TAM SAHA PRESS, YIKILMAZ BLOKSS...

30 Kasım 2023 Perşembe

SERÇE LİSANIYLA AŞK


 SERÇE LİSANIYLA AŞK

Hala serçeler cıvıldaşıyorsa orda
Serçeşme sokak çıkmazında
ve sen buz camlı pencereni her gün açıp
hala yemliyorsan yavrucakları
her sabah her akşam her sabah
hala seni seviyorum demektir...
Kıyıcığında say mermer denizlikli pencerede
sabahtan geceye geceden sabaha
tek derdim beni son kez göresin.
Aklımdaki sır tekçe bir resim
kuşlara yem veren adalı modalı kız.
El heykelli adada hala direniyorsam inan
hala seni seviyorum demektir...
Her sonbahar her yaz
Sayende serçeler hala yuvalanıyorsa orda
ve sen hala çok soğuktan çekiniyorsan
ben üşüyorsam yakıcı güneşi tınmadan
hala seni seviyorum demektir...
Tipi kar yağmasam da gürleyeceğim pencerene
ve sonsuza dirileceğim gök pencerede
son kez küçük küçük öpersin diye.
Sıcak sıcacık dudakların hala aklımda
ve hala serçeleri öpüyorsan gagasından
her sabah her akşam her sabah
hala seni seviyorum demektir...
Eridikçe eriyen eril dişil anılarımdasın
penceresinde serçeler besleyen adalı modalı kız.
Hala serçeler cıvıldaşıyorsa pencerende
darı denizinde yüzüyorsa yavrucukların
hala seni seviyorum demektir canan...
Derdo serde serçe lisanıyla aşk
öyküme ötüşü donmuş kış serçeleri şahit
sen artık beni sevmesen de…

29 Kasım 2023 Çarşamba

ARNAVUT MEYHANESİ

 ARNAVUT MEYHANESİ




Arnavut meyhanesinde kurtlar aç kartlar açık

saki baştan çıkar beni bardak bardak.

Sanki meza ma meza, meze meze, eze eze

Arnavut kaldırımlara paspas yap rastgele.

İçmeden sarhoş vagon vagon taşınırım seninle hududa

dayattığın sessizlik en büyük mutluluk.

Kara dehlizde yıllanmış şişeler narayı nidayı yutar

baştan çıkart kaderimi kadeh kadeh ortak.

Nalan yetişir nazın obez istekliliğin yeter de artar

Arnavut meyhanesinde üç dubleden sonrası yok...


Sırpat saki, Arnavut meyhanesinin muşamba masalarını donat

sakin ol ve sakil anıları dök ayaklı kadehime

yenilgi yaz hesabıma yaz yeni baştan duvara sıcak geceleri.

Gırgır gırnatacı grajova ateşini üfle bu gece

ışık ile gölgelerin oynaştığı el heykelli adacıkta

yolu gözlenen sevgili her kimse şerrine şerefine içilir.

Sıra dışı dünyada masadan defedilenler besbelli 

anasını bellediğim sırtı kambur sırtlanlar

kenarda sırasını bekleyen kötülükler toptancısı.

Zırlamasın kimse sırlama sıralama benim işim

Denize sıfır geceler Arnavut akşamcılarının sırdaşı…


Arnavut meyhanesi yokuşunda müstakil bahçeli tapınak

temel gıdamsın, kıymetlimsin, mucidimsin

zümrüdü anka kuşum seviyorum kalın ciltli kitapları.

Kendime ait oda kolilerce, raflar dolusu, tıka basa

ilk işim koskoca bir kitaplık edinmek.

Şöyle dört duvar boydan boya, yek dane yekpare.

Kitap odama sırf senin için sallanan antika bir koltuk

karışmam ganimetimsin, kısmetimsin, mürşidimsin

müşküldeyim seni bekliyorum Arnavut meyhanesinde…


Tadı kaçmasın tadında bırakmak lazım lafı

laf aramızda bu kez kör nalıncı keseri elimde.

Seviyorum katipliğimi tarla başında masa başında

nadasa bırakılmış toprak gibi zengin içim.

