DUVARLARIN ÖTESİ ÇOCUKÇA
Öte duvarlar ağlıyor çocukça
duvarların ötesin de çocuklar büyüklere.
Yıllardan sonra denize kaç yol iner
kaç şoseden gidilir şaha kalkan sahile
unutuldu o unutkanlıkla
çıplak uçurumlara reklamlar giydirildi.
Dağlara doruklara ise kınalı kar şeridi
kar kış kıyamet kan mavide yüzüyor gök ada.
Karadeniz’in kucağında Ege’nin bucağında aynı nara.
Manzara sert mülteci iç çekişleri duyulmuyor
kasvetli gökyüzü yerde yüzen can pazarı.
Günden geceye yaz bahar rengarenk
bin bir renk dağlar
maviyi çarpan tek tip gri beton rengi.
Asma kilitli kapılar ağlıyor çocukça
kapıların ötesin de büyüklere masallar...
Dayanılmaz güzel
manzaralar
doğanın dengesi bir kez şaşınca
başıboş eriyen kar deniz yolcusu.
Sallarda sandık sandık büyük okyanus tutkusu
tut ki vaktiyle kaçak mal yükleyen sandallar
vatan millet aşkıyla sırf cephane taşıyordu
takalar da hamsi furyası yerine kırk mermi.
Fuleli adımlardan taşan yüceden yüce aşk
direkleri kıpkırmızı yelkenleri ak pak ipek atlas.
Çıplak koylar saklar şimdi onları…
Gençlikte sahiden dağlar sevilirmiş
az biraz gecikince boynu devrilesi azrael
el heykelli ada deniz derya derken kara toprak...
Kaç yoldan gidilirse gidilsin adres tek
herkes bilir kurnazca bekler ama sonsuza ağlamalar çocukça.
Nazlanmaların hazzı bitmez bitmez yankısı
ebediyen sürer mavi gözlere hasretlik yangısı…
Öte duvarlar çağlar sızlanmalar çocukça
duvarların daha ötesi büyüklere azaptan masallar.
Derdo parfüm kokularına karışırsa da yosun ıslağı
ötesi berisi sığıntı tuzağı
kalın enselerde buz pençe ısırığı.
Adalardan adaya duvarları aşar çocuk gülüşmeleri
duvarların ötesinde etrafa dağılır ölüm kokusu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.