CHP GENEL BAŞKANSIZ KALMAZ
Günün ağırlaşan sosyoekonomik koşullarında sol siyasetin ana gemisi CHP’de, Genel Başkanlığa adaylaşmanın artık tek boyutlu olmayacağı ve ülkeye artık tek pencereden bakmanın mümkün olmadığı görüldü. Bir günde iki genel başkan adayı çıkartan CHP’de on yıllardır partiye egemen olan tek boyutlu statükoculuğun bu kongreler ve büyük kurultay sürecinden başlayarak değişeceği imajı pekişti. Artık geleceğe ve ülke siyasetine üç pencereden bakılacak gibi. Yerel ve genel ölçekte yığılmış sorunları, ezber bozacak siyasi çözümlerle üç boyutlu ele alacak ve çözecek bir yönetsel mekanizma, sol siyasi gerçeklik olarak taban onayına sunulacak gibi. Bu parti içi demokrasi ve demokratik yarış bağlamında ve kısır döngüyü aşmak doğrultusunda gerçekten olumlu bir gelişme. Diğer yandan Cehape deyip duran andavallılara cevap, CHP Genel Başkansız kalmaz …
Geçmiş yılların tekleme adaylaşmaları her şeyi istisnasız, koşulsuz kabullenmeyi şartladı. Bu yargıyı kırmak adına kısa zaman aralığına sıkıştırılmış il kongreleri ve büyük kurultay süreci bir kabuk değiştirme gerçekliğine hizmet edebilir. Siyaseten kaotik bir ortamda kurultayı siyasi restleşmelerle lider sultasına ve dar kadro saltanatına yön verecek bir amaca hapsetmek, değişim ve dönüşüm sürecinin mantığıyla uyuşmaz. Tüm beklentiler bir anda buharlaşır. Delegeler alışıldık yöntemlere uyarak demokratlıktan uzaklaşan, iş bitsin de gidelim dermansızlığına varan bir tavra sürüklenir. Yıllar yılı işletilen bu ben merkezci dayatmacılık tekrarlanırsa, neticede rol kapanlar, demokrasi havarisi kesilenler ve kongreci siyaset uzmanları bir kez daha ruh değişimine izin vermez. Lider sultası siyaseti daha yerel seçimlerde lider kadro ve yönetici kadro temel çelişkisine düşer. Bilindik
düzlemde saptanan yerel adaylarla mevcuda benzeme sorunu yine ayyuka çıkar. Çelişki ve çatışmalar hat safhada sürer. İki arada bir derede zorunlu gösterilen adaylaştırmalarla, ideolojik kavram yoksulluğu ve siyasi kargaşa zenginliği devam eder. Böylece kendine fırsatlar yaratma peşindekiler kazanır. Parti hepten kaybeder. Yani mevcut genel başkanla beraber diğer iki genel başkan adayının öncelikle yerel seçimlerle ilgili ilkesel ve bilimsel temellere bağlı ciddi saptamaları olmalı, ideolojik yenilenmeyi tabanla buluşturmalıdır. Yani önce örgütü sonra halkı çözümlerle bütünleştirmelidir. Bu derinlik es geçilirse yerelde genelde yükselmek ve yücelmek yine bir sonraki seçime kalır. Lider sultasında ideoloji bir kenara bırakıldığından, gerçekçi mesajlar ve projeler üretilemez. Bunun yerine millete sevimli geleceklerle devam etmek gibi daha da tutarsızlaşan ve sonu belli olmayan bir siyasal arena yaratılır…
Parti içi muhalefette geçen uzun yılların birikimiyle söyleyebilirim, belki de ilk kez hem de genel başkanlığa ‘ben de adayım’ diyenlerle birlikte bu açmazdan çıkılabilir. Çünkü genel başkan adaylarına nasıl olur, vah yazık, siyasi hayatı bitti izlenimli acı tebessümlerle bakılmadı. Partide yıllarca özlemle beklenen bir gün yaşandı. Çünkü parti tarihinde dün partili olanların bugün üst yönetici, yarın atamalı belediye başkanı, tam destekli milletvekili olduğu kısır dönemin artık bitirilmesi gerekiyor. Siyasal yaşamda erdemliliğe, yeteneğe ve sarf edilen emeğe göre yükselmenin esas olduğu temel ilkesi yıllarca görmezden gelindi. Tüzük buna hükmettiği halde hüküm birilerinin yetkisi ve yetkesine bağlandı. Suni güç, benzeş görüntü, dar vizyon, ortak vitrin ve sınırlı güçlendirme ile dağıtılan mavi boncuk reisliklerle ve vekilliklerle seçim kazanılamayacağı on küsur yıldır tescillendi. Sanki artık bu takıntıdan çark edilecek. Keşke orantılı temsil etme ve temsil edebilme yeterliliği bu denli bozulmasaydı. Hele de bunca çalkantılı siyasi atmosferde örgütsel değerleri hiç manasına