Sürgü sürülmeden yatağıma sür saki sür kadehleri son defa

esrarengiz düşünceleri es geçmedim kaydettim sonrama.

Düşmeden el diline sessizce sonsuzluğa

gümüş sürahiden içip içip al bal şerbeti sessizce …


Duyabildiğim tek ses sessiz geminin titreşimli enerjisi

kulak zarımı zorlayan portal eskisi kelimeler 

gözbebeğime zumlanan pastel boya eskizler

partal kilimlere uzanmış nefes almadan uyuyorum.

İçim nadas sonrası sürülmüş toprak gibi zengin

içim içim geceleri uyanıyorum Arnavut meyhanesinde.

Dümenci başı dürmüş defteri yakmış kitabı

Sakil saki, meçhule açılan pencerelerin birinde

başımı uzatıp gerçeğin ta kendisini gördüm.

Beynimde yıkıcı depremler yutucu seller

döndüm sırtımı boş hayallere ilk kadehte uyuştum

gammazların gen haritasına dipdiri gömüldüm...


Dibine dibine içtikçe içimin çocuğu özgürleşti

pikini şeytan görsün şeyban yüzünü kör şeytan.

Ertelenmiş gençlik düşlerim armağan üstüne armağan

yüreğime çöreklenmiş şeytanı vurdum Arnavut kaldırımında.

Karlı görüntüler içinden seçemiyorum ama iki seksen ben

Arnavut kaldırımı raporuma sebep belirsiz yaz hekimbaşı.

Bir zamanlar aç kurtlar sofrasında urgan dolanmış boynuma

aklım açık klan boyu aklanmak anasonla klonlanmak yok

Arnavut meyhanesinde nefsime neşterlenmek istemiyorum…

ÇÜRÜK PORTAKAL

 ÇÜRÜK PORTAKAL



Bir koca çuval

içi dolu çürük portakal.

Majiskül dünya fırsatçılığı

özenle seçilmiş pozlar

ucuz kurgulu atraksiyonlar.

Kayıtsız kalamayanların hamuru bozuk, 

topu bir tondan girmiş bin fondan beslenmiş.

Hepsi heklenmiş, ütülmüş, kafayı üşütmüş

küllaba takılmışlar kör jilet misali.

Ütülenmişliğin üzeri zar zor küllenir

topu ekşi mayalı miniskül... 


Yüreğe cennet sunan kısa dalgalarla iç içe

soylu soyunca uzanılmış bulutlara.

Yeryüzü zehirli karınca yuvası

gökyüzü pırpır motorlarına kırlangıç istilası.

Uçmaya gör aklı ayartan özlemlere

bir koca çuval

içi dolu çürük portakal...


Can eriten taş duvarlarla çevrilmiş zaman

mühürlü yüreklerde kader çıkmazı.

Lafın tersten anlaşıldığı günler

zili mekanik metal kapılar

karanlık ağızlı tünel.

Kapıdan kim girer kim çıkar hiç belli değil

yürekte cennet kovan dalgalarla iç içeyim.

Bir koca çuval

içi dolu çürük portakal...


Kesme şekerle kıtlıyorum zifiri zehri

hoşbeşten sonra asıl mesele

yadetmek can suyu kuruyan nehri.

Bir koca çuval

içi dolu çürük portakal...


Dilimde çağlayan adalete çağrı

dragosti akla cehennemi sokan trajedi

alımlı alevlerle iç içeyim illa billahi.

Yükselti pistinin ucu resmen iç yağı kokuyor

gül bahçesi rüyamsı aşklar batağı.

Kara batak dünyasında

bir koca çuval

içi dolu çürük portakal...


Bıkkın ışıkçılar jeneratöre bakır kablolar bağlamış

prova üstüne prova eforun tamamı.

Projektörlerin yerleri bir bir  netleştirilmiş

ses ve sis tertibatı tek  düğmeye bağlı.

Mega fonlar tek filme harcandı

emzikli rejisör megafona üfledi, motor.

Moto kuryelerin dağıttı film makaraları

bir koca çuval

içi dolu çürük portakal...


