ATEŞ ÇEMBERİNDE KIVILCIM...
Ateş çemberinden atlamış çocukluğum
çocukluk işte hem de bir hayli korkusuzca
ne ateş çemberiydi ama çocuk yutan alazlı devasa.
Ateşin çevresinde dön baba dön hop içinden
kızıl kıvılcımlar ceplerimde
ateş ki içinden dışarı dıştan içeri alev topu.
Anlatması da anlaması da zor şimdi
mazi taklitleri ateşli taklitçileri öyle çok ki
yıllar sonra som altından somyalarda mumya hepsi.
Mum karası geceyi bölen acı bir çığlık duyduğumda
kulağıma kulağıma fısıldar çocukluğumun sesi
hey çocuk ateşi hemen söndür…
Kar kokusu hissederim baştan kara gecelerde
kan rengi bakır kazanlar kaynar kör sabahlara
lıkır lıkır içerim içten dışa büyüyen kenti.
Gözlerimde büyür tutulamayan yeminler
ayrık otları bitmiş tarlanın tam ortasında
ayrılığın gözüne atlayan çocukluğumu beklerim.
Ateşlere düşesi aklım ne depremler yaşar bakar şaşarsın
dönüp anlatamayacağım ne döngüler var okur anlarsın
kör kuyuda kar kokusu var her gece.
Gecelerce sürgünüm saplantılar diyarındaki taş duvara
bir ateş duvarından atladım havada aynı korkulu hayal
ne acayip bir şey bu aşk velakin yine sevdalandım…
Ilık ılık içiyorum kapı köşe gölgeleri uzayan kenti
gözümde bir başka bu gece hep ayni sempatizanlık.
Sanki çocukluğumun neşesi sura üflenen ilk can nefesi
artık her yarı aydınlık gecede kan kokusu hissederim
esrik duygulardan eskimiş gecelerden kalma…
Teksir makinası bildirilerimi basıyor gecelerce
şiirsi tüm bildirimlerim yoğun ateş altında.
Takır takır tarıyorum düşleri düşüyorum ateşin içine
aklımın çeperinde dıştan içeri küçülen kent.
Eylül ortası yakmış canımı hep eylül ortasıyım
aç gözlülüğü affetmek yok gerisingeri dönüşü de
çöküşler baştan savma ateş çemberi hep aynı.
Ateş çemberinden korkmadan atlamış çocuğum
biliyorum bu kent sözünde durmayıp adam astırıyor
kuruyor tezgahı duru insan azdırıyor.
Sehpayı hemen kur diyorlar kuruyor
yık diyorlar yıkıyor yok et diyorlar yok artık.
Göz bakamaz yürek dayanamaz haykırışlara
can pazarını gözetliyorum her gece
can bazları özlüyorum cambazları gözlüyorum
haz denizinde boğulmuşum naz her zaman her yerde.
Cunda adasında yolunu bekliyor ateşin oğlu
cunta revoları evleri basıyor gecelerce
canım burnumda revolverim patlamıyor nedense
sessizliğin kıyısında teker teker toplanıyorum.
Tepeleme toplanıyoruz başı kıçı oynak kentte
ateş altında uzuyoruz hain kentin kuytularına
hassas uzuvlarımızı yakıyor suni ateş kıvılcımları
onikiden vurulmuş ateş çemberinden atlayan çocukluğum…
Bu kent sözünde durmayıp salt kendine tapıyor
Allahsızlık baş tacı.
Direniyorum kâinatın kara kör duvarına
mektubumu evren puluna yazıyorum her gece.
Gördüğüm yerde altıpatların tetiğine basacağım kesin
manot ateş yanığı gecelerde hep ardını kolla.
Bu kent sözünde durmayıp kolpa evrene tapıyor
Allahsızlık başköşede.
İlan tahtası boynumda geziniyorum
kanlı kar kokusu burnumu sızlatıyor her gece.
Gecelerce hep ayni korku çocukluğumdan kalma
geceyi bölen bir süzme siren duyumu uzaklıktayım
sitemlerdeyim site kentte sitemkarım.
Arım karım kararım ateşe savrulmaktı savruldum
ateşin çevresinde döndüm döndüm ve atladım
öyle anlaşılıyor ki anlatabildiğimce anlattım...
Bir ateş çemberinden atlamıştım gençliğimde
pek kolay değildi hayatta kalmak kaldım
içten içe yandım kor ateşler içtim gecelerce.
Yangın yeri kentlerden geçtim yolu sonladım
Derdo yağlı kement hala boynumda uslanmadım.
Mazeretim çok yıllar yılı kavgalıyım maziyle
Erliğim ateş çemberinden atlamış çocuk yüzünden…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.