LAVANTALARIM VAR ANIM
Hayatın kırılma noktasında lavanta kokusu
pembeleşen tenin buğusunda coşku.
En yeşil damarlarda geziniyor
hınzır kent kırıntıları.
Bellek zorlandığında fıtrat edebiyatı
hikaye vurdulu kırdılı külhan vari.
İnim inim inleyişin rütbesi lavanta kokusu
lavantalarım var anım...
Hayatın kınanma noktasında avanta borusu
yanağa dokunan mavi bir öpücük kuşkusu.
Ateşli gözler karanlıkta yeşile açılan gri
kulaklar kızıl ateş coşkulu çıtırtıya sağır.
Tükenmiş anılarda çapraz sorgu
topluyor evlerin kapılarını cengaver gibiler.
Seferberlik açlık ve kıtlık zamanı
elde yok başta yok
lavantalarım var anımcım...
Limoncular götürüyor limanı ihtiyaca karşılık
taşını toprağını bırakıp kaçanlar sığınmalık.
Kapıya dayanınca cüsse dışarıda kaldı çakal
çalılık kıpırdadı ayı bulutlar örttü...
Dedem Korkut korktu kendi hikayesinden.
Kara çalılıkta patlak iki göz
havada parladı selnaz usta imalatı çakı.
Cebinden çıkardı açtı taş duvara sapladı
korku tünelinin ucu anında lavanta koktu
lavantalarım var anımlar...
Yeri göğü titreten bir gıcırtıyla açıldı
hayatın kırılma noktasında çelik kapı.
Göz deliğinde korkuluğa saplanmış korku
yanı başında yüzü görünmeyen adam.
Pencere kenarında şarki sedire uzanmış sultan
şarkıları bastıran nida yüksek perdeden
lavantalarım var anımım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.