Gözle görünmez bulutlardan sıyrılmış tutku

ıslak rujlu ağzı nemli namlu öpüyor ensemden.

Kabarık suç dosyalarını karıştırıyor zaman

sarı gelin telleriyle ters bağlı ellerim.

Ziyası sönmüş içimin büyümüş ihmal

bir koca çuval

içi dolu çürük portakal...


Tam da doya doya yaşamak zamanı

anlamıyorum ben bu fenoman aykırılığını.

Pestil çarşısında çok sıfırlı tuzak

teleskop ucunda maddi maraza

bilumum malumat yasak.

Vizyonda galası gecikmiş bir film 

embesil yankılı utanmazlık baştacı

balık ademler alık hevvalar ağları dolandırıyor.

Yüzsüzlüğün bu kadarı da fazla

başlarken bitti gala ve dahası elveda.

Bir koca çuval

içi dolu çürük portakal...


Evrenoz cadısı evlere şenlik kadının koynunda

enteresan uyarlama hoşafsı ayarlama vira.

Ihlamur ağacı buğusu öpüyor alnımdan

bedenimdeki tüm hücreler isyanda.

Çok yazık eriyorum gülün dibine

sığıyorum gösterişsiz her kalıba.

Dikey perdeli bir cam camda bir silüet

sorgu meleği karşımda evet.

Derdo cevabım tek cümle ve çok kısa

çok güneş tutulması gördüm ama bu başka.

Bir koca çuval

içi dolu çürük portakal...

27 Kasım 2023 Pazartesi

BALKAN BALKON AKLI


 BALKAN BALKON AKLI

Balkanlarda bir yerde yedinci kattayım
karşımda amortisman kaydı çavuş eskisi günler.
Balkon yalnızlığı koşuşturmaları akılda kalan
kat komşum mahremini asıyor çamaşır ipine
şezlonga uzanmış çıplak madam
kızıl güneşe tapıyor bir ömre bedel bedenince.
Yelpaze kuyruk takla atıyor tembelce
gece kostümlü güne masum ve sakin tespit.
Paspal vitrinde Meryem ile İsa kabartmaları
eblek vazocuklar çift kanatlı melek ile kedi bibloları.
Yaprak kımıldamıyor bugün de
balkonda tek başımayım çok sıcak.
Yaprak kımıldamayacakmış yarında
bu kez çıplak madam çamaşır asacak
kat komşum kadın finosuyla öğle uykusunda…
Eller diyarında elçiye zeval olsun
eşsiz doğayı kurutsun kar ile boran.
Güya içim sızlamayacaktı nerde
yerin yedi kat üstü dayan koçum dayan...
Kalın kapak kareli defter karelerine tutsağım
açık bonoları ödedim hayatımla.
Zamanlı zamansız salın gel güzelim
hani içim yanmayacaktı bir daha.
Boğazımı kuruttu dağ, bağ dolaşmalarım
aklımda kara kaplıya giren yaz kaçamakları.
Falezde beklerim şaşkın dalgaların getirdiğini
orda burda şiirsi niyetine oyalarım yolculuğumu...
Çıplak madamın elinde plastik oklava
kat komşumun burnunun ucu unlanmış
ipe un serdim bugün yine.
Çılgın günlere pamuk ipliğiyle bağlıyım
kızgın güneş bedenimi yalıyor.
Adı Venüs Zühal kendiyle barışık kadın
arzuhali cinsiyeti öne çıkarmadan büyük yangın.
Doğanın denizin güneşin kızı
ender profilde önce insan.
Yüreği inzivada varış rotası ayrıntıda gizli
iç dünyasında fırtınalar kopan balkan...
Yerin yedi kat dibine girseydim aynı manzara
Meçhule açılan balkonların birinden
başımı uzatıp gerçeğin ta kendisini gördüm.
Beynimde yıkıcı depremler beyim
döndüm sırtımı pembe hayallere
gammazların gen haritasına gömüldüm.
Karşımda Çavuş eskisi günlerin oğlu
Balkanlarda bir yerde yedinci kattayım…

26 Kasım 2023 Pazar

DENİZ KABUĞUNDA DÜNYALAR

 


DENİZ KABUĞUNDA DÜNYALAR

 

Kalemkar gökyüzü deniz kabuğuna sıkışmış

yankısı vurmuş yaz başına aşkın sevdanın

yakamozlu göz kırpışların suya gizleneceği geceler yakın.

