoluşa kahin bulamamak, kehanet aramaktır. Bin türlü tercih dayatısına karşın tercih duvarını yıkamamaktır.
Tercihen tercih duvarını yıkmak yerine varlığı, varolanı, dünyayı ve varolası ütopyayı, anlatıcısı kahin olan pik yazarına bırakmak, an ve an uçurumu, dipsiz uçurumu tercih etmektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.