ARDA BÜYÜK ARMA…
Arda, Los Galacticos’a attığı imzayla eğer çok büyük bir
hataya düşmezse unutulmaz arma, uluslararası marka olma yolunu araladı. İlk anda
duygusal istekleri karşılamayan bir kopuş varmış görüntüsü oluştu. Sosyal medya
bir anda sitemlerle çalkalandı. Dur nereye, daha doya doya izleyemedik, izlettirmediler,
kalsaydın bir sene ne olurdu sanki, ağır hafif bahane bolluğu. Oysa futbol mantığı
çerçevesinde düşünüldüğünde Arda’nın gitmekle çok iyi yaptığı aşikâr. Öyle forma
aşkı, renk aşkıyla izahı zor bir olay, karşılaşılan büyük güzellik. Madrid’in
ve dünyanın en büyük takımına elbette Almanya’dan gidenler de ayrı bir gurur
ama Türkiye’den giden ilk Türk Arda. Ayrıca
fena mı Arda’yı tüm dünya izleyecek artık. Futbol ordinaryusları gırla, efendim
orada oynayamazmış peki Arda’ya burada sen kaç dakika layık gördün. Yarısını da
alsa yeter. Arda bu, büyük arma, evrensel marka yolcusu…
Altı yıllık imza aslında üzerinde her açıdan düşünülmesi
gereken ve ne kadar yazılsa çizilse de çözümü açık seçik belli bir adım. Konu baştan
sonra yönetsel. İdari bunalım. Bu ilk adımın peşine futbol dışında hemen her
alanda koşa koşa niceleri gidecek, Arda’ya niceleri eklenecek. Diğer yandan
yakalanabilecek ilk fırsatta kendini yurt dışına atmayı düşünen, çığ gibi
büyüyen ülke gençliğine bu büyük transfer denizde zerre de olsa bir umut ışığı.
Hangi alanda olursan ol, başar, göze gir ve git. Gidersin kolaylıkla. Oysa bu fiziksel
ve beyin göçünün özü iç yakıcı. Niteliği, yeteneği üst kalite kimse burada kalmayacak
bu gidişle. Gerçi giderlerse gitsinler parolası dillerde, gitmek mi zor kalmak
mı akıllarda ama yine de düşündürücü ve acı gerçeklik kapıda. Gençler ne yapıp
edip mutlaka dışarı kaçacaklar yani. Hatta familyasıyla tası tarağı toplayarak tümden.
Sonra övün bakalım en genç nüfus bizde diye tabi uzatmalı sığınmacı yoz yobaz gençliği
saymazsak. On yıllar sonra ayaktopu, ayak takımı diye burun kıvırılan bir sahada
sevinç kıvılcımı değmiş hayatımıza şöyle gönül rahatlığıyla sevinemiyoruz. Neşeyi
sevinmeyi bile unutmuşuz. Ne yazık ki unutturmuşlar gayriihtiyari güler gülmez hemen
amiyane amigoluk…
Nedendir bilinmez dünyanın en büyük takımına, takımdaşlık
bir kenara federatif futbol tarihinde ilk olma özelliği taşıyan bu transferi bile
kaldıramayan, bir toplumsal düzenek hadi sokuldu demeyelim anında devreye girdi.
Devir iletişim, bilişim, dijital teknoloji devri. Bilmek, öğrenmek, görmek isteyenler
bu devrimden kolaylıkla yararlanabilir. Mevzu yeni değil ki Arda, yıllardır dünya
futbolunun genç ve gelecek vadeden yeteneklerinde ilk beşte. Çocukluk aşkı Sarı Kanarya’nın ve Ulusal Takım’ın
en büyük umudu olması çoktan tescilli. Ayrıca ileride değişmezse eğer zeki, çevik
ve ahlâklı bir profil çiziyor. Üstelik empati yeterliği yüksek, çok saygılı,
sevgi trafiğini de iyi kullanan güler yüzlü bir genç. Neymiş vay bırakmış, vay kaçak
vay şu bu, en kötü alışkanlık veya yaslanılan beter algı böylesine avam kırgınlık
ve kızgınlıkla hariçten dem vurma hali. Efendiler resmen gurur duyulacak, git dünya
futboluna damganı vur gel denilecek bir durum ortada. Kapışılan ortada kuyu var
yandan geç faslı. Yarım ağız da olsun ‘yolun olun açık olsun Arda’ demek bu kadar
mı zor. Yok, Sarı Kanarya’da bir sene daha hem de kiralık oynasaymış da
pişseymiş. Arda’ya kiralık takım yığınla, belli ki sıradalar bugünden. Ya pişirelim
derken yakarsak vebali kim ödeyecek. Futbol Tanrıları korusun ya onmaz bir sakatlık
konarsa bedenine, bu travma süreci ve sonrasında Arda’yı kim anacak, kim
anımsayacak. Kim ısrarla arayacak, özel uçağını yollayıp aldıracak. Babamın bir
sözü hala kulaklarımda, ‘yolcu yolunda gerek hadi bakalım’ hadi bakalım Arda
kolay gelsin...