Aşk yağmurları sakınmaz kendini pusulasız yağar

minyatürlere mim kervan kervan konar.

Mucizeye yürek, gökkuşağı havaya asılı

isimler kayıp harflerle ateşin beyazına yazılı.

Martılar uçuyor asma köprülere karşı

arşı kucaklar nice roman ince romansı

sonsuza kaçış kalemkar sığınağından geçer…

 

Kanaatkar yeryüzü deniz kabuğuna sığınmış

aşkın gücü her şeye yeter mi sandın

en kıdemli olsan da yapboz tapınağında yanarsın.

Vücuda yapışan buyruk diliyorsa tatlı dille aşkı

sesini duyuramadığın canana sarılsan günah

yoluna destan döksen güfteyi ciğerine yazsan yazık...

 

Efkar basmış ufukdeniz çizgisini halaskar da gecikmiş

çay karam çaylaklığıma ver yasa dışılığından öpeyim.

Çağla yeşili gözlerinde memleket yansısı

merak etme koçkar sakıncalınım senin için de yanarım.

Jalenarım muhtaçlık dibine kadar ama basar giderim

son bir söyleyeceğin varsa söyle tutma içinde sür

şiirsi niyetim açık seçik, inkarım şapşalak romansı.

Varoldukça aşk, matem çanı hep boynumda

derin sulardan inci dermeye gücüm yetmiyor artık...

 

Günahkar vücudum venüsünü çoktan kaybetmiş

deliriyor nü akşamlar zor davetkar maceralara eriş.

Tatminkar sinene sinmiş aşkın cismani cazibesi

cumbalak kapılsam fena cumbalarda katılsam can feda.

Felaketi susar dinlerim kayıtsız şartsız aşka biçare

fikir işçisiyim Allah’ına kadar biçerim eşe dosta elbise.

Akıl gücüm yettiğince ölüm düştüğü yere kadar

yazarım evet, elbet yazacağım yazım besbelli aşikare…

 

Yeter de artar aşk acısıyla kavrulmalar hayat kısa

yalandan sevişmelere bir daha aldanmam asla.

Okyanus sıcağım can paramparça tutkular tek parça

derya deniz birlikte son kez yüzelim isterim toyca…

 

Derdo dindir gözyaşlarını gel gör aşkın hazır

aşk neylerse güzel eyler deniz kabuğunda saklı hızır.

Zülfikar değmiş yüreğimdeki kara geceye

Deniz kabuğuna sıçramış kaltabanca ışık ve gölge…

25 Kasım 2023 Cumartesi

HAYAL MEYAL KAVGA

 HAYAL MEYAL KAVGA


Sarhoşluğunu sevdim senin ey kavga
kaskatı yuvarlandım yoluna.
Beynimi, dilimi, ellerimi, gözlerimi yaktın
çöktü içime arman armağanın.
Sen nasıl istersen artık öyle olsun kara sevda
kavga olmaktan bıktım.
Kendi çapında yavan hayaller kurardım bıraktım
hayal meyal kavgalara bulaştım.
Ele geçtin ele geçtim
tek ağızda tek kalemde benden geçtim.
Rengi bozuk yalanlar kötülüğü mayalarken serden geçtim
mayası bozuk değilmişim ki bir senden geçmedim.
Kitaplığımda eksik raf bile talan edildi
saçıldı yerlere utançlarım ve masalsılarım.
Ajandamda gizli aşk şerbeti saatleri
koşulsuz içince güzel bir dikişte aşklar
özveri ele geçti özüm ele geçti…

