ALDATICI DOLGULAR
Başı sonu olmayan hikayeler kurarım
yarım yamalak cümlelerle şiirsiler.
Gecelerce kör gecenin esrik müziğini dinlerim
aldatıcı olgular oylumlu dolgu malzemem.
Aklım duman olmuş darma duman
bedenim ateş cenneti.
Hayallerimin hangisi gerçekleşti ki
düşünürüm utangaç utangaç hiç
utku yüklü sözler
başı sonu olmayan aşklar
aşklar aşk mıydı ki susarım…
Neyin kısır döngüsü bu hikayeler
müstehcen derinlikli birikim
en yakındaki buz döşeğe delice.
Nazikçe uzanırım gençliğime
şaşıp kaldığımca tutkulu tutuk
her şey iç içe geçmiş zihnimde.
Şeffaf odalarda aldanılan olgular
şehvet aramızda kalsınlardan bir demet
hayatın dikiz aynasından dikizlerim.
İzlemlerimi keyif dumanı halkalara yazarım
burnu bir karış havada aklı yarım.
En ateşli akşamların üşümeleri aşkın dolgusu
aksanım yettiğince tutkulu heyecanlı
sana da bir şeyler anımsattı mı bu hikayeci…
Gökkuşağının içine hapsolmuş sözler sahici
her biri gönlündeki rengi giyinmiş.
Şiirsiler acıtıyor düşlerimin şeref listesini
poz poz fotoğraflar var hikayelerle çelişen.
Hayatımın incelikli başarılarına küsüm
aynı hoşgörüsüz nasihatlar yüzüme yüzüme.
Biliyorum her şeyi bıraktım ama seni bulacağım
yarım yamalak yaşamakla yüklü herşey.
Başı sonu olan hikayeler kurgulasam da
ne aldatıcı olgu bu yarım yamalak
sanki sonbaharımda tamamlayacağım…
Yazık günah el heykellide dalgalar kararmış
kumsallar ölü balık cenneti.
Deniz ortadan iki parça
fırtınalar gözbebeğime parça parça
umuttum kaç yıl geçti tıka basa.
Avutucu sözler uçuşuyor beynimde
orkestra lütfen çalıyor kör geceye
rüzgarsız yelkenlide sadece keman sesleri.
İçli dışlı samimiyet dalgaları kırmış belimi
Belli mi olur apar topar toparlarım yazgımı…
Aşkın selidir biyografiler
hiç üşenmeden kuma yazılan şiirler.
Ölü doğmuş doğanlar
resmettiğim ölü balıklar canlı kanlı.
Hicvettiğim tavandan sarkar cennete yolculuk
hali vakti yerli yerinde aşklar.
Denizin ortasına kusan geminin adı kurşun
kamaraları kırk yaşında.
Kırklara karışsam ne fayda
kırk yaşından sonra insan erken ölür...
Başı sonu olmayan dalgalar orta karar
ordaydım bir zamanlar dünyayı yuvarladım pergelle ortaya
içine aklımı koydum.
En sevdiğim renklere boyadım dıştan içe
kantarın topuzunu kaçıranlara inat.
Yarım yamalak olgular dolgu malzemem
yoksul çocukları böyle yaparlar çoklukla.
Hikaye belli sayfa ortasına ufacık bir dünya
yanına oval bir oyun gemisi.
Ve içine hapsedilen düşler sarı sıcak
acıları derinlere gömdüğünü sanmak.
En derinde savaş baltası barış çubuğu
denize dolanmak böyle olur yarım yamalak…
Başı sonu kargaşa dolambaçsız yalanlar
avutur günlerin ayazını.
Hep ayni dertten muzdarip utangaçlık
çikolata rengine boyanır yer yuvarlağı
ağızlar sulanınca dörtte üçü deniz maviye.
Çeyreğine razılık en halisinden kremalı bilirim
dramatik sahneleri karaya karayı havaya bağlarım…
Aklımı çektim başı sonu yok hikayelerden
bir yer yuvarlağı yuvarladım rastgele fezaya
yarım yamalak şiirsilerle.
Kalan aklım darma duman
bedenim ateş cehennemi.
Pergelin paslı çivisi baş parmak ucumu deldi
bir damlacık anı kanadı
aldatıcı olguları donatan
kısır döngü...
Parmağımdan damlayan renkle damgalandım
Derdo aklım karışır yaşarır gözlerim
ağlar ağlar başı sonu olmayan hikayeler yazarım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.