Hadi bakalım deyip geçemiyor demek ki insan kisvesindeki
yaratılar. Garip ülkenin komple takım taraftarlarının açık ara sevdiği, gururlandığı,
kucakladığı bir dünya yıldızı olma adayı bulmuşuz, hemen linç taktiği. Yargısız
infaz takıntılı depresif tutumlar. Anında katı kamplaşma, kısır döngü
tüccarlığı. Başta ülke futbolu, kurulamamış
yerli futbol endüstrisi sonra sırasıyla Sarı Kanarya, büyüğünden küçüğüne diğer
takımlar, bu arada Arda’yı vareden cafcaflı günlerindeki Gençlerbirliği salt
Arda sayesinde bedavaya piar yapmış anlayan söyleyen yok. Hiç olmazsa Sarı
Kanarya’lı bir Madridli veya Arda’lı Ulusal Takımı destekleyen bir İspanyol görebileceğiz.
Bu ne maddi manevi çöküntüdür ki kulübüne tarihinin en yüksek transfer gelirini
‘fazlası ileride’ kazandırmış hem de bunu onsekiz yaşında yapmış bir genç
hicvedilen, eleştirilen, linçlenen. Dini imanı para olmuş bir dünyada hala yok
armudun sapı üzümün çöpü. Moral değerlerin çürümesine, ekonomik darboğaz
çıkmazına, zamlara zumlara bu kadar kafa yoran yok. Resmen yıkıma aldıran hiç
yok. Haliyle katlanılması gittikçe zorlaşan sonuç ortadayken alelade sportif
kaçamaklar…
Arda, Los Galacticos formasıyla muhtemelen unutulmaz arma,
uluslararası marka olacak ama bu resmen karşılıklı köklü zihniyet değişikliği
ürünü. Real Madrid, yakına kadar dünya çapında isim yapmış yıldızları fahiş
bedeller ödeyerek kadrosuna katıyordu. Son beş yılda transfer politikasında
radikal değişikliğe gitti. Temel strateji gençlere yatırım yapan, gerekirse
yüksek bonservis ödemekten çekinmeyen çerçeveye oturtuldu. Bilinenin aksine
çığır açan takım yönetimi deneyimi bedavaya, gençlik heyecanını parayla
yapısına kattı. İşte futbolda dünya devinin yeni transfer anlayışının son
hamlesi Arda Güler oldu. Sıra Arda’nın bu real sisteme akılcı enerjiyle adapte
olmasında. Bu mantıkla kurulan takım tutarsa ki olasılığı yüksek tutar, yakın
zamanda yerel ve ulusal ölçekte tüm kupalara Los Galacticos hegemonyasını kurar…
Dünya futboluyla az biraz ilgilenenler bu örneği futbol
felsefesi yapan hatta başarılı olan kulüpleri bilir. Avrupa’da Dünya’da çok var
biz de hiç ölçüsünde neredeyse yok. Hal böyle olunca keşke Sergen dışarı
gitseydi, dünyayı sallardı, Rıdvan şeytandı diye avunuruz, yeni bir Arda gelsin
diye yirmi otuz yıl bekleriz. Artık dünya çok küçük, futbol dünyası ise sokak
arasında taştan kalelerle minyatür kale maç kıvamında. Ve eloğlu tepede bekler dibinde
izler, uzaktan denetler uydudan kendine uygun görür yeni Arda’ları hap gibi
kapar. Eğer ağlayıp sızlanılacaksa buna bakalım…
Evet Arda Güler, usanmaksızın güler yüzlü nezaket, oldukça
sabır ve cana yakınlık sergilerse, genç yaşının üstünde tavrının yanı sıra saf
ve utangaçlığını da korursa bir futbol efsanesi olma hedefine yürür. Adını efsaneler
tarihine yazdırır. Elbette yeteneği Los Galacticos takımına gelmesini sağladı,
kariyer planlaması daha yeni başladı. Bundan sonrasını yetki ve kararlar
etkileyecek, programatik çalışmalar belirleyecek. Yani geleceğinin bizzat kendisi
