USTA’YA NAZIM…
Nazım ustası Nazım
ıslak ıslak Karadeniz’i gözler.
Göğe süzülen al boyalı kuşu
dalgalarla çatırdayan tahta gemiyi.
Vera’yı ve mektuplarını.
Volga üstünde Nazım
şiire memleket
memlekete şiir ekler
içinde taşkın tutku
vatan hasreti ve yaşlı İstanbul...
Yedi tepeli yaslıdır yanar yüreği
yediveren gülleri her bir tepede.
Kör pencereli avlular bile ağlar
Nazım ağır ağır paltosuna yatar
öksüzlüğün yolu sar sağır
kendini şiirden höyüklere salar.
Yalnızlığın tasası ağır tasarımı vasattır
gurbeti yaşamak çok yönlü hasattır...
Volga kıyısında Nazım özlemlerini akıtır Hazar'a.
Hazar bir deniz karacası
okyanuslara yüz akı.
Hazer Denizi Volga’yı bekler.
Bir sarı nazarlık iki mavi nazar
en tepede sarı sıcak memleket
gece bekçisi ihbarıyla
bulanık elektrik ampulu
altında
belleğinde ağır hasar Hikmet.
Çobanın bayram havası tuvalinde
kırmızı pijamalı bir deniz.
Denize Volga
Volga’ya azize olga karışmış
Ran’a Vera
Nazıma manasız mahpusluk...
Hazar çevresi hat boyu yoldaş
memleket dolusu arkadaş
Nazım yine yapayalnızlığına sarılır.
Özlem içini ezer de ezer
buradan oraya mektupla
oradan burayı daktiloyla yazar.
Volga üstünde Nazım
içinde taşkın tutku İstanbul
İstanbullu paltosuna yatar.
Hayattır memleket
hasreti buradan daktiloyla yazar
orada benzin sıkıntısı var
parasızlık onur ve gurur iksirlidir rüşveti reddeden polis
kendine kol saati hediye edilir.
Buralarda benzin sıkıntısı yok
parasızlık da.
Tek arsızlık
kuzeye akan rüzgar
ne getirdiği hiç duyulmaz.
Ustaya zaman durduğunda söze İstanbul başlar
Nazım yazar yazar ağlar
Volga hızla hazla Hazar’a akar.
Volga falezinde Nazım
oradan havadisler çoktur satır dolusu sıralansa boştur
acı hatıralar korusunda
bir ceviz ağacı var kınalı koçtur.
Nazım olgu olgu en olgun
bostan korkuluklarını yazar.
Volga volanında Nazım
sesler serin serindir
minicik fısıltıları bile duyar.
Gönülde saklanır idalar nidalar
eski şarkılardan kaçanlar.
İddialar her zamanki gibidir.
Mani olunamaz buluşmalar hazır
vefasızlık nota nota
mecburi rota bellidir.
Nazım bulunmaz şiirler arar
kurtuluşu memleket özleminde bulur.
Gelmişini geçmişini yakar geleceğine eşsiz memleket şiirleri yazar...
Volga üzerinde Usta
Nazım kutlu kurtuluşa destan hikmeti
nazımlara paslanan çelikten kelepçe
memlekette rüşvet gırla reddeden polise Gülhane.
Deniz donduğunda oralarda
İstanbul burada mazlum ki mazlum
kendini manzum manzum yazana ağlar.
Binlerce yıllık saygıyla
eğilir gökkubeyi delen başlar
sol memelerin altı titrer...
Volga üstünde Nazım
gurbette kıyımsız bir hayat
Don kıyısında hasat
elinde mavzeri manzum çark
çıkar çakar Allahına kadar.
Gözünde büyür Marmara
aklında Kız Kulesi İstiklal Tarabya
ağrır göğsü ağarır saçları
göğsündeki kılcal teller
tekler.
Uçuruma yuvarlanır sıcak yuva özlentisi.
Yayla doğanı siner soluna.
Dilinde marştan bozma şarkılar
hararetle kızıl ordu kızıl çimento.
Volgalılar Marmara’dan Karadeniz’e
Karadeniz’den Hazar’a doğru akar.
Nazım Usta durup kırmızı çemberde
en yalın Türkçe ile değme vurgulu
şiire selama durur
merhaba merhaba merhaba.
Koca Usta yürek titreten sesiyle
aklına eseni söylese şiir
şair nefesi devrim
Türkçesi şair...
Volga üstünde Nazım
aklında taşkın tutku memleket
memleketten insan manzaraları
ve malum marazalar.
İllede illaki memleket.
Anadolu’ da bir köyde
tapusuz kapusuz korkusuz
tek başına
başında ulu bir çınar
taşsız dev gibi bir mezar.
Volga Ustayı örtemez
Nazıma mavi atlastan bir yorgan
lazımdır millet ve memleketl.
Volga üstünde Nazım bir ulu çınar
paltosunun yakasını kaldırır denize gözlerini kısar
sol yanı memleket
yaşlı gözleri mavlikleri sürer
dalgalara şiir yazar.
Tükenmez hasretini balıkçı takalara
al bayrak diye asar.
Gün o gün bu gündür
Deniz dalga dalga bize akar.
Nazım nazım dalgalanır
memleket.
Usta'ya nazım Nazım'a yazım.
Volga üstünde Nazım
Yayla doğanı sinmiş soluna
Dilinde şiirler
Taşkın tutkusu memleket
En halisinden Türkçe emsalsiz
Ve yürek titreten ses
sadece aklına geleni söylese şiir
şair nefesi devrim
Öztürkçesi şair.
Derdo kara yazgım şiirsilerim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.