getiren, yok sayan, açıkça örgüte ayıp kaçan mevkii ve makam gasplarına göz yumulmasaydı. Bu tür adaylaşma ve adaylaştırma yöntem ve yönlendirmelerine bugün değişim öngörenler tepki verseydi. Topyekun karşı çıkılsaydı üst perdeden direnilseydi. Olsun varsın şimdi tüm kırgınlıkların, yıpratma ve yıpranmaların giderilmesine dönük bir ortam yaratılacak gibi. Sil baştan yenilenmenin ve kadrosal değişimin olabilirliğine dönük umut bizde arttı. Yıllardan sonra iki değil üç tane genel başkan adayı var. Yıllar yılı daima üçüncü bir çıkış yolu olduğunu dillendiren ve savunan emektar bir partili olarak haklı çıktığımızı görmek de umut ötesi mutluluk…
Olur veya olmaz ama ısrarla oldurulmalı. Çünkü teori zayıfladıkça pratik yöntemler aynı kaldıkça salt adaylaşma ve adaylaştırma olgusuyla politik buhrana çözüm bulunamayacağı açık. Artık gına gelmiş isimler üzerinden ila nihaiye anlaşma mekaniği de tutmaz. Sanki üst yönetim statiği üç aşağı beş yukarı değişir, taban ile gereksiz zıtlaşanlar, ikizkenar yenilenişe açık olmayanlar silinir gider. Partiye yeniden dinamizm gelir. Bunun için beklenti mevcut prosedürün işletilmesi yerine tüzüksel yelpazede özgür düşünce genişlemesini önceleyenlerin artık önemsenmesi olmalı. Parti içi otuz altı yıllık deneyimle biliyorum ki; bir sosyal demokrat partinin temel dayanağı örgütü ve örgütlülüğüdür. Bu hiyerarşi üye, delege ve yönetici üçgeninde hayat bulur. Bu piramitsel buluşmaya temel dayanak, yerel ve genel yönetimlerde söz sahibi olabilmektir. Bu bağlamda yeri ve zamanı geldiğinde partide her kademeye yönetici olmak isteyenler çıkarlar ve adaylaşırlar. Hiç değilse yıllar sonra bu gerçekleşti. Umarım boşa gitmez. Kısa vadeli tutulacak veya uzun vadede tutulamayacak sözler verilip, iş en tepeden aynı merkeze bağlanmaz. İşte bu kez öyle olmayacağını görüyorum…
Esen rüzgâra göre sık sık değiştirilen rotanın partiyi getirdiği kör nokta belli. Yıllarca örgüt gerekliliğine, örgüt emekçilerini önemsemeye ve değerlendirmeye kulak asmadan orada burada belirlenmiş isimler için delegeye vicdanının sesini dinle ve hallet telkini bu kez kabullenilmeyecek gibi. Salt onamak ve onaylamak mercii görülen delegeler, yıllar yılı kimlere neyin kazandırıldığını daha nelerin kaybedileceğini gördü ve iyice hesapladı sanki. Bu siyasal hengâmede yıllardan beri izlenen yol, yordam ve yöntemlerin aynılığı, üç aşağı beş yukarı isimlerin aynılığı alttan yukarı herkese aynaya bakması gerektiğini dayatıyor. Çünkü dayanacak güç kalmadı. Ayrıca yılları çalan bu düz mantık yerine artık üç pencereden de ayrı ayrı bakılacak bir süreç yakalandı. Herkes kendini yenilemeli ve parti yenilenmeli, herkes yenilenişe açık olmalı ve değişim başlamalı. Çünkü sürekli olağanüstü prosedür işleten, tüzüksel yelpazede kadro genişlemesini öteleyen, hep yaklaşan siyasi yarışları önceleyip tabana aykırı adaylaştırmalarla günü kurtaran anlayış dibe vurdu. Bendendir, bizdendir şeklinde kayırmacılıkla, akılcı, sevecen, yapıcı, inatçı ve yürekli kadroların önü kapandıkça başarıya ivmelenme durdu. Eğer eskinin devamı güncellenirse yazık edilir gelecek iki yıl zehir olur. Maalesef ilk seçimde yarıştan yine kopulur ve hedef kitleden bir daha buluşulamaz oranda uzaklaşılır…
O halde Partiyi çok rahat taşıyabilecek, deneyimli birikimli, partinin ideolojisini ve programını bilen ve halka iyi anlatabilecek, yetkin ve düzeyli kadrolar, geçmişten bugüne sindirilmiş kenarda tutulmuş değerler bir an önce partide yönetsel erke taşınmalıdır. Boşluk ve yokluk edebiyatıyla hizipler kurup alternatif çekirdeğin oluşmasına engel olmak nereye güç verildiğini veya verilebileceğini gözden kaçırmaktır. Bu öngörüsüzlükle emektar seslere ve yeni yüzlere dahası lazım bunların olması lazım modasıyla kapılar kapandıkça, daha da sağcılaşılır ve her şey her yer ters yüz olur. Artık ne olursa olsun diyerek paçayı sıvamak çizmeyi giymekle de olmaz. Başarı veya başarısızlık çizelgesinde payı olanlar her kim olursa olsun günü geldiğinde hesabı vermeli, hesap verilmeli diyebilme cesareti gösterilmelidir. Çünkü çağdaş demokratik sol siyasetin, sosyal demokrasinin ana siyasal kuruluşunun emekçileri, üyeleri ve delegeleri bu kez çoğulcu katılımcı demokrasi değerlerini gözeterek hiç şüphem yok tam gerektiği gibi davranacaktır. Adaletin vazgeçmez savunucuları olarak hak ve adalet gözeteceklerdir. Gereğini yapacaklardır…