yazacak. Bu atmosferde kazanılan para da büyük olacak muhakkak, paranın kullanımını
veya değerlendirmesini babasıyla ortak çalışacak bir yeminli mali müşavire
bıraksın. Para pul saltanatında adı hileye hurdaya bulaşmasın, sert mali
politikalarla başı derde girmesin çünkü oralarda yakaladılar mı silerler bir
kalemde. Hayatın diğer yüklerini taşımak, taşkınlığa varmayacak insani
hazlardan faydalanmak çok kolay. Arda oynayacağı topuna baksın yeter. Sahip olduğu
yetenek dünya çapında efsane olmaya fazla bile…
Bilmeyenler bilsin tarihe notu düşülsün diye Arda’ya da
kulak vermek lazım. Ne demiş ise güzel demiş ne eyleyecekse güzel eylemlendireceği
belli zaten. Ekibini de ‘ki eğer yoksa mutlaka evrensel ölçekte kursun’
kutlamak gerek. Güzel bir veda veya başlangıç; “Hayatımın en güzel günlerini
yaşadığım Fenerbahçe’ye veda zamanı. Hayalini kurduğum çubukluyu ilk kez
giydiğim anı, 10 numaralı formanın gururunu, muhteşem Fenerbahçe taraftarını ve
ayak bastığım her yerde karşılaştığım muhteşem desteği hiçbir zaman unutmayacağım.
Veda etmek zor ama bana inananları daha fazla
gururlandırmak, vazgeçmek üzere olan herkese ümit olabilmek ve Türk gençlerinin
istediklerinde her şeyi başarabileceğini kanıtlayabilmek için bu kararı almam
gerekiyordu.
Bugün olduğum kişi olmama yardımcı olan herkese sonsuz
teşekkür ederim. Bana milli takım kapısını açan, bir hayali yaşatan, hep güzel
anılarla hatırlayacağım canım Fenerbahçem her zaman kalbimde olacaksın. İyi ki
Fenerbahçe…”
Bu buruk vedanın aslında bir övünce dönüştüğü karşılıklı
açıklamalarla net. Kâğıt üzerinde kısa paslaşmalar olmadığı aleni. Her şeyin oldubitti
ye getirilmiş bir alımsatım işlemi olmadığı da hikâyeyi güzelleştirmenin yanı
sıra güçlendiriyor. Babamın sık kullandığı bir deyimle, ‘bugünün yarını var,
giderken kapı açık bırakılmalı’ yani dönüş şimdiden hazır; “Şimdi gerçekler
hayallerimizden de güzel sloganımızla Fenerbahçemize resmi imzayı attığı,
sözlerini İyi ki Fenerbahçe diye tamamlayarak milyonlara umut olduğu, her bir
Fenerbahçelinin içini ısıttığı o gün, bizim için bambaşka bir mutluluk oldu.
Bugün, bu güzel hikâye buruk bir gururla son buluyor ve senin için bir dünya
devinde yeni bir hikâye başlıyor. Türkiye’nin en büyük spor kulübü olan
Fenerbahçe’nin Arda’sı, dünya devi Real Madrid’e merhaba diyor! Bu güzel
ülkenin milli bir değeri, sporcu nesillerin, sporla yetişen geleceğin yegâne
yuvası olan Fenerbahçe ve milyonlarca taraftarı adına her şey için teşekkürler
Arda başarıların, dün ve bugün olduğu gibi yarınlarda da hep gururumuz olacak.
Yolun açık, şansın bol olsun!”
Bugün için doğru karar vesselam. Yarın belli mi olur bir gün
Arda ile yollar yeniden kesişir, yeşil sahada yaptıklarıyla tribünler yeniden
heyecana sürüklenir. Arda bu yirmi otuz yılda bir gelen mucize. Futbol mucizesi.
Hadi bakalım ‘Arda boylum Güler yüzlüm’ unutulmaz arma, uluslararası marka ol
gel…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.