El ne bilsin hangisi hayal hangisi meyyal
hiç özenmesem de tutsaklığa, yatmışlığa her şevval
el kadarken daha müebbet hapse düştüm.
Göz hapsindeyim en deneyimsiz yaşımda bin parça
kandırıldığım gerçek eskimeyen yüzde aksi eksik şiir.
Usançlarım aşk akıllısı ustam kitaplarımı tamamlayamadım
sayfa sayfa yaşanmışlık farkıyla kala kaldım.
Ruhumda kırık yaş kısık ses korkusu
ödünsüz hafifliyor özbenliğim ödülsüz…
Eller ne bilsin hayal maral dünyası
öğrendikçe özüm göze geldi
söylendikçe ölüm bana geldi.
Dahası varsa bile bile isteye sarhoşladım
başta ve sonda kavgalara doğdum kendime öldüm.
Kendimden önce sana sadece seninle mutlu sona meyillendim
meğer naylon hayaller kuruyormuşum.
Meyan kökü fabrikasını geçtim enselendim
ele geçtim, ele geçtin, ele geçtik, bir ben elendim.
Eller duysun varsın artık ne gam
kendi çapında havan mermileri yutar
çatapat fabrikası gibi yalan mermiler kusarım...

Hayal meyal hatırlıyorum da şimdi
yersiz müdahalelerle bozuldu ahengim.
Beynim, dilim, ellerim, gözlerim çözüldü
körkütük yuvarlandım evrene boylu boyunca.
Kelepçe bileklerimi, sen beynimi yaktın
aşkına yuvalandım çöktü içime hüzün.
Siz nasıl isterseniz artık öyle olsun
bir baktım kavga ben olmuşum
sarhoşluğunu sevdim senin ey kavgacı…

ŞEHRİYAR

 ŞEHRİYAR

Bu şehim şehir elbet sensin yar
evet şeyhim hasretle kavrulduğum bu diyar.
Dur durak bilmez salındığım yollar
şehir şehir gezelerim havar.
Gezmişliğime derman tüm şehirler sensin
canına can katamadığım canan…
Kaç şehir oldu sensiz gecelerim
sessizce semaya adını hecelerim.
Üç bir taraf denizlere
dolunay yüzlü şehrime
pırıldayan çehre sadece sensin güzelim.
Güzelliğine savrulduğum gamzelim
hayata dur diyemeden şehir şehir taşındım.
Taşkınlığımın çakıl taşı şehirler
hepsi canımdan can koparanlar…
Açık açık gelmişe geçmişe sitemkarım
şundan bundan vazgeçtim adamdan sayıldım.
İçimde guguk kuşu ötüyor aşkla
saç teline dokunamadığım aşkım
capone kollu eflatuni zenne.
Al çiçekli elbisesi şehrin bal güneşi
sundurmadaki sunumu sereserpe.
Kaçmak istiyorum bu şehirden hemen
Tanrıkent diye bir yer düş ötesinde
nolur sen de gelsen diye beklemeden...
Teklemezse allı turnam sinemde
tekcem bekliyor orada kalbi titreşimde.
Şehir şehir alıştım ben cananım
şehir şehir barıştım resminle.
İpsiz gecenin koynunda
fırtınalar sırtlayıp
iflah olmaz şehre götüreceğim seni...
Boynumda yağlı urgan izi
ipi koyverdiğim her an bir başka şehir.
Boğazımda yarım kalmış bir haykırış
tünelin ucundaki ışığa kadar kayıp yarış.
Orada bir şehir var uzakta ne sen ne de o artık gözdem değil...
Kanıma dokunur yersiz sorgular gözüm
kösnül dalgalar ayağımın altında
şehir şehriban tam bildiğin şehir.
İkiz ruhum kaç sularında bekleyeyim
işsiz güçsüz gecenin koynunda
işveli nazlı aşıklar koyunda…
Kök saldın Denizime şehriyarım
akıl yaşım beyaz zambaklar açmış
yoluna izine kendimi adadım adalım.
Artık her kördüğümde bendimi aşarım
gel gördüğün görmediğin şehirlere uzanalım...
Derdo can çekişiyor silleyi savuran zaman
aradığım şehir sensin aslıma can
karış karış karıştığım el heykelli canan…

ÖĞRETMENLİK SANATI...



 ÖĞRETMENLİK SANATI...