Bugün nitelikli ve yürekli adaylaşma çıkışı gösterdi ki, bu kez gücünü halktan alan bir siyasi inancın paydaşları, usanmadan yılmadan yıllardır her türlü hezimete karşın, bitmeyen mücadeleye destek verenler sol vuracak, değişimden yana tavır koyacaklar. Bu gittikçe daralan çemberde, siyasal yaşamda görev almayı onurlu bir toplum hizmeti saydıkları, siyasi görevleri özel çıkarların önünde tuttukları için özgürce taraf belirleyeceklerdir. Partili olmayı özel çıkarların önünde tuttukları için özgürce taraf olacaklardır. Onlara, delegelere canı gönülden güvenmek gerek…
Nasıl ki; girilen her seçimin kazanılması için umut saçarak gece gündüz, yağmur çamur demeden, yemeden, içmeden insanüstü gayret gösterenlerden umut kesilmez. Onlar ki, çalmadan çırpmadan, yoksunluk ve yoksulluk içinde güzel yarınların kurulması için çırpınanlar partinin başarısıyla övünen, yapılmayanlar için dövünenler. İşte o yüzden bu kez ciddi ciddi düşünerek genel başkan seçecekler. Bu kez partinin yönetim kadrolarının demokratik solcu, sosyal demokrat, sol, solun solunda kimliklerden oluşmasına aktif tavır koyacaklar ve parti içi bütünleşmeyi gerçekleştireceklerdir. Bu kez sorumluluk bilinciyle, başarılı, bilgili, birikimli, eğitimli, deneyimli, emekçi kadroların yolunun açılmasına izin verecekler. Umuyorum ki verdirmezlerse de verecekler. Verdirmeyeceklere de hadlerini bildirecekler...
Örgüt tabanındaki beklenti besbellidir, tamamıyla budur ve zamanı da gelmiştir. Başka çare yok bu kez doğru yönetecekleri seçecekler. Ayrıca tek amaç var sömürünün ve sömürgeciliğin önlenmesi. Tüm insanlığın özgürlüğü, demokrasi ve toplumsal barış beklentisi. İşte bu yüzden gelenek ve yenileşme, değişim ve dönüşüm çerçevesinde geçmiş ile geleceği bütünleştireceklerdir...
Parti içi seçimlerde örgüt güç ve ivme kazanır. Parti içi yarış parti içi barışı da gerçekleştirir. Yarınları aydınlatacak partiyi güçlendirir. Bu kez delegasyon kavga ve kaos siyasetine prim tanımayacak. Bu kez çağdaş normlarda bir yaşam düzeyine ve düzenine kavuşabilmenin ve evrensel ilkelere sahip çıkabilmenin gereği önyargılı ve tutucu yaklaşımlara da takılmayacaklar. Bu kez sosyal demokrasiye yakışır ve yaraşır olgunlukta gerçekten özverili hizmet edecek kadroların uzun yıllar sonra bir küçücük fırsat yakalamalarına izin verecekler…
Elbette tüm bunlar üç genel başkan adaylı çoklu yarış olacağı varsayımıyla gelişen öngörü ve beklenti. Resmen olması gereken. Ya tersi olursa tüm emekler boşa gider, enerjiler boşu boşuna harcanır, yetersizlik güncellenir, tabandan tavana en geniş yelpazede küskünlük başlar. Halkoyu bu küskünlüğü fark eder. Sayılı günler çabuk geçer, yerel seçimler partiyi ezer geçer, başka seçimler gelir kapıya dayanır. Birbirinden fark kalmayınca da açılan fark kapanmaz. Ve hep ayni hüzünlü son ile karşılaşılır…
Bugünden itibaren il kongreleri bitene kadar adaylaşma, adaylaştırma, adaylık ve restleşme manevralarını izleyeceğim. Partiyi hepten zayıf düşürmemek için, o zamana dek tarihi süreci sulandırmamak adına tek cümle dahi yazmayacağım. Ama umutlarımı ve cesaretimi koruyacağım. Bu yazı her şeye rağmen umutlarını ve cesaretlerini kaybetmeyenlere ve genel başkan adaylarına ithaftır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.