İlk hayata karışmak ilköğretmenle başlar
bilgi üretmek öğrenmekle
öğrenmek Öğretmenlerle sürer.
Ağır ve sağır tarihin izbe dehlizlerinde kayboldukça
gür sesli ak pınarlar kapısında durulur.
Yıllar uzun yıllar geçse de son tahlilde mutlaka
öğreti öğretici sesler dün bugün gibi duyulur.
Öğretmek öğretileni öğrenmek içten doygunluk
Denizde ada çölde serap serde mutluluk.
Öğretmenlik ömür boyu çetin ve zorlu yolculuk
utku dolu kutlu yorgunluk...
Kör talihin derinliklerinde boğulmayışın mimarı Öğretmenler
iktidar odaklı biçimlenen suni eğitim sistemine
çağa ve bilime aykırı müfrat müfredata
zararlı yan etkileri inanılmaz boyuttaki ters kitaplara
açık veya örtülü idari baskılara rağmen direnir öğretenler.
Öğretmenler hiç çekinmeden öğrettikçe öğretenlerdir
hiyerarşiye aldırmadan korkmadan sönmeden sinmeden
hakkıyla kutsal görevini icra eder Öğretmenler...
Öğretmenlerin de öğretmenidir ekol öğretmenler
eğitim felsefesi uyarınca farklı akansulardan beslenen
Deniz olacakları dosdoğru yetiştiren Öğretmenler.
En kutsal alacak verecek meselesidir eğitim öğretim
Öğretmenler salt öğretme borçlusudur
öğrenenler sırf öğretmenlerine borçludur...
Kainat yolculuğu bambaşka değerler ölçeğinde ölümlü
kusurlu ve vahşi alacak verecek dengesine kurulumlu.
Dünya daima öğrenmek ve öğretmek idesi üzerine kurgulu
narin hayatları oya ilmek işleyen Öğretmenler ölümsüz.
İlgi ve deneyimlerini doğru ve doğrucu yansıtan Öğretmenler
hayat boyu bocalamayan öğrendiklerini unutmayan öğrenciler.
İlelebet öğrenme azmini bırakmayan çelik dirayetli bir nesil
öğretmenlerin eseridir Valide Sultan peder şah Öğretmenler…
Öğretmenliğin mekanik ve statik işlevselliği yoktur
öğrenme ve öğretme zemini araştırma odaklıdır.
Öğretmenler kor bataklıkta beyaz zambaklar filizlendirendir
Öğretmenlik sanat Öğretmen insan işleyen sanatkar
Gevher olup sert cevherleri en cevval parlatandır Öğretmenler…
Öğretmen ihlalin ve ihanetin karşısında dosdoğru durandır
zifiri karanlığın içine içine akılla bilimle aşkla dalandır.
Karanlığa ışık yakan mangal yürekli özverili kahramanlardır
bilgeliğin ışığında yılmadan neşeyle öğretendir Öğretmenler…
Derdo ömrümce yalnız bir şey öğrendim hiçbir şey bilmediğimi
bildiğim bir şey varsa öğrenciye yegâne kahramandır öğretmenler.
Başöğretmen başta can değerlisi öğretmenler asla unutulmaz
bin ömre bedel Öğretmenlere sevgi ve saygı asla unutulmaz.
Çok küsur yıldan sonra Vatan Emniyet’te bakışıp bakışıp
gözlerimin değişmez pırıltısından tanıyan mayam Bayegana
İlkten sona hayatıma karışan
tüm Öğretmenlerime elli yıllık aşkla...

23 Kasım 2023 Perşembe

ALDATICI DOLGULAR


 ALDATICI DOLGULAR

Başı sonu olmayan hikayeler kurarım
yarım yamalak cümlelerle şiirsiler.
Gecelerce kör gecenin esrik müziğini dinlerim
tuhaf ödüller yakıştırırım kendime
aldatıcı olgular oylumlu dolgu malzemem.
Aklım duman olmuş darma duman
bedenim ateş cenneti.
Hayallerimin hangisi gerçekleşti ki
düşünürüm utangaç utangaç hiç
utku yüklü sözler
başı sonu olmayan aşklar
aşklar aşk mıydı ki susarım…
Neyin kısır döngüsü bu hikayeler
müstehcen derinlikli birikim
en yakındaki buz döşeğe delice.
Nazikçe uzanırım gençliğime
şaşıp kaldığımca tutkulu tutuk
her şey iç içe geçmiş zihnimde.
Şeffaf odalarda aldanılan olgular
şehvet aramızda kalsınlardan bir demet
hayatın dikiz aynasından dikizlerim.
İzlemlerimi keyif dumanı halkalara yazarım
burnu bir karış havada aklı yarım.
En ateşli akşamların üşümeleri aşkın dolgusu
aksanım yettiğince tutkulu heyecanlı
sana da bir şeyler anımsattı mı bu hikayeci…
Gökkuşağının içine hapsolmuş sözler sahici
her biri gönlündeki rengi giyinmiş.
Şiirsiler acıtıyor düşlerimin şeref listesini
poz poz fotoğraflar var hikayelerle çelişen.
Hayatımın incelikli başarılarına küsüm
aynı hoşgörüsüz nasihatlar yüzüme yüzüme.
Biliyorum her şeyi bıraktım ama seni bulacağım
yarım yamalak yaşamakla yüklü herşey.
Başı sonu olan hikayeler kurgulasam da
ne aldatıcı olgu bu yarım yamalak
sanki sonbaharımda tamamlayacağım…
Yazık günah el heykellide dalgalar kararmış
kumsallar ölü balık cenneti.
Deniz ortadan iki parça
fırtınalar gözbebeğime parça parça
umuttum kaç yıl geçti tıka basa.
Avutucu sözler uçuşuyor beynimde
orkestra lütfen çalıyor kör geceye
rüzgarsız yelkenlide sadece keman sesleri.
İçli dışlı samimiyet dalgaları kırmış belimi
Belli mi olur apar topar toparlarım yazgımı…
Aşkın selidir biyografiler
hiç üşenmeden kuma yazılan şiirler.
Ölü doğmuş doğanlar
resmettiğim ölü balıklar canlı kanlı.
Hicvettiğim tavandan sarkar cennete yolculuk
hali vakti yerli yerinde aşklar.
Denizin ortasına kusan geminin adı kurşun
kamaraları kırk yaşında.
Kırklara karışsam ne fayda
kırk yaşından sonra insan erken ölür...
Başı sonu olmayan dalgalar orta karar
ordaydım bir zamanlar dünyayı yuvarladım pergelle ortaya
içine aklımı koydum.
En sevdiğim renklere boyadım dıştan içe
kantarın topuzunu kaçıranlara inat.
Yarım yamalak olgular dolgu malzemem
yoksul çocukları böyle yaparlar çoklukla.
Hikaye belli sayfa ortasına ufacık bir dünya
yanına oval bir oyun gemisi.
Ve içine hapsedilen düşler sarı sıcak
acıları derinlere gömdüğünü sanmak.
En derinde savaş baltası barış çubuğu
denize dolanmak böyle olur yarım yamalak…
Başı sonu kargaşa dolambaçsız yalanlar
avutur günlerin ayazını.
Hep ayni dertten muzdarip utangaçlık
çikolata rengine boyanır yer yuvarlağı
ağızlar sulanınca dörtte üçü deniz maviye.
Çeyreğine razılık en halisinden kremalı bilirim
dramatik sahneleri karaya karayı havaya bağlarım…
Aklımı çektim başı sonu yok hikayelerden
bir yer yuvarlağı yuvarladım rastgele fezaya
yarım yamalak şiirsilerle.
Kalan aklım darma duman
bedenim ateş cehennemi.
Pergelin paslı çivisi baş parmak ucumu deldi
bir damlacık anı kanadı
aldatıcı olguları donatan
kısır döngü...
Parmağımdan damlayan renkle damgalandım
Derdo aklım karışır yaşarır gözlerim
ağlar ağlar başı sonu olmayan hikayeler yazarım…

EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…

  EYLÜLDE AŞK, ADALET BARIŞ VE ÖLÜM…   Eylül ile özdeştir aşk. En eski alınyazıdır alnı kırıştıran, yürekleri kıpraştıran. Altın sarıs...